Türkiye’de ÖZETİ| yerli işlemci çalışmaları konusunda kollar iyice sıvandı. Çip üretimi yapan girişimlerimizin sayısı arttı, eğitim kurumlarımızdaki çalışmalar da özellikle yarışmalar aracılığıyla yükseldi.
Yerli işlemciler artık savunma sanayinde kullanılmaya başlamışken, henüz piyasaya sürülen bir işlemci olmadı. Geleceğimizi öğrenmek içinse Yongatek Kurucusu Ali Baran ile yerli işlemciler hakkında Teknofest’te bir araya geldik.
Türkiye’de yerli işlemciler için yapılan son açıklamayı hatırlayalım:
Bu konuda uzun süredir istenen devlet desteği, geçtiğimiz günlerde Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank tarafından açıklandı. Varank, kişiden daha az tasarımcı çalıştıran çip tasarım firmalarına 600 milyon lira mali destek sağlayacaklarını paylaştı.
Bu açıklamanın ötesinde, Türkiye’de ilk defa 65 nanometre çip üretimine başlanacağının müjdesini de verdi. İlk sorumuz da bu konu hakkında oldu.
Nanometre nedir? Değeri önemli midir?
Yongatek Kurucusu ve Genel Müdürü Ali Baran ile konuşmamıza, Bakan Varank’ın açıklamasıyla doğan nanometre tartışması ile başladık. Kendisi, önce nanometrenin ne olduğunu, ardından değerinin ne kadar önemli olduğunu paylaştı.
“Nanometre, üretilen çipler içerisinde transistörler noktasında en küçük manalı ölçüyü söyleyen bir ölçü birimidir. 45 nanometre, 28 nanometre, 5 nanometre ve 3 nanometre gibi daha aşağı da inebiliyorsunuz.
Bu şu demek oluyor: Siz daha küçük alana, daha fazla transistör koyabiliyorsunuz. Daha fazla işlemi daha küçük alanda yapabiliyorsunuz.”
65 nanometre de esasında geliştirilecek yerli işlemcilerde, transistörler arasında minimum 65 nanometre olacağı anlamına geliyor. Peki, nanometre değeri ne kadar önemli?
“Nanometre tabii ki önemli. Ama şu noktaya açıklık getirmek gerekiyor: Şu anda dünyada 7, 5, 3 nanometre konuşuluyor. Şu anda dünyada üretilen çiplerin birçoğu 130 nanometre ve üzeri veya 65 nanometre ve üzerindeki daha eski teknolojilerle üretiliyor.
Yeni teknolojilerle üretilen çip sayısı çok az. Bunlar da cep telefonu gibi sektörlerde veya çok yüksek performans gerektirecek bazı spesifik alanlarda üretilen çipler.”
Yerli işlemcilerin önemi nedir?
Türkiye’nin en büyük çip üreticilerinden Yongatek’in de gelecek planlarını öğrenmek istedik. Baran, yerli işlemciye özellikle savunma sanayinde ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.
Bunun nedenini ise, kullanılan bir işlemcide oluşabilecek hataların öngörülmesine ve bunların kısa sürede, kolay bir şekilde giderilebilmesi olarak açıkladı. Milli işlemcinin motivasyonunun da bunların önlenmesi, kendi işlemcilerimizi tasarlayıp kullanmamız olduğunu ifade etti.
Türkiye’nin AMD ve Intel gibi devlere yetişmesi için neler yapması gerekiyor, yetişmesi mümkün mü?
“Ülkemiz, çip üretimi korusunda maalesef çok geride kaldı. Ama son yıllardaki gelişmeler bizi memnun ediyor. Çip sektörüne girişimiz için çok ciddi potansiyele sahip olduğumuza inanıyorum.”
Baran, Türkiye’nin kendi pazarını da oluşturabilme gücünün olduğunu, özellikle Türk devletleri, Orta Doğu, Avrupa esasında Türkiye’nin yönetebileceği bir market olduğuna inandıklarını paylaştı.
“Evet, bir Intel gibi olmayabilir, en iyi şirketler arasına girmesi zaman alabilir. Ama ihtiyaç da yok şu anda. Bu hedeflenmiyor da. Öncelikle bir markete giriş hedefleniyor.”
Türkiye, bu markete nasıl girecek sorusunun cevabını ise şöyle verdi:
“Bu zamana kadar Türkiye’de bu işin başarılı olamamasının sebebi, bu işin çok kapalı bir grup tarafından dışarıya açılmadan, TÜBİTAK veya bir iki şirket içerisinde, endüstriyel bir yarışa girmeden yapılması.
Markete girebilmek için endüstriye açılmanız gerekiyor.”
Türkiye, markete girdiğinde nasıl rekabet edecek?
“Bu sorunun cevabı Türkiye’nin potansiyelinde saklı. Beyaz eşya üretiminde olsun, otomotiv olsun, Türkiye’nin güçlü yanları bunlar. Markete girmek için Türkiye, güçlü yanlarını kullanmak zorunda.
Bu alanlarda kendi çipini oluşturup bu alanlardaki şirketlere de kullandırarak ürünün eksiklerini tamamlayıp gerçek manada ürün yapabilirse, bunu da rekabetçi hale getirebilir.”
Fabrikasız üretime de değindi:
Çip üretiminde kendi fabrikasına sahip olmadan dünya devi olan şirketler bulunuyor. Genellikle Tayvan merkezli TSMC de bu şirketlerin tasarladığı çiplerin üretimini üstleniyor. Baran, Türkiye’nin ilk önceliğinin de bu olması gerektiğini paylaştı:
“Daha sonra tabii ki Türkiye’de kendi fabrikasını kurmakla ilgili bir strateji olmalı. Ama bu bugün ya da yarın olabilecek bir şey değil.”Geçtiğimiz hafta duyurulan TÜBİTAK’ın çip üretim tesisine de değinerek, burada üretilecek çiplerin ilk etapta küçük ve butik işler için kullanılabileceğini belirtti.
Öte yandan Türkiye’de henüz işlemcilerin nasıl üretileceğini belirleyen ‘PDK’nin (Platform geliştirme kiti) yayınlanmadığını ifade etti. TÜBİTAK’ın PDK yayınlamasıyla Yongatek’in de bu tesiste üretim yapabileceğini, bir yerlerde kullanıma sunabileceğini paylaştı.
Ayrıca PDK’in yabancı firmalarla paylaşılarak Türkiye’nin bu konuda bir üretim tesisine dönüşebileceğinin de altını çizdi.
Bugüne kadar bu neden gerçekleşmedi?
“Bugüne kadarki bakış açısı şöyleydi: "Siz bize tasarımı gönderin, biz ürettiririz." Ben size tasarımı gönderemem çünkü tasarım mahremdir, gizlidir. Bu, bilgi güvenliği açısından uygun bir şey değil. Zaten dünyada da bir örneği yok.”
Sektördeki eksiklikler neler?
“Açıkçası Türkiye’de sektör yok, sektör oluşturuyoruz. Yongatek’in bir misyonu da Türkiye’de sektörü oluşturmak.”Baran, bu konuda bakanlıklar ve TÜBİTAK’a da teşekkür ederek sektörden isimleri dinlediklerini, harekete geçtiklerini ifade etti. Açıklanan yeni destek planlarıyla sektörün büyüyeceğini, insanların bu konu hakkında yeni projeler ve ürünler oluşturacağını paylaştı.
Ayrıca Teknofest’te Yongatek’in temel amaçlarından birini de şöyle paylaştı:
“Üniversitedeki genç arkadaşlarımıza bu konunun ne kadar kritik olduğunu anlatmak, bunu yapabilecekleri konusunda güven aşılamak.”Tabii işin bir de insan kaynağı yanı var:
“Bizim gibi firmaların en büyük eksikliği insan kaynağı. İnsan kaynağına ulaşamıyoruz çünkü üniversitede bilgisayar mühendisliğine, elektronik mühendisliğine giden arkadaşlarımız daha çok yazılım ve başka konular üzerine çalışıyorlar.
Çünkü bu konu hakkında Türkiye’de sektör yok. Sektör olmadığı için iş imkânı yok. İş imkânı olmadığı için başka sıkıntılar var.”
Benzer açıklamaları aslında daha önce TOBB ETÜ’den Prof. Dr. Oğuz Ergin’den de duymuştuk:
Editor : Şerif SENCER