Her ÖZETİ| ikisinin kendine özgü avantajları ve zorlukları var. Her ikisindeki mühendislik ise bambaşka.
İşte görünen daha fazlasının olduğu teknik bilgiler:
Yakıt deposu her ne kadar geleneksel olsa da zorlayıcı bir sistemi var.
Geleneksel içten yanmalı motorlarda, enerji kaynağının başlangıç noktası olan yakıt deposu, basit bir sıvı depolama haznesinden öte bir dizi karmaşık mekanizmayla çalışıyor.
Sadece sıvıyı depolamakla kalmıyor, yakıtı motorun ihtiyaç duyduğu anlarda uygun basınç ve debi ile pompalıyor da. Bu sistemin çalışması için de enjeksiyon valfleri, basınç regülatörleri gibi hassas parçaların bir araya gelmesi gerekiyor.
Hava ve yakıt karışımı ise geleneksel depoların bir diğer detayı. Yanma odasına gelen yakıt, optimum verimlilik için hava ile belirli oranlarda karışıyor. Oranın ise motorun performansı ve emisyon değerleri için hassasiyetle kontrol edilmesi gerekiyor. Bu süreç de motor kontrol üniteleri (ECU) tarafından yönetiliyor.
Bir de emisyon kontrol mekanizması var. Sıvının yanması sonucu ortaya çıkan atıkların filtrelenmesi gerekiyor. Bunun için de emisyon düzeylerini yasal sınırlar için tutmak için tasarlanmış katalitik konvertörler ve geri dönüşüm valfleri gibi sistemler devreye giriyor.
Elektrikli araçların batarya sistemi ise bambaşka.
Bataryalar, enerji depolama ve aktarımında geleneksel yakıt deposundan farklı bir yaklaşım sunuyor. Farklı derken sistemin daha basit olduğunu söylemiyoruz aksine bir elektrikli aracın bataryası, bir enerji yönetim merkezi gibi çalışıyor.
Bildiğiniz üzere bataryalar lityum-iyondan oluşuyor ve bu bataryalar, enerji depolama için elektrokimyasal reaksiyonlardan yararlanıyorlar. Bataryanın kapasitesi, elektrot yapısı, elektrolit düzeni ve separator tabakaları gibi çoklu bileşenin uyumlu çalışması şart.
Batarya yönetiminde ise devreye özel bir yazılım sistemi giriyor. Her bir batarya hücresinin sıcaklığı, gerilimi ve şarj düzeyi izlenirken aşırı şarj ya da deşarj durumlarında devre kapanıyor ve batarya korunuyor.
Bunun yanı sıra bir de termal yönetim var. Bataryaların çalışma sırasında önemli miktarda ısı açığa çıktığından termal yönetim ile ısı dengesi korunarak performans ve batarya ömrü optimize diliyor.
Bununla da bitmiyor. Elektrikli araçların frenleme sırasında kaybettiği kinetik enerji, rejeneratif frenleme sistemiyle bataryaya geri kazandırılıyor. Aslında bu, enerji verimliliğini artıran önemli bir yenilik.
Sistemsel olarak hangisi daha karmaşık?
Aslında bu iki sistem arasındaki fark, enerji aktarımının nasıl gerçekleştiğiyle ilgili. Geleneksel yakıt deposu mekanik ve kimyasal bileşenlerle yoğun bir çalışma gerektirirken, batarya sistemleri daha fazla yazılım ve elektronik kontrol ögesi barındırıyor.
Değerlendirmeye alınacak başka detaylar da var. Yakıt deposunun avantajları ve dezavantajları neler?
Benzin ve dizel gibi fosil yakıtlar, litre başına çok daha fazla enerji depolayabiliyor. Bu da uzun mesafelere yakıt ikmali yapmadan ulaşım imkânı sağlıyor.
Ayrıca bir yakıt deposunu doldururken bu işlemi dakikalar içinde tamamlayabiliyorsunuz. Özellikle zamanın değerli olduğunu anlarda bu, büyük avantaj demek. Tabii ki yakıt istasyonlarının dünyanın her yerinde olması da işimizi oldukça kolaylaştırıyor.
Hem dayanıklı hem de hafif materyallerden yapılmış olması ise yakıt depolarını maliyet ve güvenlik açısından öne çıkarıyor.
Fosil yakıtların enerjiye dönüşümünün bataryalara göre daha az verimli olması, karbon emisyonları ise öne çıkan dezavantajlar arasında.
Elektrikli araçların enerji kaynağı ise bataryalar oluyor ve onların da bazı avantaj/dezavantajları var.
Bataryalar, son yıllarda büyük atılım yaparak geleneksel yakıt sistemlerine meydan okumaya başladı. Enerji dönüşümü açısından çok daha verimli olması ise onların en önemli avantajlı yanı olarak görülüyor. Kullanım sırasında karbon salınımı yapmadığı ve doğa dostu olduğu için birçok kişinin tercihi oluyor. Ayrıca yakıt deposuna göre bataryaların daha az hareketli parçaya sahip olması bakım maliyetlerini de azaltıyor.
Bir aracın tasarımına daha kolay entegre edilmesi de yenilikçi modellerin ortaya çıkmasına olanak tanıyor ancak bataryaların da olumsuz yanları var.
Mevcut teknolojiyle bir bataryanın tam şarj edilmesi saatler alabiliyor, bu da bazı kullanıcılar için büyük eksi. Birim ağırlık başına fosil yakıtlara kıyasla daha az enerji depolaması da bir diğer dezavantaj.
Maliyeti de hesaba katmak gerek. Lityum-iyon bataryaların üretim maliyetlerinin hâlâ yüksek olması araç fiyatlarını da etkiliyor.
Gelecek ne getirecek?
Her iki sistem de mühendislik harikaları ve farklı ihtiyaçlara hitap ediyor. Ancak çevre dostu enerji kaynaklarına duyulan ihtiyacın artmasıyla batarya teknolojilerinin hızla geliştiğine tanık oluyoruz. Katı hal bataryaları, çevre dostu yakıtlar ve şarj altyapısındaki iyileşmeler ise bu dönüşümü daha da hızlandırabilir.
Son sözü söyleyelim: Fosil yakıtların köklü altyapısı karşısında, elektrikli araçların yenilikçi ve çevreci geleceği, hangisinin önümüzdeki yıllarda kazanan olacağını belirleyecek gibi görünüyor.
Yani gelecekte enerji dolum istasyonunda benzin pompasına ya da şarj kablosuna hangisi uzanacak, bu sadece teknoloji değil, bizim tercihimizle de şekillenecek!
Kaynaklar: Research Gate, Charging, Design Judges, Power Magİnceleyebileceğiniz diğer içeriklerimiz:
Editor : Åžerif SENCER