Mesela ÖZETİ| 20 m²'lik bir alana, 2.5 cm'lik yağmur damlaları düştü diyelim; bu, 150 litrelik 3.5 milyon adet küveti doldurabilirdi. Yani bu durum, 3.5 milyon insanın şofbeni açmadan duş almasına yetecek kadar birikmiş su demek. Ancak normal yağmur damlalarından bahsediyorsak, bu damlaların 5 mm olduklarını varsayarız. Ki bu orandaki damlalar da saatte 36 km hızla hareket ederek yeryüzüne ulaşırlar. Tabii daha küçük damlaların düşüş hızı daha düşük olur, hava koşulları da bu oranı değiştiren bir faktördür.
Peki bu zamana kadar hiç bundan daha büyük yağmur damlaları görülmedi mi? Tabii ki de görüldü. 1995'te Brezilya'da ve 1999 yılında Marshall Adaları'nda gerçekleşen yağmurlardaki damlaların her biri 0.85 cm boyutlarındaydı. İşte biz de şimdi size ''olsaydı ne olurdu?'' diyebileceğiniz çok anormal bir durumdan söz edeceğiz: Yağmur damlaları kocaman tek bir damlaya dönüşüp o şekilde üzerimize yağsaydı başımıza neler gelirdi?
Bu dev damla, tahmini olarak yüz milyonlarca kiloluk ağırlıkta ve 1,6 km genişliğinde olurdu. Gökyüzünden aşağıya doğru yavaş yavaş inmeye hazırlanırken, büyük ihtimalle herkes korkudan bulduğu en güvenli yere saklanmak isterdi.
Varsayımsal hikayemizde insanlar saklanadururken, bu dev yağmur damlası, saatte 322 km hızla yere düşüyor. Yere düşerken de dış yüzeyi sprey gibi bir forma dönüşüyor. Sonra damla, hava ile birleşip köpük haline geliyor.
Bu damla eğer yeryüzünden uzak olsaydı rüzgar tarafından milyonlarca damlaya ayrılırdı. Fakat ortalığı talan etmek için yüzeye yakın bir şekilde yağmayı bekleyen dev damlayı göz önüne aldığımızda, rüzgarın maalesef ki parçalara ayırma yetkisi kalmıyor artık.
Dev damlayı gökyüzünde gördüyseniz zaten muhtelemen 10 saniye sonra yere çarpabilir. Suyun çarpma anındaki hızı ise saatte 724 km... Gördüğünüz gibi bu, normal yağmur yağış hızından neredeyse 20 kat daha fazla.
İlk olarak dev damla yüzeye 'dann' diye düşmeden önce yerdeki çimler alev almaya başlar...
Bunun sebebi havanın, damlanın altından çekilme hızının, damlanın yere düşme hızından daha küçük olmasıdır. Ayrıca sıkıştırma kuvvetinin havayı aşırı derecede ısıtması buna neden olur. Ancak endişelenecek bir şey yok çünkü zaten göklerden süzülen bu dev damla, alev alan çimleri bir anda söndürür.
Bir de su kütlesinin düştüğü toprak, bir anda aksiyon filmlerinde izlediğiniz o patlama sahneleri gibi patlayarak havaya uçardı o kadar. Fakat yine de yer altındaki ana kaya zarar görmezdi ve suyun yayılarak her şeye çarpmasına neden olurdu.
Suyun bu yayılımını bir sel gibi düşünebilirsiniz ancak bu zamana kadar gördüğünüz veya haberlerde izlediğiniz seller, bu bahsettiğimizin yanında hiç kalırdı.
Birleşik Krallık'ta yaşanan sellerden bir görüntü - 2007 .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Mesela Birleşik Krallık'ta her yıl toplamda 291 metreküp alanı kaplayacak şekilde yağmurlar yağıyor. Ki Birleşik Krallık'ın bu yağmur sularını kanalize edebileceği, göl ve rezervuarların hacminden neredeyse 4 kat daha fazla bir oran bu.
İşte bu nedenle orada hep sel gibi problemler yaşanabiliyor. Misal bir de bu bahsettiğimiz devasa yağmur damlasıyla karşılaşsalardı herhalde ülke talan olurdu.
Biz tekrardan konumuza dönecek olursak, bu devasa suların yarattığı sel km'lerce alana yayılıp tüm yerleşim yerlerini yıkıp geçerken, bir yandan toprağı da beraberinde sürükleyebilir. Bu da ana karadan geriye kalan tek şeyin, çamur banyosu yapabileceğiniz alanlar olmasına yol açar.
Ha bir de bu sel durmaksızın devam ederek saatte 32 km boyunca hangi şehre, hangi ülkeye gidebiliyorsa hepsini yok ederdi.
En iyimser ihtimalle bu sel sularının birazı gölleri, nehirleri doldurur; kalanı da kasabalara, yerleşim merkezlerine akardı. Yerli halk ise muhtemelen ''aniden ortaya çıkan ilginç sel olayı'' başlığıyla gündeme gelen haberlerde röportaj veriyor olurdu.
Hani derler ya yağmurdan kaçarken doluya yakalandık diye. E işte ya öyle olursa? Bu devasa damladan kaçamayıp onun tam altında durursanız ne olur?
Eğer damlanın tüm çevresi birbirine orantılı yani bir diğer ifadeyle simetrikse su, sadece vücudunuzun etrafına düşer. Ancak yine de bu, sular altında kalmayacağınız anlamına gelmiyor.
Düşen sular, resmen kocaman bir deniz oluştururdu ve siz büyük ihtimalle, 1,6 km'lik (başta belirtmiştik yağmur damlasının genişliği bu oranda olabilir diye) bir baskı hissederek nefesinizi tutmak zorunda kalırdınız.
Film: The Passengers (2016) .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Bu basınç, zaten 155 atmosfere (deniz seviyesinde ve normal hava koşullarında atmosfer basıncını ifade eden birim) eşit. Yani deniz seviyesinde hissedilen basıncın 155 katı. Böyle bir durumda hayatta kalabileceğinizi düşünüyor musunuz?
Çünkü yapılan araştırmalar, bir kişinin dayanabileceği maksimum basıncın 71 atmosfer kadar olduğunu söylüyor. E tabii ki de bu durumda hayatta kalmayı bırakın, üstünüze dev damla düştüğünde bile yaşamanız bir mucize olurdu.
Devasa su damlasının tam altında değil, yanında dursaydınız da bir şey değişmezdi. Neden mi? Çünkü müthiş bir hızda gelen bu su kütlesi üzerinize çarptığı gibi sizi oradan oraya savururdu.
Hadi diyelim hala hayattasınız ve kurtulmak için çare arıyorsunuz. O zaman da bu su birikintisi içinde yüzmeye başlardınız ve karaya çıkmaya çalışırdınız.
Ancak bunun için de yeterli düzeyde nefesinizi tutabilmeniz ve akciğerlerinizin bu tempoya dayanması gerekirdi. Bu esnada çok zorlandığınızı, kulak zarlarınızın patlayacak derecede basınçla dolmasından anlayabilirdiniz.
Bu, vücudun hava direncinden kaynaklanan basınç artışına verdiği bir tepkidir. Velhasıl bu durumda yaşamaya devam etmeye çalışmak, boşa kürek çekmek gibi. Her ihtimalde bunun sonu tahtalı köyde bitiyor.
Siz bunları anlatınca basit bir yağmurdan dahi korkmaya başladım diyenlere:
O zaman size yağmurun oluşumundan kısaca bahsedelim. Hayalet yağmuru daha önce duymuş muydunuz? Bu, yağmur damlalarının dünyanın yüzeyine yaklaştıklarında, buharlaşmaları sonucunda oluşur. Yani bizi pek ilgilendirmeyen, kendi kendine yaşanan zararsız bir doğa olayı gibi düşünebilirsiniz bunu.
Mesela yağmur damlası da çoğu kişinin zannettiğinin aksine gözyaşına benzemez. Atmosferde oluşan yağmur damlalarının şekilleri, esasen küre gibidir, yani yuvarlaktır. Damla gökten düşmeye başladığında, hava direnci nedeniyle gözyaşına banzeyen bir hale bürünür sadece.
Ayrıca yağmur, önce kar olur çünkü bulutlar, düz kristallerden ve dondurucu sulardan oluşurlar. Yağmur suyu, buz kristallerine yapışır ve buz topları yani kar şeklinde yere düşer.
Ancak bu kar taneleri kendilerinden daha sıcak olan dünyanın yüzeyine yaklaştıkça eriyip yağmura dönüşür. Gördüğünüz gibi, oldukça normal bir doğa olayının meydana gelişi hiç de korkutucu değil.
Neyse ki içerikte bahsettiğimiz devasa yağmur damlası hiçbir zaman göremeyeceğimiz bir durum. Eğer başımıza böyle bir felaket gelse bunu, bilim bile açıklayamazdı çünkü. Peki siz ne düşünüyorsunuz? Devasa bir yağmur damlasıyla karşılaştığınızda ne yapardınız? Düşüncelerinizi bizimle paylaşın.
Kaynaklar: YouTube, Science Focus, Bilim Genç Tübitak
Editor : Şerif SENCER