Haber7/ ÖZETİ| Fuat Öner
Enerji bağımsızlığı, arz güvenliği, Yeşil Mutabakat, tarım arazilerinin önemi, enerji ithalatından oluşan cari açık ve düşük maliyet-hızlı kurulum göz önünde bulundurulduğunda Türkiye Yüzer GES'ler ile "1 taşla 6 kuş vurabilir"Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol’un da dediği gibi dünya, derinliği ve karmaşıklığı açısından daha önce yaşamadığı bir enerji krizi yaşıyor.
Avrupa başta olmak üzere birçok ülkeyi derdinden sarsan enerji krizi; enerji bağımsızlığını ve arz güvenliğinin önemini bir kez daha gözler önüne serdi.
Türkiye ise yıllar önce olası krizlerin önüne almak için başlattığı Milli Enerji ve Maden Politikası ile arz güvenliği ve yerlileştirmeye odaklandı.
Arz güvenliği noktasında sadece Türkiye için değil küresel anlamda da önemli adımlar atılırken, diğer bir yandan ülkenin gizli kalmış enerji kaynakları bir bir gün yüzüne çıkarılmaya başlandı.
Tüm bunların yanında, küresel iklim krizi enerjide önemli bir değişimi ‘zorun’ kıldı. 2015 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşması ile ülkeler karbon emisyonlarını azaltmak için yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarını kullanımını da artırmak zorunda. Türkiye’de bu noktada kendisine ‘2053’te net sıfır emisyon’ hedefi koymuş durumda.
Bu perspektiften bakıldığında; yakın gelecekte yenilenebilir enerji kaynakları hem ülkeler hem de dünya için daha fazla önemli bir hal almış durumda. Türkiye’nin ise 2022 yılı Kasım ayı sonu itibarıyla enerjisinin %30,5’i hidrolik enerji, %24,4’ü doğal gaz, !,1’i kömür, %11,0’ı rüzgâr, %9’u güneş, %1,6’sını ise jeotermalden üretmekte.
Yenilenebilir enerjide özellikle de güneş enerjisinde Avrupa’ya kıyasla iki kat avantajlı konumda olan Türkiye için hem tarım arazilerini koruyacak hem hızlı hem de düşük maliyetli bir çözüm ön plana çıkıyor; YÜZER GÜNEŞ ENERJİSİ SANTRALİ
Haber7 olarak adım adım küresel enerji merkezi konumuna yükselen Türkiye’yi, yenilenebilir enerjide de ilk sıralara taşıyacak Yüzer GES projelerini Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetim Politikaları Kurulu Üyesi ve Devlet Su İşleri eski Genel Müdürü Prof. Dr. Lütfi Akça ile konuştuk.
“DOĞAYI KORUYARAK ENERJİ ÜRETMEK ZORUNDAYIZ”
Su, toprak ve havanın korunarak enerji üretilmesinin dünya için artık hayati bir önem arz ettiğini söyleyen Prof. Dr. Akça, “Canlı hayatının temeli olarak dört tane unsur söylenir… Su, toprak, hava ve ateş… Enerjiyi farklı cevher ve sistemlerle üreterek hayata geçirmek mümkün ancak su, hava ve toprağın yerine ikamesi yok. Bu üç hayati unsurun korunması ve sürdürülebilir olması şart.
“SERA GAZI SALINIMININ YÜZDE 80’İ ENERJİ ÜRETİMİNDEN”
Dolayısıyla konumuz enerji ama enerji üretiminin hayatın diğer unsurlarıyla etkileşimini gözden kaçırmak mümkün değil. Bunların başında iklim değişikliği geliyor. İklim değişikliği artık son on yıldır etkileri giderek artan, insanların günlük hayatını etkileyen bir hadise haline geldi. Öyle ki bu konu artık krize doğru gidiyor. Sera gazı dediğimiz, atmosferin küresel ısınmaya yol açan kompozisyon değişikliğinin temelinde, yüzde 70-80 oranında enerji üretimi ve enerji kullanımı olduğunu görüyoruz. Bu da enerjinin karbon emisyonları olmayan, temiz enerji dediğimiz türlerine giderek daha fazla ihtiyaç ortaya çıkardı.” dedi.
Geleneksel enerji üretim yöntemlerinin çevresel etkilerinin çok fazla olduğunu ve artık atmosfere salınan karbonun sıfırlanması gerektiğini vurulayan Akça “1992’de Rio Konferansı sonrasındaki Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulan Küresel İklim Değişikliği ile Mücadele Sözleşmesi var. Bu sözleşmede atmosferdeki karbon emisyonlarının artık ülkeler tarafından azaltılmasını ve araştırmalar azaltılmanın da artık yetmediğini, net karbon emisyonu dediğimiz atmosfere verilen karbonun sıfırlanması ihtiyacını ortaya koyuyor.
TÜRKİYE 2053 YILINA KADAR NET KARBON SALINIMINI SIRLAYACAK
Günümüzde yapılan araştırmalar ve gelecek projeksiyonları, küresel ısınmanın 1,5 dereceyi geçmemesi için 2050 yılı civarında bütün gelişmiş ülkelerin net karbon emisyonlarını sıfırlamasını gündeme getirdi ve ülkeler bu anlamda Paris Anlaşması’nı (2015) imzaladı." derken Türkiye'nin de 2053 yılında net karbon emisyonunu sıfırlama kararı aldığını hatırlattı.
Net karbon emisyonu nedir? Net karbon emisyonu, bir ülkenin ya da bir organizasyonun atmosfere bıraktığı net karbon dioksit (CO2) emisyonudur. Bu emisyonlar genellikle endüstriyel faaliyetler, enerji üretimi ve taşıma sektörlerinden kaynaklanır. Net karbon emisyonu, bir ülkenin ya da bir organizasyonun karbon absorpsiyonu (örneğin ormanlar ve diğer bitkiler tarafından yapılan) dikkate alındığında hesaplanır. |
HEDEF İÇİN OLMAZSA OLMAZ YENİLENEBİLİR ENERJİ
Ülkelerin koydukları hedefe ulaşabilmesi için tek çözümün, temiz enerji üretim metotlarının enerji üretiminde hakim unsura haline gelmesiyle olabileceğinin altını çizen Akça, “Esasen temiz enerjinin tarihi çok yeni değil. Hidroelektrik 100 yıldır kullanılıyor. Şu anda ülkemizdeki 165 milyar kilovatsaatlik hidroelektrik enerji kapasitesi 110 milyar kilovatsaat, kullanılabilir halde. Diğer taraftan nükleer enerji de bir enerjide de çalışmalar devam ediyor. Ancak riskleri de elbette mevcut.
Bunun yerine son yıllarda farklı temiz enerji kaynakları keşfedildi. Rüzgar, güneş, jeotermal, biyoenerji… Ve bu sistemleri artık ülkelerin daha çok enerji bileşenleri haline geldi. Bunlar içerisinde güneş enerjisi, en büyük potansiyeli olan kaynak.
12 DÖNEMÜMDEN 660 HANENİN 1 YILLIK ELEKTRİĞİ ÜRETİLEBİLİYOR
Güneş enerjisinden üretim için büyük alanlara ihtiyaç var. 1 MW için ortalama 12 dönüm alan gerekiyor. Buda 660 hanenin yıllık elektrik tüketimi demek. Ancak daha küçük ölçekte kendi ihtiyaçlarını karşılamak üzere, sanayiciler, evler ve köyler dahil bu sistemleri kurabiliyor. Orman Su İşleri Müsteşarlığı dönemimdeyken Birleşmiş Milletler projesi kapsamında başlattığımız bir uygulama ile dört köyümüzün çatılarına güneş panelleri kuruldu. Şimdi onlar bedava elektrik ihtiyaçlarını karşılıyor. Bunlar da yaygınlaştırılıyor ve daha da yaygınlaşmalı” ifadelerini kullandı.
TOPRAĞA DOKUNMADAN ENERJİ ÜRETMEK ZORUNDAYIZ
Türkiye’nin 2035 yılı için 53 bin MW hedefini hatırlatan Akça, “Bu miktarda enerjinin üretilmesi için 795 bin dönüm alan gerekiyor. Ancak karada belli başlı sorunlar var; Tarım arazileri, meralar, engebeli alanlar ve ormanlar gibi… Tabi bir de bu alanlara iletim hattı götürmek…
Bu noktada Yüzer GES’ler, son yıllarda keşfedilmeye başlanan ve kullanımı giderek artan ve avantajlı bir sistem olarak ön plana çıkıyor. En başta da dediğimiz gibi enerji üretirken hava su ve toprağı korumak zorundayız. Küresel iklim değişikliğiyle, su kaynakları risk altında, artık bunu yaşayarak görüyoruz. Taşkınlar ve kuraklıklar… Nasıl bir sonbahar geçirdiğimizi biliyoruz… Yağmur hala yok… Ocak ayının ortasındayız kar yağmadı… Kayak alanlarında bile kayılabilecek kar yok. İnşallah korktuğumuz gibi olmaz ama 2023 yılında bizi kurak bir yaz bekliyor.
GIDA İÇİN TARIM ARAZİLERİNİN KORUNMASI GEREKİYOR
Diğer taraftan bu etki gıda üretimini de olumsuz etkiliyor. Dünyanın geleceği için belli bir nüfusu besleyebilmeniz gerekiyor. Son dönemde bunun nasıl bir krize dönüştüğüne şahit olduk. Dünya nüfusu hızla artıyor dünya bu nüfusu hangi araziyle besleyecek. Dolayısıyla bu toprak alanlarının korunarak enerjinin üretilmesi gerekliliğini ortaya çıkarıyor.” şeklinde konuştu.
Dünyadaki gelişmeleri ve Türkiye’deki ihtiyaç ve potansiyeli gördüklerinde Devlet Su İşleri olarak Yüzer GES’lerin önünü açma konusunda hızla çalışmalara başladıklarını detaylı hazırlıklar yaptıklarını söyleyen Akça “En son üç hafta önce yapılan Su Yönetimi Koordinasyon Kurulu’nda Yüzer GES’lerle ilgili sunum yapıldı. Enerji Bakanlığı ve Tarım Orman Bakanlığı’ndan katılımcılar vardı. Tarım ve Orman Bakanımız Sayın Prof. Dr. Vahit Kirişçi’nin de bulunduğu toplantıda Yüzer GES’lerin de artık önünün açılması gerektiği, hızlandırılması kanaati ortaya çıktı. Bununla ilgili potansiyel üretim, olumsuz etkiler ve teknik ihtiyaçlar gibi çok yönlü araştırmalar yapılıyor.
EN AVANTAJLI YER HİDROELEKTRİK BARAJLARI
Yüzer GES’ler öncelikli olarak halihazırda iletim hattına sahip hidroelektrik barajlarına kurulabilir ve böylelikle maliyet avantajı sağlanabilir. Diğer bir taraftan özellikle tarımsal sulamada kullanan göletleri de kullanılabilir. Burada çiftçilerimizin de istifade edeceği bir maliyeti düşük bir enerji ortaya çıkar… Yap-İşlet-Devret benzeri yöntemler, devlet desteğiyle, kredilerle gerekse de Tarım ve Orman Bakanlığı’mızın verdiği hibelerle bunlar destekleniyor.
ÇİFTÇİLER İÇİN BÜYÜK AVANTAJ SAĞLAYACAK
Çiftçi sulama gölüne sistemi kuracak. Oradan elde ettiği enerjiyi hem kendisi kullanacak hem de sulama sistemlerinin enerjisinde kullanacak. Bu sayede tarım arazisi kendisine kalmış, yani üretime kalmış olacak. Ürünü de daha düşük enerji maliyetiyle ürettiği için daha ucuz olacak. Aslında kapalı ekosistem ve sulama dönemlerinin olmadığı zamanlar da üretilecek enerjinin sisteme bağlanmasıyla buradan ek gelir elde edebilecekler.” açıklamasında bulundu.
SİSTEM KENDİ KENDİNİ DENGELİYOR
Yüzer GES’lerin verimlilik avantajlarına da değinen Akça, karada kurulan GES’lerde enerji ve maliyet sarfiyatına neden olan soğutma ihtiyacının Yüzer GES’lerde ortadan kaldığını belirtirken bunun sonucu olarak suyun ekstra ısınmasının da bir dezavantaj oluşturduğu belirterek “Su sıcaklığına etkisi olması buharlaşmayı artırması açısından bir dezavantaj ortaya çıkarıyor. Küresel iklim değişikliğinin su sıcaklıklarını artırmasının, su ekosistemindeki değişikliklerin öngörülemez şekilde kontrolden çıkmasına ve aşırı yosunlaşma gibi olumsuzluklara neden oluyor.. İki yıl önce Marmara Denizi'nde yaşadığımız müsilaj gibi... Ancak diğer taraftan, su yüzeyi paneller tarafından gölgelendiği için de bu gölgelenen alanların ısınmaması buharlaşma noktasında da bir avantaj sağlıyor. Kısacası dengeleniyor.” dedi.
EN KRİTİK SORU: SU YÜZEYİNİN NE KADARI KAPATILMALI?
Yüzer GES’lerle ilgili en önemli sorunun ‘su yüzeyinin ne kadarının kapatılacağı’ olduğunu söyleyen Akça, sözlerini şöyle sürdürdü;
Bunun iyi araştırılması lazım şu an için tek bir cevabı yok. Çünkü, bu kurulum yapılacak yerin derinliği, meteorolojik şartları, su ekosistemi ve derinliği gibi birçok etkene göre değişiyor
Örneğin, göller biyolojik çeşitliliği ve su ürünleri üretim potansiyelini yüksek olarak alanlardır. Buralarda ekolojik etkileşim, sıcaklık sebebiyle biyokimyasal reaksiyonun hızlarının değişmesinden ortaya çıkanlar olabildiği gibi iki tane önemli faktör daha var. Güneş ışığının su gövdesine nüfus etmesi fotosentezi ortaya çıkarır. Bu da su yosunu üretir ki bu da balıkların besinidir. Eğer fotosentez engellenirse bu sefer balıklar açısından bir besin açığı ortaya çıkaracaktır. Diğer taraftan su yüzeylerinin paneller tarafından kapatılması su kütlesine havadan transfer edilecek oksijen miktarında da bir açık ortaya çıkarabilir.
“YÜZDE 10 KAPATILSA YETER”
Ancak şunu net olarak belirtmek gerekiyor... Bu sistemlerde su yüzeyinin %100 veya %50 gibi bir oranla bile kapatılmasını ihtiyaç yok. Biz içme suyu barajlarını hariç bırakarak bir projeksiyon yaptık. Bunlar haricindeki göl, gölet ve barajların sadece yüzde 10’unu panellerle kapatırsak, Türkiye'deki Yüzer GES potansiyeli 80 bin MW. Bu enerji bakanlığımızın koyduğu 53 bin MW’lık hedefin de çok üstünde. Burada şunu da belirtmek isterim ki, burada arazi bedeli yok. Zaten şu an için 53 bin MW’lık yenilenebilir enerji üretecek tesisleri nereye kuracaksınız? Bunun da şu an bir cevabı yok. Bu cevap arandığı zaten su yüzeyleriyle avantajlarıyla ortaya çıkmış oluyor.
“DÜŞÜK MALİYETLE 3-5 AYDA KURABİLİRSİNİZ”
Yüzer GES’lerin maliyet avantajı olduğu kadar kurulum avantajı da bir o kadar fazla. Yüzer GES’lerin kurulumu oldukça hızlı. Örneğin; Bir 500-1000 MW’lık üretim yapacak bir barajı ortalama 5 ila 10 senede bitirebiliyoruz. Fakat 1000 MW’lık bir Yüzer GES tarlasını 3-5 ayda kurmanız mümkün.
TÜRKİYE’Yİ 2053 HEDEFİNE ULAŞTIRIR
Enerji tablomuzda şöyle bir durum var; Türkiye’nin şu anda sahip olduğu hidroelektrik potansiyeli ile Yüzer GES potansiyelini karşılaştırdığımız zaman çok anlamlı bir fark ortaya çıkıyor. Ülke olarak hidroelektrik potansiyelimiz 44 bin MW iken Yüzer GES’lerle 80 bin MW üretim sağlayabiliriz. Bununla hem enerji açığını hem de temiz enerji üretimini oldukça hızlı bir şekilde yapabiliriz. Zaten bizim başka türlü de 2053 için koyduğumuz net karbon emisyon hedefimize ulaşmamız zor.
Avrupa ülkeleri “Yeşil Mutabakat" kapsamında karbon salımı yüksek olan ürünlerin ithalatına yeni vergilendirme düzenlemeleri getiriyor. Böylelikle Temiz enerji daha da önemli bir hal alacak. Bu düzenlemelerde aslında bize yol haritasını gösteriyor.
ÇİN YÜZER GES’LER İÇİN ÇOKTAN HAREKETE GEÇTİ
Bu yüzden de dünyada bu konuda ciddi bir hareketlenme var. 2022 yılı itibariyle toplam üretim dünyada 5000 MW iken 2025 yılı hedefi 13 bin MW. Başta Çin 700 MW ile birinci sırada, Japonya 120 MW ile ikinci ve Tayvan 70 MW ile üretimde üçüncü sırada. Dünya henüz işin başında, üretim rakamları şu anda çok düşük. Ancak çok ciddi yatırım planlamaları duyuyoruz. Özellikle Çin’in diğer ülkelerde yatırım imkanları aradığını duyuyoruz. Bu işin geleceğindeki potansiyel keşfedildi.
TÜRKİYE 2 KAT AVANTAJLI
Türkiye’nin birim başına enerji üretim potansiyeli oldukça yüksek, Avrupa’nın iki katı seviyesinde güneşlilik süresine sahibiz. Türkiye'de metrekare başına 1900- 2000 kilovatsaat iken Avrupa'da 1000 civarında. Büyük bir avantajımız var.
ARAZİLER TARIMA KALACAK
Kara sistemlerinin önemli handikaplardan birisi arazi kullanımı olduğu için, dünyanın geleceği ve sürdürülebilirliği açısından Yüzer GES’ler olabilecek bir takım ekolojik etkilerindeki soru işaretlerine rağmen; hem kurulum hızları hem de toprak (Tarım arazileri gibi) kullanılmamasından dolayı geleceğin enerji üretimi açısından en rağbet görecek alan olarak görünüyor.
YILLIK 13 MİLYAR DOLAR GETİRİSİ VAR
Bu hesabı 80 bin MW üzerinden yaparsak; bu seviyede bir üretim için gereken kurulum maliyeti 80 milyar dolar, buna elektrik iletim maliyeti de dahil. Buradan elde edilecek enerjinin getirisi ise yıllık miktar ise 13 milyar dolar. Bu yatırım bedelinin geri dönüşüm süresinin ise 6,5 yıl olduğunu görüyoruz ki bu sistemlerin ekonomik ömrü 25 yıl…
CARİ AÇIĞIN KAPANMASINA DOĞRURAN ETKİ EDECEK
Öte yandan Yüzer GES’ler Türkiye'ye enerji arz güvenliği açısından çok ciddi bir üstünlük kazandıracak. Çünkü tamamen yerli bir enerji kaynağı. Diğer taraftan şu anda ithalat yoluyla karşıladığımız doğal gaz ve petrol gibi enerjinin önemli bir kısmını bu milli kaynaktan sağlayabilir ve dış ticaret açığını azaltabiliriz.
Editor : Şerif SENCER