Kalın, yayına gelmeden önce Ukraynalı yetkililerle konuşup onlardan aldığı bilgiyi bizim üzerimizden izleyicilerimizle paylaşmış, tam olarak şunları söylemişti:
“Ufak tefek 1-2 pürüz var. Ruslarla yürütülen hala 1-2 konu var. Eğer her şey yarına kadar toparlanırsa bu geceye kadar toparlarsa ilk geminin yarın sabah çıkma ihtimali yüksek görünüyor. Henüz yola çıkmış değil. Eli kulağında. Bugün, yarın, yarın değil öbür gün en geç bu gemilerin artık çıkmaya başladığını göreceğiz."
Yayın bittikten sonra, Genel Yayın Yönetmenimiz Zahit Akman’ın odasına kahve içmeye çıktığımızda, ‘ilk tahıl sevkiyatıyla’ ilgili bu ifadelerin, uluslararası basında, ‘kesin geliyor’ havasında haber yapıldığı bilgisi geldi.
Ancak, yukarıda aktardığımız ifadelerin, kesin geliyor biçiminde değil de, lafzına uygun şekilde, yani gelmesi bekleniyor biçiminde anlaşılması önem taşıyordu.
Niçin?
Kalın’ın bizim yayında ihtiyat payı bırakarak hatırlattığı gibi, Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş, bütün acımasızlığıyla devam ediyor.
İstanbul’da yapılan anlaşmanın daha mürekkebi kurumadan Odessa’daki tahıl ambarının bombalandığını biliyoruz.
Yine Kalın’ın bu tür süreçleri sabote etme tehlikesi barındırdığına işaret ettiği bir başka yeni haber:
Rusların 50 kadar Ukraynalı esiri öldürmesi.
Böyle bir ortamda tahıl sevkiyatı gibi ‘insancıl’ gelişmelerin bir tehlike arz etmeden pürüzsüz şekilde ilerlemesinin bir garantisi bulunmuyor.
Neyse ki, bu defa, süreci yakından izleyenlerin nefeslerini tutarak beklediği haber, tam da Kalın’ın işaret ettiği zaman dilimi içinde duyuruldu.
Ve herkes derin bir nefes aldı.
Dün sabahın erken saatlerinde, Milli Savunma Bakanlığı, tahıl sevkiyatı anlaşması kapsamında ilk geminin 08.30’da Odessa Limanı’ndan hareket edeceğini bildirdi.
Öğleden sonra ise, Kalın sosyal medya hesabından daha kesin ifadeler kullanarak, “Türk diplomasisinin çok önemli bir başarısı olan tahıl sevkiyatı başladı” duyurusunda bulundu.
KALIN’IN ANLATIMIYLA ‘PUTİN’DEN ERDOĞAN’A SİHA TEKLİFİ’ HABERLERİNİN MAHİYETİ ANLAŞILMIŞ OLDU
Pazar günkü yayınımızda ‘manşet konusu’ olabilecek ikinci bir başlık daha çıktı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın’la Erdoğan’ın Putin’le 5 Ağustos’ta Soçi’de yapacağı görüşme üzerinde konuşurken, sözün bir yerinde basında çıkan SİHA haberlerini sordum.
Çıkan haberler Putin’in, Erdoğan’a birlikte SİHA üretelim teklifinde bulunduğu yönündeydi.
Kalın’a “Bu haberler doğru mu” diye sorunca, basında çıkan haberlerle, gerçek haber arasında dağlar kadar fark olduğu gerçeği karşımıza çıktı:
“Yarı şaka yarı ciddi Sayın Putin, "Ukrayna'ya SİHA veriyorsunuz, bize de versenize, biz de almak isteriz" dedi. Cumhurbaşkanımız da tebessüm etti. Konuşabiliriz gibisinden. Taahhüt söz konusu değil. Sayın Putin de tavrımızın farkında. Ukrayna'nın nefsi müdafaa hakkını tanıyoruz. Ama bunu biz savaşı tahrik etmek için değil, bir an önce sonlandırmak için yapıyoruz.”
TÜRK/RUS İLİŞKİLERİNİN DERİNLİĞİNİ VE SINIRLARINI GÖSTEREN BİR ÖRNEK
Türkiye/Rusya ilişkilerini yakından izleyenler açısından bu sözlerin çözümlemesi, kıymet arz ediyor.
İkili ilişkilerin hem ‘derinliğini’ hem de ‘sınırlarını’ göstermesi bakımından.
En azından şunu net bir şekilde anlayabiliyoruz:
NATO üyesi bir Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin doğası, ortak bir SİHA üretimi yapacak kadar derinleşmeye müsait değil.
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, bir ara ülkesinin Türkiye ile ilişkilerinin karakterine dair açıklamalar yaparken kullandığı, “Türkiye stratejik ortağımız değil, partnerimiz” şeklindeki sözleri, ikili ilişkilerin derinliğini ve sınırlarını göstermesi bakımından önemli bir referans olarak görülebilir.
Bütün dünyanın yakından izlediği bu önemli gelişme, Türkiye’nin Rusya ile Ukrayna arasındaki bu savaşta izlediği denge politikasının ne kadar değerli olduğunu göstermesi bakımından büyük önem arz ediyor."