İzmir ÖZETİ| Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Bu yaşadığımız tablonun bir kader olmadığına inanıyoruz. Yani, bu yoksulluk, enflasyon, işsizlik, bu krizlerin hiçbiri ne kader ne tesadüf. Hepsinin çözümü ve alternatifi var” dedi.
Bu kadar kasvetli, kaotik ve ekonomik sıkıntıların tırmandığı bir dönemde, yeni yüzyılına cumhuriyetin yine ilham olmasını istedikleri İktisat Kongresi’ni tekrar İzmir’de düzenleyeceklerini vurgulayan Tunç Soyer ile İzmir İktisat Kongresini’ni ve belediyenin faaliyetlerini konuştuk.
9 AYDIR BEKLEYEN PROJE VAR
- Şu anda merkezi yönetimde toplam bekleyen kredi onaylarının miktarı nedir?
İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak yapmayı planladığımız çeşitli altyapı ve yatırım projeleri için mevzuat gereği merkezi hükümetin onayına ihtiyaç duyuyoruz. Yabancı borçlanmaya gidilmesi için öncelikle projenin Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından yayımlanan yıllık yatırım programına alınması gerekiyor. Yıllık yatırım programında yayımlanmasının ardından projeler kapsamında Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan dış borçlanma için izin alınıyor ve 1 yıllık alınan bu izin proje finansmanı tamamlanana kadar her yıl yenileniyor. Göreve geldiğimden beri Hazine ve Maliye Bakanlığı’na yazılan dış finansman izin yazılarımıza ortalama 1-2 ay içerisinde cevap alabiliyorduk fakat içinde bulunduğumuz yılda yaklaşık 7 aydır Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan beklenen uygun görüş yazıları henüz tarafımıza ulaşmadı. Hazine ve Maliye Bakanlığı’na gönderdiğimiz ve geri dönüş alamadığımız dış finansman izni ve süre uzatımı yazılarımızdan kısaca bahsedecek olursak, Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın yayımladığı yıllık yatırım programındaki dış finansman tutarlarını aşmamak kaydı ile Buca Metrosu Projesi için 2022 yılının Şubat ayında gönderilen yazımıza 9 ay, Çiğli Tramvayı ve Araç Alımı Projesi için 2022 yılının Nisan ayında gönderilen yazımıza 7 ay, Konak Tramvay Hattı Araç Alımı Projesi için 2022 yılının Nisan ayında gönderilen yazımıza 7 ay, Fahrettin Altay Metro Projesi için 2022 yılının Haziran ayında gönderilen yazımıza 5 ay ve belediyemizin bağlı kuruluşu İZSU’nun muhtelif içme suyu ve kanalizasyon projelerine garantörlük sağlanması kapsamında 2022 yılının Şubat ayında gönderilen yazımıza 7 ay ve 2022 yılının Nisan ayında gönderilen diğer muhtelif projeler kapsamındaki garantörlük süre uzatımı yazımıza 9 ay süresince cevap alamadık.
Bunların yanında; 30 Ekim 2020 tarihinde İzmir’de yaşanan deprem neticesinde acil kentsel dönüşüm kapsamında yapı stoğunun yenilenmesi ve acil durum planları ihtiyacı doğması sebebiyle İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Dünya Bankası’nın finansman olanaklarına erişilebilmesi için belediyemizin, Dünya Bankası, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı temsilcileri arasında bir dizi toplantı gerçekleşmişti. Söz konusu toplantılar sonucunda Dünya Bankası yetkilileri belediyemize sağlanacak finansman enstrümanlarının kullanılabilmesi için Hazine ve Maliye Bakanlığı uygun görüşüne tabi olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ilgili kuruluşu olan İller Bankası A.Ş. aracılığı ile kredi sağlanmasının daha uygun olabileceğini ifade etmişti. Bu kapsamda İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Çevre ve Şehircilik Bakanlığına resmi yazı gönderildi fakat ilgili yazıya istinaden herhangi bir cevap alamadık. 2021 yılı Kasım ayında İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkilileri ile İller Bankası A.Ş arasında yapılan online toplantıda İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Dünya Bankasına önerilen 340 Milyon Dolarlık ‘’Yeşil, Dayanıklı ve Kapsayıcı Acil İmar Projesi’’nin isim değiştirdiği ve projenin yeni adının “Türkiye Deprem Sel Acil İmar Kredisi” olduğu ve projenin başlangıç finansman paketinin 300 Milyon Euro olarak değiştiği, sadece İzmir’i değil aynı zamanda Antalya, Muğla ve Karadeniz sel bölgelerini de kapsadığı, alt yapı kısmında su idarelerine de destek verilmesi, Antalya ve Muğla Büyükşehir Belediyeleri için itfaiye araçlarının yenilenmesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi için hizmet binası, köprü ve kavşak yapılması konularının da proje kapsamında olduğu bilgisi İller Bankası A.Ş. yetkilileri tarafından aktarıldı. Belediyemize konu ile ilgili herhangi bir resmi yazı gönderilmedi.
Ayrıca 8 Ağustos 2022 tarihinde yerel bankalardan kullanacağımız kredi limitini artırma amacı ile talep edilen teminat mektubu kapsamında İller Bankası’ndan 300 Milyon TL tutarında teminat mektubu talebimiz 8 Ağustos 2022 tarihinde İller Bankası’na iletildi ama bu talebimize de herhangi bir dönüş ne yazık ki alamadık.
Bunun yanında bağlı kuruluşumuz ESHOT Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen ‘’100 Adet Elektrikli Toplu Taşıma Aracı Alımı’’ Projesi için 55 Milyon Euro tutarında kredi ihtiyacına yönelik 10 Ekim 2022 tarihinde İller Bankası’na bir talep yazısı daha gönderdik. Henüz bu konuda da tarafımıza gelen bir cevap bulunmuyor.
BÜROKRATİK SÜREÇLER ELİMİZİ KOLUMUZU BAĞLIYOR
- CHP’li belediyelere bir ayrım yapıldığına inanıyor musunuz?
Değerlendirmek istediğimiz yatırım fırsatlarımız var. Gerek kurumsal kapasitesi gerekse kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings’ten alınan en yüksek yatırım yapılabilir notu sayesinde belediyemiz bu yatırımlar için en iyi örnek uygulamanın yapılacağı yer. ‘Ayrım’ kelimesini kullanmak istemiyorum fakat özellikle az önce bahsetmiş olduğum projelerin bekleyen finansman izinleri sebebiyle tam olarak destek alamadığımız düşüncesindeyim. Vatandaşın refahı için hız kesmeden devam ettirmek istediğimiz bu altyapı yatırımları biz yapmaya hazır olsak da, finansman bulmada güçlük çekilen şu dönemde finansmanını da bulsak bu tür bürokratik süreçlere takılması elimizi kolumuzu bağlıyor ne yazık ki.
KAYGILARIMIZI GİDERECEK BİR DÜZENLEME YOK
- Çeşme Turizm Bölgesi ile ilgili ciddi kaygılarınız vardı. Süreci mahkemeye de taşımıştınız orada gelişmeler ne aşamada, kaygıları giderecek düzenlemeler yapıldı mı projede?
Söz konusu alan ağırlıklı olarak orman, mera, makilik-fundalık, ağaçlandırılacak alanlar ile doğal ve arkeolojik sit alanlarından meydana geliyor. Büyük bölümü de Alaçatı Kutlu Aktaş Baraj Havzasına giriyor ve alan içerisinde sulak alan bulunuyor. Yeni yapılan planda ise alanın mevcut sit statüleri değiştirilerek yeniden belirlenmiş. Alanın yüzde 85’lik bölümü nitelikli doğal koruma alanı olarak tescillenmişken, statüsü değiştirilerek bu oran yüzde 38’e düşürülmüş. Tarım ve orman alanı olan yerler kaldırılarak turizm ve tercihli kullanım alanları yani konut ve turizm alanları belirlenmiş. Belirlenen bu kullanımların da ağırlıklı olarak kıyılarda yoğunlaştığı görülüyor. Dolayısıyla yapı ve nüfus yoğunluğunu arttırıcı yönde plan kararları getiren söz konusu rapor taslağına ilişkin 19 Ekim’de olumsuz görüşümüzü ilettik. Yapılan SİT statüsü değişikliğinin iptaline ilişkin açtığımız dava süreci de devam ediyor. Kaygılarımızı giderecek herhangi bir düzenleme de bize iletilmedi.
Diğer taraftan, Çeşme Turizm Bölgesi olarak belirlenen alan öncesinde Çeşme Yarımadası’nda ilan edilmiş birçok turizm merkezi var. Turizmin geliştirilmesi amacıyla yapılacak çalışmaların yeni turizm merkezleri ilan etmekten ziyade, planı bulunmayan turizm merkezlerinin ivedilikle planlarının yapılmasına yönelik olmalı. Planlı gelişmenin sağlanarak kontrol edilmesi, buna bağlı olarak turizm çeşitliliğini arttırıcı ve çevreye duyarlı plan kararlarının oluşturulması gerekiyor.
BANKALAR KREDİ LİMİTİ AÇAMIYOR
- Ekonomik krizle birlikte belediyelere sosyal yardım için başvuranların sayısında da ciddi artış var. Maliyetlerin zirveye çıktığı bu dönemde siz belediye olarak giderleri nasıl finanse ediyorsunuz, sosyal yardım için başvuranların sayısında son bir iki yılda ne kadarlık artış var?
Biliyorsunuz enflasyon nedeniyle fiyat değişimleri son derece hızlı gerçekleştiği için bütçe açığı verilmesi de bu sürecin tabii bir gerçeği. Biz de İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak hesaplamalarımızı Merkezi Hükümetin yaptığı varsayımlara dayalı olarak gerçekleştirmek durumundayız. Bu sebeple gelir ve gider öngörülerimizde ne yazık ki bir belirsizlik söz konusu. Yüzde 100’ün üzerinde gerçekleşen Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) nedeniyle alış maliyetleri her geçen gün artıyor. Türk Lirası, değer kaybına devam ediyor. Yurtdışından ithal edilen ürünlerin neredeyse tamamı döviz ile tedarik ediliyor. Dolayısıyla bütün maliyetler artıyor. Döviz kurunun yükselmesine bağlı olarak gerçekleşen bu artışların hepsi enflasyonun yükselmesine neden oluyor. Bu durum tüm ülkemizi etkilediği gibi İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni de fazlasıyla etkiledi. İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak 2022 yılının ilk 9 ayında 6 milyar TL tutarındaki bütçemizin yüzde 78 oranında gider gerçekleşmesini sağladık. Bu dönemde zorunlu olmadığını düşündüğümüz bazı yatırımlarımızı erteledik. Proje önceliklendirmesi kapsamında vatandaşlarımızın acil ihtiyaçlarına büyük cari harcamalarına destek olmaya çalıştık. Göreve geldiğim 2019 yılından itibaren büyük tutarlı altyapı projelerimize uluslararası kalkınma bankalarından konsorsiyumlar aracılığıyla dış finansman sözleşmeleri yaptık. Bu kredilerin vadeleri 12 yıla kadar uzanıyor. Bu kredileri hak ediş bazında dilimler halinde kullanıyoruz. Bir taraftan borçlarımızı geri öderken bir taraftan yeni borçlanmalar yoluyla finansman döngümüzü yarattık açıkçası. Bu döngüyü de yaratmak biliyorsunuz kolay olmuyor. Güven çok önemli bir husus. Yatırımcılarla iyi ilişkiler kurulması, güven tesis edilmesi büyük önem arz ediyor. Bu anlattığım hususlar dış borçlanma için sizinle paylaştıklarım. İç borçlanma konusunda bu döngüyü yaratmak bu dönemde çok mümkün görünmüyor. Regülasyonlardaki değişikliklerden ötürü bankalar kredi limiti açamıyor. Bu da piyasanın sıkışmasına neden oluyor. Burada önemli bir durum öne çıkıyor.
Geçtiğimiz günlerde Fitch Ratings raporunda da ifade edildiği gibi İzmir AAA notu ile çok sağlam bir finansal yönetime sahip. Kontrolümüz dışında gerçekleşen pandemi, deprem gibi zorlu durumlara ve özellikle son yıllarda Türk Lirasının değersizleşmesi neticesinde ekonomik olarak yaşadığımız olumsuz sürece rağmen yatırımlarımızı ve değer yaratma odaklı anlayışımızı kararlılıkla sürdürdük. Ülkemizin ve İzmir’imizin geleceğine olan kuvvetli inancımızla, yatırımlarımızı vites düşürmeden sürdüren bir kent olmaya devam edeceğiz.
2019 yılında göreve başladığımızda İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak 23 bin haneye düzenli sosyal yardım yapıyorduk. Bugün itibariye bu sayı 78 bine haneye yükseldi. Bu 78 bin hane bizim yıl içerisindeki tüm sosyal yardımlarımızdan düzenli faydalanıyor. Bizim 2019 yılında yaklaşık 1500 kişilik bir adet yemek dağıtım noktamız vardı. Bugün bu sayı 14’e çıktı. Bu kapsamdaki mahalle sayısı 70’e çıktı, günlük mahallelerde sıcak yemek dağıtım sayımız 10 bine yükseldi, aşevimizde üretip dağıttığımız sıcak yemek sayısı günlük 13 binden 20-22 bine ulaştı.
Biz 2019 yılından bugüne yarım milyondan fazla kapıyı tam 7 milyon defa sosyal yardım ve sosyal hizmet faaliyetlerimiz kapsamında çaldık. Biz Varız, Kara Kış Paketi, Bir Kira Bir Yuva, Askıda Fatura, Kitap, Bilet vb. dayanışma kampanyaları başlattık. Sadece İzmir değil, diğer kentlerimizden hatta yurtdışından vatandaşlarımız bu dayanışmaya ortak oldu.
2019 yılında Sosyal Hizmetler Dairesi’nin bütçesi 202 milyon TL’ydi. Takip eden yılların bütçesiyle beraber toplam 1,5 milyar TL bütçe kullanıldı. 2023 yılı için ise Sosyal Hizmetler Dairesine 762 milyon TL bütçe ayırdık. Böylece dört yılda Sosyal Hizmetler Dairesine 2,3 milyar TL’ye yakın bir bütçe ayırmış olduk.
Bu bütçeyle toplam 255 bin haneye gıda malzemesi desteği verdik, 115 bin haneye süt, 208 bin haneye 184 milyon TL nakit para, 45 bin haneye bebek bezi ve mama, 3 bin haneye ev eşyası, 90 bin ilkokul ve ortaokul öğrencimize kırtasiye kartı, 80 bin çocuğumuza bot ve mont, hasta, yaşlı ve engelli yurttaşlarımıza hasta bezi, 10 bin anneye ulaşım kartı, 5 bin 547 öğrencimize 17,7 milyon TL tutarında Üniversite Eğitim Desteği; yine üniversite öğrencilerine 360 bin kişilik sıcak yemek desteği verdik. 2019 yılından bugüne toplam 9 milyon kişilik sıcak yemek ürettik ve yurttaşlara ulaştırdık.
DÖRT TEMEL ADIM BELİRLEDİK
- Son yıllarda İzmir ciddi göç alıyor. Ciddi bir yapılaşma da söz konusu, var olan altyapıyla İzmir’in daha fazla göç alma kapasitesi var mı, bunun için atılması gereken adımlar nelerdir?
Maalesef 1950’lerde köyden kente göç şeklinde başlayan ve büyük kentlerimizin tamamını etkileyen göç dalgası plansız kentleşme ve nüfus yoğunluğu gibi acı bir gerçekle yüzleşmemize neden oldu. Son yıllarda iç göçün hız kesmeye başladığı bir süreçte bu kez de bildiğiniz üzere dünyanın farklı coğrafyalarından göç almaya başladık. Bunlar bizim dışımızda gelişen durumlar olsa da projeksiyonlarınızı her türlü senaryoya uygun bir şekilde oluşturmak durumundasınız. Yani bizim artık yaşanabilir ve afetlere karşı dirençli kentler oluşturmak zorunda olduğumuz yadsınamaz bir gerçek. Bunun bir mazereti yok.
Bakın Dünya Ekonomik Forumu 2021 Küresel Riskler Raporu’na göre, önümüzdeki on yılda insanlığın karşılaşacağı en büyük beş riskin dördü, iklim krizi ve doğayla ilgili. Dünyadaki bu gidişatı öngörerek İzmir’in doğayla uyumlu yaşamın örnek şehirlerinden biri olmasını 2020-2024 stratejik planımızdaki yedi stratejik amaçtan biri olarak tarif ettik. Yeşil altyapıyı; tıpkı yol, kanalizasyon ve suya erişim gibi en temel vatandaşlık haklarından biri olarak tanımladık. Şehrimizin doğayla uyumlu yaşam stratejisini, İklim Eylem Planı ve Yeşil Şehir Eylem Planı’nı hazırladık. 4 temel adım belirledik. Bunların ilki doğanın şehre nüfuz edebilmesi. İkinci uygulama başlığımız ise insanların doğaya nüfuzunu yönetmek. Üçüncü başlığımız, İzmir’de döngüsel ekonomiyle ilgili çalışmalarımız. Son uygulama başlığımız, İzmir’deki kırsal alan ile metropol alanı arasındaki kültürel bağlantıları güçlendirme hedefimiz. Tüm bunları bir araya getiren konuysa Cittaslow Metropol programı. Cittaslow Metropol programı ile 1999 yılında I·talya’da kurulan ve 30 ülkeye yayılan Cittaslow felsefesinin metropollerde uygulanmasını hedefliyoruz. Tüm bu çalışmalarımız sonucunda doğal afetlere dirençli bir şehir olmak, refahı artırmak ve adil paylaşımını sağlamak ve biyolojik çeşitliliği korumayı hedefliyoruz. Dünyada hiçbir şey, bir sabah uyandığımızda kendiliğinden daha güzel bir hale gelmeyecek. Şayet dünyamız, ülkemiz ve şehirlerimiz daha iyi yönde değişecekse biz bunu dişimizle, tırnaklarımızla, tüm engellere rağmen koruduğumuz kararlı duruşumuzla başaracağız. Dünyanın yeni şehirlerini tasarlamak için yola çıktık. Yol üzerinde, daha güzel bir dünya hayalini yaşayan ve yaşatan herkesle buluşarak çoğalıyor ve tek yürek oluyoruz.
BİZ ŞİKAYET MAKAMI DEĞİLİZ
- Görev sürenizin 4. yılına gireceksiniz. Bu süre içerisinde İzmir aslında çok ciddi afetler de yaşadı. Deprem, sel, yangınlar… Bu dönemde merkezi yönetimden yaklaşım nasıl oldu? Gerçekten o yaraları sarma konusunda yeterince destek gördünüz mü?
Yani, zaman zaman işbirliği yapabildiğimiz alanlar oldu. Zaman zaman iş birliği yapamadığımız, gündelik siyasi çatışmalar, rekabetler nedeniyle iş birliği yapamadığımız zamanlar da oldu ama biz bunlara takılmıyoruz. Biz şikayet mercii, makamı değiliz. Biz bütün bu koşulları bilerek bu göreve geldik. Dolayısıyla da niye burada yardımcı olmadılar, niye burada bizim yanımızda değillerdi deme noktasında değiliz. Biz bütün bu koşullara rağmen ne yapabildik ona bakıyoruz. Özetle söylemek gerekirse, olabilecek en iyi çözümleri üretebildik. Hem de İzmir’de olağanüstü bir dayanışma platformu yaratarak yaptık. Sadece Büyükşehir’in gücüyle değil tüm İzmirlilerin katılmasını sağlayacak seferberlikler yaptık ve hakikaten İzmirliler sahip çıktılar. O nedenle de çok huzurluyum vicdanen. Tabii ki eksiklerimiz olduğunu biliyorum, yetişemediğimiz yerler oldu hükümetin bıraktığı, desteklemediği falan filan. Ama bunlar umrumda değil. Biz sonuçta maksimum yapılabilecek ne ise onu yaptık.
TÜRKİYE’NİN DİNAMİKLERİNİ İÇİNE ALACAK BİR BULUŞMA
- İktisat Kongresi tarihimizde çok önemli bir yeri olan, savaştan çıkıp cumhuriyetin ilan edilmeden önce yapılan ve sonuçları, deklarasyonu ile ilgili çok çarpıcı sonuçları var. Siz nasıl bir konseptle bunu gerçekleştiriyorsunuz?
Aslında tamamen dediğiniz gibi. Bu bizi çok heyecanlandırdı. İktisat Kongresi’nin okumalarını yaptığımızda gördük ki olağanüstü bir iş yapmışlar. Düşünün bir de İzmir’de yapılmış, 5.5 ay önce yangın görmüş. Şehir küllerini daha kaldırmamış. Muazzam bir tahribat ve orada barış antlaşması daha imzalanmamış. Cumhuriyet daha kurulmamış, muazzam bir iş. Türkiye’nin her yerinden 1135 delege geliyor ve yeni kurulacak devletin iktisat politikalarını şekillendirecek kararlar alıyorlar. Büyükelçiler var, Rusya o zamanlar Sovyetler Birliği’nin büyükelçisi Aralov var, Azerbeycan büyükelçisi Abilof var. Ayrı ayrı toplanıyorlar işçiler, çiftçiler, tüccarlar ve sanayiciler ve birbirlerinin kararlarını onaylıyorlar. Yani bir ortak akıl ortaya çıkarmaya çalışıyorlar. Hakikaten çok başarılı ve çok değerli bir buluşma bu. Yeni kurulan cumhuriyete de yol gösteriyor. 100 yıl önce atalarımız bunu yaptıysa şimdi bu bizim misyonumuzdur ve görevimizdir diye düşündük. Bu kadar kasvetli, kaotik ve ekonomik sıkıntıların tırmandığı bir dönemde, yeni yüzyılına cumhuriyetin yine ilham olmasını dilediğimiz, yine şekil vermesini arzu ettiğimiz bir buluşmayı gerçekleştirmeye karar verdik. O nedenle İzmir ev sahipliğinde ama tüm Türkiye’yi, Türkiye’nin dinamiklerini içine alacak bir buluşma yapmaya gayret ettik. Hem o formata sahip çıkarak hem de bugünün Türkiye’sinde, örneğin girişimcileri, gençleri, esnafı da dahil ederek yine bir ortak akıl buluşması gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Ana fikri bu.
ÜLKENİN EKONOMİSİ İÇİN UMUT ÇIKACAK
- Yatırımlar için yeni bir umut kapısı olacak mı bu çıkaracağınız modeller, çıktılar?
Sadece yatırımlar için değil. Aslında ülkenin ekonomisi için umut çıkacak. Çünkü bizim derdimiz bugünkü siyasal iktidara alternatif bir şeyler üretmekten çok geleceğin siyasal iklimini belirleyecek, geleceğin siyasetini belirleyecek iktisat politikalarını oluşturmak. O nedenle belki şöyle özetlemek mümkün; bugünün siyasal ikliminde geleceğin siyasetini belirleyecek iktisat politikalarını oluşturacak bir buluşma yapmaya çalışıyoruz.
BU KRİZLERİN HİÇBİRİ KADER DEĞİL
- Kongrenin tasarlanan tarihi enteresan bir döneme denk geliyor. Belki de Türkiye’de seçim tarihinin belli olacağı bir tarih ve seçim döneminin başlayacağı bir tarih. Biliyoruz ki, ekonomimizin içinde bulunduğu durum yaklaşık 1.5 yıldır seçim telaşı olduğu için kapsamlı ekonomik politikalar uygulanamıyor. Türkiye’de hangi iktidar gelirse gelsin, bir orta vadeli bir toparlanma dönemine ihtiyacı olacak. O açıdan da işlevi olacağını düşünüyor musunuz?
Hiç kuşkusuz. 100 yıl önce İzmir kurtuluşun ve kuruluşun şehri olmuş derken bunu kast ediyoruz. 9 Eylül sadece İzmir’in kurtuluşu değil tüm ülkenin kurtuluşuna işaret eder. İktisat Kongresi de kuralacak cumhuriyetin esaslarının oluştuğu bir buluşmadır. Dolayısıyla biz, kurtuluştan ve kuruluştan 100 yıl sonra yine İzmir’den geleceği şekillendirecek ve o umudu geleceğe taşıyacak bir buluşma yapmaya çalıştık. Bu nedenle çok kapsayıcı, herkesi içine alan, herkesin sesinin duyulduğu, sözünün anlaşıldığı ve buradan bir ortak akıl inşa edilecek bir buluşma olsun istedik. Bu yaşadığımız tablonun bir kader olmadığına inanıyoruz çünkü. Yani, bu yoksulluk, enflasyon, işsizlik, bu krizlerin hiçbiri ne kader ne tesadüf. Hepsinin çözümü ve alternatifi var. Biz onları bulup çıkarmaya çalışıyoruz. Şu ana kadar yaptığımız tüm çalışmalar da gösteriyor ki bu mümkün. Yani bir ham hayal peşinde değiliz. İnsanları dinledikçe, çiftçilerle ilgili 3 buluşmayı tamamladık örneğin, şimdi işçilerle 3. buluşmayı bugün yapıyoruz. Görüyoruz ki bu mümkün. Farklı çözümler ve gerçekten hem ekonomiyi düzeltecek hem örneğin çiftçiler dediğimiz zaman tarımda çözümler üreten, işçiler dediğimiz zaman işçilerin geleceğini aydınlatacak, emekten yana çözümler ortaya koyacak kararlar almak mümkün. Şimdi teker teker bu kararları alıyoruz.
- Çok fazla çalıştay yapılıyor ve çıktılar görüyoruz. Bunların sürekliliği olmuyor ya da hayata geçmiyor. Sizin çıktıların nasıl bir yaptırım gücü olacak? Gerçekten anayasa gibi maddeleri gibi maddeler var. Bunların gerçekten yaptırım gücü olacak mı?
Bu kadar geniş bir temsil gücü takipte de kolaylık sağlayacak. Burada işçi sınıfının örgütlü gücünün yüzde 95’i şu anda burada. Bunun takipçisi olmak da boynumuzun borcu. Hem tek tek katılanların hem de buna ev sahipliği yapan İzmir’in boynumuzun borcu. Kim gelirse gelsin iktidara gelecekte, kim olursa olsun… Biz burada alınan kararların sonuna kadar takipçisi olacağız.
KENDİ KENDİNE YETEN BİR EKONOMİ MÜMKÜN
- Birinci İktisat Kongresi’ni takiben cumhuriyetle birlikte, Türkiye ilk 10 yılda tarihinin en büyük ve en hızlı kalkınma dönemini gerçekleştirdi. Dolayısıyla burada baktığım zaman katılım, paydaşlar birinci kongreye benzer bir yaklaşım içinde. Dolayısıyla böyle bir çıkarım yapabilir miyiz gelecek için?
Yüzde yüz yapacağız. Bir örnek vereyim. Aşar vergisi kaldırılıyor İktisat Kongresi’nde çiftçilerin kararıyla. Bu tam da sizin söylediğiniz gibi hem yabancı yatırımın önünü açıyor o kararların bütününe baktığınızda hem de bağımsızlığın önünü açıyor. Yani, kendi kendine yeten bir ekonomi kurmanın ilk adımları atılıyor. Nitekim, 1929’da büyük buhran patladığında Türkiye ekonomisi kendi kendine yeten bir ekonomi yaratmanın ilk adımlarını atmış oluyor. O nedenle yerli malı haftaları düzenlenmeye başlanıyor. Şimdi, pandemi dönemi de bize gösterdi ki kendi kendine yeten bir ekonomi olmak çok önemliymiş. Bir tahıl koridoru kuruldu diye herkes bayram yapıyor. Ama biz zaten dünyanın en büyük tahıl ambarıydık. Biz zaten ekonomisi kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydik. O dönemlerde bu kararların hayata geçirilmesiyle bunlar mümkün olabildi. Şimdi de yine aldığımız kararlarla kendi kendine yeten, tam bağımsız ve uluslararası yatırımcıların varlığını mümkün kılacak düzenlemelere karar veriyoruz, karar veriyorlar. Biz sadece dediğim gibi ev sahipliği yapıyoruz. Bu kararların gelecekte uygulanmasının önünü açacak bir formatta bunu yapıyoruz. İnanıyorum ki, sadece çiftçiler için değil tüccar, sanayici ve esnaf için de geleceklerini aydınlatacak çözümler çıkacak. Çünkü biz bu toprakların bereketine, gücüne, varlığındaki kadim tarihe, hepsine güveniyoruz. Buradan çıkmaması mümkün değil. 100 yıl önce o koşullarda çıkmışsa geleceği aydınlatan kararlar, geleceğin Türkiye’sinde fazlası mümkün.
GELECEK YÜZYILA TAŞINACAK KARARLAR ÇIKACAK
- Kongre hazırlık sürecinde çiftçi buluşması ve işçi buluşması yapıldı, ardından sanayici buluşması olacak. Bundan sonraki süreçle ilgili bilgi verebilir misiniz?
1 Aralık’a kadar sanayici ve tüccar buluşmasının da 3. tamamlanacak. 3 buluşma da her grup için tamamlanacak. Ondan sonra akademisyenlerin işin içine girdiği bir süreç başlıyor. 4 ayrı masamız var; doğa masası, demokrasi masası, tarih masası, değişim gelecek ve teknoloji masası. Bu 4 masa farklı farklı akademisyenlerden oluşuyor. İçinde sosyologlar, fütüristler, tarihçiler, ekonomistler ve psikologlar var. Bu kişiler bugün nihai noktasını koyacağımız o metinlere akademik birtakım rötuşlar yapacaklar, bir şeyler ekleyecek, çıkaracaklar, törpüleyecekler. Bilimsel disiplinler çerçevesinde bir kez daha masaya yatırılacak. Buradan çıkarılanlar yüksek istişare kurulu dediğimiz bir üst kurul var, onların önüne gidecek. 17 Şubat’a kadar yüksek istişare kurulunun nihai noktaları ilave edilecek veya çıkarılacak. 17 Şubat’a geldiğimizde, bütün bu hazırlıklar tamamlanmış, bitmiş, sonlandırılmış olacak ve 17 Şubat’ta tüm grupların ve akademisyenlerin de katılımıyla kongreye geçilecek. Orada tüm dünyanın farklı ülkelerinden ve disiplinlerinden uzmanların konuşmalar yapacakları, konferanslar verecekleri bir dizi buluşma gerçekleşecek. Nihai olarak bunların sonucunda gelecek yüzyıla taşınacak kararlar ortaya çıkmış olacak.
- Sanayici ve iş dünyasından nasıl bir katılım görüyorsunuz?
Aynı şekilde en geniş katılım diyebiliriz. TÜSİAD, TÜRKONFED, TOBB’un da dahil olduğu bir yapı oluşturduk. Çünkü onlara da anlattığımız şey buydu. Aynı şeyi söyledik. Dedik ki; siz bugünün siyasal iklimine alternatif arıyor olmayacaksınız böyle bir talebimiz yok sizden. Siz geleceğin Türkiye’sini şekillendirecek ve tüccarları, sanayicileri ve esnafı ilgilendiren kararlar ne olmalıdır, hangi hukuki düzenlemeler yapılmalıdır, hangi çözümler nasıl üretilir, bunlarla ilgili karar alacaksınız dedi. Onlar da aynı heyecanı paylaştılar ve ilk iki toplantıda muazzam katılımlı bir toplantı gerçekleşti. Burada yaptığımız gibi onların kararlarını da üçüncü toplantıda nihai haline getireceğiz. 360 sayfanın üzerinde geri dönüş aldık katılımcılardan. Onlara ayrıca sorular da hazırlamıştık. Bu soruların da cevaplarını verin, kendiniz de başka sorular koyun ortaya ve onları da cevaplayın demiştik. Böylece çok geniş bir doküman da ortaya çıkmış oldu. Niyetimiz bütün bu dokümanları da geleceğe aktarmak ve o dokümanlardan süzülen bütün o kararları da Türkiye Cumhuriyeti’nin önüne koymak.
Editor : Şerif SENCER