Birkaç ÖZETİ| hafta önce bir kongrede konuşmacı olarak yer aldım. Büyük emek ürünüydü kongre. Ne var ki bazı konuşmacılar beni hayal kırıklığına uğratmıştı. Atatürk’e “jakoben” diyen de vardı, onun “Yurtta sulh cihanda sulh” söylemini barışçı bulmayan da… Ama şaşırmamıştım. Çünkü bizim “aydınlarımız” da okuma engelliydi. Atatürk’ü, yetiştiği ortamı, yaşadığı dünyayı tanımıyorlardı. Karşılaştırmalı tarihten bihaberlerdi ya da öyle “işlerine” geliyordu. Neyse…
Ben size buram buram matbaa kokan bir eseri tanıtacağım bugün. “Tek Partili Yönetimin Karşılaştırmalı Analizi: Türkiye ve Meksika” isimli çalışma Ayşe Yarar imzalı.
Çalışmanın konusu iki tek parti iktidarına odaklanmış. Türkiye’de 1923 yılında iktidarı eline alan (Cumhuriyet) Halk Partisi’nin, Meksika’da ise 1929 yılında iktidar olan Ulusal Devrimci Parti’nin (PNR) yaptıkları siyasal, sosyal, hukuksal ve ekonomik uygulamalar ele alınıyor. Böylece iki ülkede tek parti yönetimiyle modernleşme çabaları analiz ediliyor. Tarihsel arka planı irdeleyerek başlayan çalışmada her iki ülkede tek parti rejiminin kurulmasına neden olan dinamikler üzerinde duruluyor. Böylece çağdaşları olan Faşist Parti (İtalya), Komünist Parti (SSCB), Nazi Partisi (Almanya), Falanj Partisi (İspanya) gibi totaliter nitelikler taşıyan tek parti rejimlerinden nasıl ayrıştıkları ortaya konuyor. Türkiye’deki ve Meksika’daki tek parti yönetimlerinin modernleşmeci otoriter tek parti niteliğine vurgu yapılıyor ve detaylandırılıyor.
Ayşe Yarar şöyle diyor:
“Türkiye ve Meksika’nın modernleşmeci tek parti rejimleri ise siyasal sistemde tek partiye dayanmaları ve otoriter yönetimleri bakımından görünüşte komünist ve faşist rejimlere benzemektedir. Ancak uygulanan politikalar bağlamında Türkiye ve Meksika’nın tek parti yönetimleri, totaliter bir yönetim anlayışında olan rejimlerden ayrıldıklarını uygulamalarıyla ortaya koymuşlardır. Ayrıca bu noktada vurgulanması gereken husus, dönemleri itibarıyla gelişmişlik bakımından diğer ülkelere nazaran geride kalmış olan Türkiye ve Meksika’nın, modernleşmeci tek parti yönetimleri ile son kertede varmak istedikleri aşamanın, modern, müreffeh, kalkınmış bir sanayi toplumu ve devlet yapısı olmasıdır. Dolayısıyla otoriter tavırla, tek parti yönetimleri ile modernleşme atılımları yapan bu iki ülke, kurdukları siyasal, toplumsal ve iktisadi düzenle kurumsal açıdan Avrupa’nın faşist yönetimlerinden ziyade farklı bir alternatif model oluşturarak devrimci, dönüşümcü ve kalkınmacı bir rejim şekli yaratmışlardır.”
Kemalizm’in teorisyenlerinden Mahmut Esat Bozkurt bu rejimi “otoriter bir demokrasidir ki kökleri halktır. Türk milletidir” diye tanımlar (Atatürk İhtilali, 1940, s. 128)
KANUN VE DÜZEN
Türkiye’de ve Meksika’da egemen olan tek parti yönetimleri kişisel otoriteye bağlı geleneksel bir düzenden, kuralların ve kanunların işlediği kurumlara dayanan modern bir düzene geçilmesini sağlamıştır. Ayşe Yarar’a göre bu düzen ‘’Her iki “Cumhuriyet’in uluslaşma/milletleşme ve laikleşme projesi”dir. Bu nedenle geleneksel yapıdan kaynaklanan gerici hareketlere, hurafelere ve dinsel dogmatizme taviz verilmemiştir. Yalnızca devlet yapısı değil, aynı zamanda toplum yapısı da değiştirilmek istendiğinden Türkiye’de ümmet, Meksika’da da sömürge geleneğine son verilerek tam bağımsız bir millet/ulus aşamasına geçilmiştir.
ÖRNEK OLDULAR
Modern Türkiye’yi yaratan Türk devrimine ve modern Meksika’yı yaratan Meksika devrimine imza atan iki partinin; CHP’nin ve PNR’nin amacı bir ulus, modern bir devlet yaratmak olmuştur. Hedefleri kendi ülkeleri ve milletleridir. Ülke dışına devrim, rejim, ideoloji ihraç etmek gibi amaçları olmamıştır. Ne var ki sömürge olmaktan bıkan, emperyalizmin çıkarlarına hizmet etmekten yılan pek çok ülkeye örnek olmuşlardır. Türkiye’deki model daha çok Ortadoğu, Afrika ve Asya toplumlarının dikkatini çeker. Meksika’nın devrimci süreci kendi kıtasında diğer Latin Amerika toplumlarında etkisini gösterir. Hindistan’da Kongre Partisi, Tanzanya’da Tanzanya Afrika Ulusal Birliği, Gana’da Kongre Halk Partisi, Tunus’ta Yeni Düstur Partisi, Cezayir’de Ulusal Kurtuluş Cephesi için rol model Türkiye olur. Meksika devrimi, sosyal haklar ve toprak reformu gibi getirdiği uygulamalarla Latin Amerika ülkelerinde emek, sendika ve köylü hareketleri üzerinde tetikleyici etki yaratır. O günün koşullarında her iki ülke içinde bulunduğu koşulları akılcı değerlendirerek ülkelerini emperyalizmin kıskacından uluslarını iç ve dış darbelerden korumayı başarır.
Sözün özü; Atatürk’ün ve tabii ki İnönü’nün CHP’sini tek parti diye küçümsemek, faşist deme kolaycılığına/yaranmacılığına soyunmak yerine anlamak ve samimi olmak gerek.
Editor : Şerif SENCER