Şükran ÖZETİ| Yiğit, Bir Kış Yolculuğu ’nda (İletişim Yayınları) yine insanın içine işleyen yetkin anlatımıyla, baharın uzak bir rüya gibi beklendiği, karlarla kaplı bir novellaya hayat veriyor.Şükran Yiğit, Bir Kış Yolculuğu adlı yeni romanında, eşini beklenmedik şekilde kaybeden bir adamın hikâyesini masumiyet, şüphe ve kabulleniş üçgeninde kurguluyor.Ankara’da yaşayan kahramanımız, eşi Zuhal’in ölümünün hemen ardından İstanbul’a taşınıyor. Yeni evine eşinin tüm eşyalarını aynı düzende yerleştiren, kıyafetlerini dolaba tek tek asan ve onun iş için başka şehirde kaldığına kendini inandıran birinin dünyasına giriyoruz.Hikâye, kahramanımızın acı kaybının üstünden altı yıl geçtikten sonra bir araştırma projesi için Zuhal’in son günlerini geçirdiği Krakow’a çağrılmasıyla başlıyor. Yazar, Zuhal’in çektiği fotoğraflar rehberliğinde okuyucuları panoramik bir yolculuğa çıkarıyor. Yolculuk boyunca Krakow’un sokaklarını adımlıyor, yemeklerinden yiyor, içkilerinden yudumluyoruz. Profesörler Bahçesi, Schindler’in fabrikası, Holocost Anıtı, Kazimierz, Nowa Huta, Kafe Camelot… Görülmesi gereken ne kadar yer varsa peşine düşüyoruz. Çocuk yaşta kurulan bağ, uğruna yeni kelimeler icat edilen ve beyaz yalanlar söylenen bir aşk eşliğinde Şükran Yiğit, Bir Kış Yolculuğu’nda tahrip edilen kent hafızası anısına saygı duruşunda da bulunuyor.Kahramanımız, Krakow sokaklarında dolaşırken eski evlerin hâlâ korunduğunu fark ettiğinde hüzünleniyor. Belki de aklına yıkılması gündeme gelen Sıhhiye Pazarı, mülk sahiplerinin baskısına dayanamayan Ankara Sanat Tiyatrosu, Cebeci Stadı, DSİ binası ve niceleri geliyor; belki de İstanbul’da kapatılan kitapçıların, Emek Sineması’nın, profiterolleriyle nam salmış İnci Pastanesi’nin hayaletlerini görüyor.Bir Kış Yolculuğu, “Yalnız insanlara Zuhal’in gidişinden sonra daha çok dikkat etmeye başladım” diyen kahramanı aracılığıyla, okuyucuyu yalnızlık üzerine düşünmeye davet ediyor Şükran Yiğit.Yalnızlık gibi pek çok konu incelikle işleniyor. Sözgelimi, çocuğunun uzakta, ailesinden ayrı okuyacağını “Yatılı okuyacaklar” ya da “Pansiyonda kalacaklar” diyerek iki şekilde anlatan iki anneyle tanıştırıyor.Son olarak bir fotoğraf karesinden sıçrayarak hikâyenin kaderini değiştiren Mila’yı anmamak olmaz. Şükran Yiğit, iyi ki yazıyor. Okuru bol olsun.
Editor : Şerif SENCER
Editor : Şerif SENCER