7 ÖZETİ| Güzel Adam'ın sonuncusu, Türk edebiyatının en büyük isimlerinden Rasim Özdenören 82 yaşında hayatını kaybetti.
Rasim Özdenören'in sevenleri ve dostları, merhum edebiyatçının hayatını, şahsiyetini ve kendisiyle yaşadıkları anılarını anlattı.
"İKİ DÜNYA DİYEREK, BATI DÜNYASI İLE İSLAM DÜNYASI ARASINDAKİ FARKLARI ORTAYA KOYDU"
Edebiyatçı yazar Ali Haydar Haksal; Rasim Özdenören benim ustamdı ağabeyimdi. Tabi onların bir dönemi kapandı. Üstad Necip Fazıl daha sonra Büyük Doğu Hareketi, sonra Diriliş Hareketi, ondan sonra Edebiyat Dergisi ve Nuri Pakdil. Tabi Rasim Beyler, Cahit Zarifoğlu, Erdem Beyazıt, Alaeddin Özdenören Edebyiat Dergisi'nde Nuri Bey'le baraberdi. Edebiyat dergisinin merkezinde Nuri Pakdil olduğu için adeta dergi onunla tanınmış oldu. Daha sonra bu arkadaş grubu ayrılarak 1977 yılında Mavera dergisini çıkardılar. Bu dergi, diğer dergilerden farklı olarak kolektif bir yapıya sahipti. Yani orada Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Erdem Beyazıt, Akif İnan, Alaeddin Özdenören, hepsi orada çoklu bir ses özelliğine sahipti. Tabi Rasim Özdenören'in öyküde İkinci Yeni'den sonra özellikle pozitivist felsefenin, toplumcu gerçekçi düşüncenin, edebiyatın hakim olduğu bir ortamda ki Rasim bey de bir dönem onlardan etkilenmişti.
Üstad Sezai Karakoç'la tanıştıktan sonra da metafizik dünyaya yoğunluk kazandı. Diriliş Dergisi'nde o döneme ait öyküleri Hastalar ve Işıklar kitabında yer alıyor. Bizim edebiyatımızda bir başlangıç olarak nitelendirilebilir. O köy romanının toplumcu gerçekçi, işçi-köylü-ağa sendromu etrafında odaklanan bir edebi akımın içinde Rasim Özdenören metafizik yoğunluğu olan öyküler ortaya çıkarmaya başladı. Aslında edebiyatımızda bu bir yenilikti aynı zamanda modern bir öykü ortaya koydu. Yani o güne kadar özellikle edebiyat teorisyenlerinin belirlemiş oldukları kalıpların dışına çıkan yeni bir öykü anlayışı getirmiş oldu. Rasim Özdenören'in böyle bir özelliği var. Benim de doğrudan ustam ve ağabeyimdi. Şu anda biraz daha doğrusu duygusal bir durumdayım. Bundan dolayı lütfen beni bağışlayın. Rasim Bey düşünce dünyamızda da yeni açılımlar getirdi. Üstad Sezai Karakoç'tan sonra da o metafizik yoğunluğu ile gelişen edebiyat-düşünce ortamına getirdiği durum, şöyle ki; kafa karıştıran kelimelerin, Batıcı zihniyetin egemen olduğu bir zamanda o zihniyetin dışında kendi medeniyetimizle buluşabilmenin kapılarını aralayan metinler ortaya koydu. İki dünya diyerek, Batı dünyası ile İslam dünyasının arasındaki farkları ortaya koymuş oldu. Bu açıdan Müslümanca düşünmenin gerekliliği üzerinde durarak yeni açılımlar da sağlamış oldu. Bu açıdan Rasim Özdenören önemli ustalarımızdan birisi. Rahmet olsun, mekanı cennet olsun.
"HEM DURUŞUYLA, HEM ESERLERİYLE BİZE ÖRNEK OLDU"
Şair-yazar Furkan Çalışkan; Çok üzgünüz. Rasim abimize Allah'tan rahmet diliyorum. Türkiye'nin en zor zamanlarında kendi imgesini kendi anlamını, tarihteki yerini, gelecekteki istikametini belirlemeye çalıştığı o karmaşık günlerde tıpkı 7 Güzel Adam gibi Rasim abi de çok emek verdi. Hem tavrı ve duruşuyla, hem eserleriyle bize örnek oldu. Benim edebiyat hayatına başladığım günlerde o vardı. İlk tanıştığım yazardı. Bu yüzden gerçekten sarsıcı ve üzücü bir gün. Allah'tan rahmet, sevenlerine sabır diliyorum. Eserleri yeni nesillerle yaşamaya devam edecek. Evimizde Mavera dergileri bulunurdu, ilk okuduğum isimler bunlar oldu. O zamanlar Ankara'da bir kitapçıda Rasim abi haftada 1-2 gün bulunurdu ve orada sohbetleri olurdu. Babam da beni götürmüştü. Orada evimizde her zaman bahsedilen, kitaplarını bildiğim bir yazarı ilk defa görüş konuşma fırsatım oldu.
"RASİM ÖZDENÖREN'LE İLGİLİ HİÇ UNUTAMADIĞIM ANIM..."
Öykücü-eleştirmen Necip Tosun; Hepimizin başı sağ olsun. Türk düşünce ve edebiyatının en önemli isimlerinden birini kaybettik. Rasim Özdenören özellikle öykü dalında Türk öykücülüğünün yol açıcı isimlerinden biriydi. Bir arkadaşım şöyle bir örnek vermişti; Dostoyevski nasıl "biz hepimiz Gogol'un paltosundan çıktı" dediyse, belli bir kuşağın öykücüleri de gerçekten Rasim Özdenören'in paltosundan çıkmıştı. Rasim abim, 18 yaşımdan beri tanıdığım sırdaşımdı. Kendisiyle ilgili en çok aklımda kalan anı; Rasim Özdenören ne yazık ki edebiyat dünyasında çok önemli bir isim olmasına rağmen ideolojik yaklaşımlarından dolayı hep dışarıda tutulan bir isimdir. Antolojilerde yer almaz. Bilinçli bir suskunluk vardı Rasim Özdenören'in yazılarına karşı. Ben de bu erken dönemde, benim ilk kitabım "Türk Öykücülüğünde Rasim Özdenören" kitabıdır ve hakkında bir kitap yazdıktan sonra Rasim Özdenören'e götürüp vermiştim. Bir hafta sonra Rasim Bey'le buluştuk ve evine gidiyorduk. Yolda tereddütle Rasim Bey'e "abi kitabı nasıl buldun dedim" diye sordum. Rasim bey durdu ve bana döndü dedi ki "hayatımda okuduğum en güzel kitap". Tabi bunun ne demek olduğunu biliyordum çünkü Rasim bey hep atlanmış, görmezlikten gelinmiş bir yazardı. Kendisi hakkında böylesine bir kitabın varlığı bile onu mutlu etmişti. Benim hayatımda yaşadığım en büyük anı onu böylesine mutlu etmek olmuştu. Yine bu kitap 1996'da yayınlandıktan sonra bunu birkaç sene önce güncellemiştim ve evinde ziyaret edip kitabı kendisine taktim ettiğimde Rasim Özdenören'in gözleri dolmuştu ve "ne desem ki" demişti. Böylesine benim üstadım, ağabeyim olan birini kaybettim. Türkiye kaybetti hepimiz kaybettik. Ama bundan sonra yapacağımız şey, Rasim Özdenören'in ufkunu çizdiği düşüncelerini ve edebiyat anlayışını gençlere yansıtmak olmalıdır. Ona yapacağımız vefa borcumuz Rasim Özdenören ismini yaşatmak olmalıdır diye düşünüyorum.
Yazar Mahmut Bıyıklı; Rasim Özdenören Türk Edebiyatına kıymetli eserler kazandıran usta bir yazardı. Müslüman gençlerin başucu eserleri arasında onun kitapları mutlaka bulunurdu. İlk gençlik yıllarımızda tanıştığımız her arkadaşa Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler kitabını okuyup okumadığını sorar okumamışsa ısrarla tavsiye ederdik. Vakıf ve derneklerimizin gençlik çalışmalarında bu eser merkeze alınarak okuma halkaları kurulurdu. Bu eserler kuşakları besledi. Bugün de değişen bir şey yok. Yeni kuşaklar da Özdenören’den istifade ediyor. Bu yönüyle baktığımızda nesiller üzerinde büyük emeği olduğunu hemen görürüz. Türk öyküsünün zirve isimlerinden olmasına rağmen biz onun fikir kitaplarından daha çok beslendik. Öykücü Özdenören’den önce fikir adamı Özdenören’le tanıştık. Tabi ki öykülerini de sonrasında zevkle okuduk.
Edebiyatta kendine has bir dil kurmuştur. Bütün kitaplarında okuyucuyu elinden tutup uzun yollara çıkarmıştır. Onun kelimeleriyle cümleleriyle yolculuk yapmanın zevkini tadan okurları yeni eserlerinin de takipçisi olmuştur. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da Özdenören okunmaya devam edecek eserleriyle nice nesillerin yolunu aydınlanacaktır.
Güzel adam kavramını fazlasıyla hak etmiştir. Rasim Bey örnek bir şahsiyetti. Edebiyat dünyasında kendisiyle en kolay dostluk kurulan gençlerin en kolay diyaloga geçtiği bir isimdi. Ağabeylik müessesinin son temsilcilerinden biriydi. Ağabeylik ona çık yakışırdı. Kendisini telefonla arayan lise öğrencisine de yanına giden üniversite talebesine de vakit ayırır saatlerce sohbet ederdi. Bu çok kıymetli bir durum. Gençleri meşgule atmaz onların yazdıklarıyla meşgul olurdu. Eli kalem tutan çok insanda hakkı var. Çıkardığı dergiler yazdığı köşe yazıları özel sohbetleri hep bir derdin sonucuydu. Derdi bu milletin derdiydi. Arkasında bıraktığı onlarca kitaba baktığımızda dolu dolu bir yaşanmış bir ömür görüyoruz. Ne mutlu ki yaşarken kıymeti bilindi. Hem devlet hem millet ona sahip çıktı.
Rabbimiz Onu efendimize komşu eylesin. İyi bilirdik çünkü iyilerdendi. Menzilin Mübarek olsun Rasim Ağabey…
"7 GÜZEL ADAM SLOGANINDAN KURTULMAK GEREKİR"
Osman Bayraktar; Allah rahmet eylesin. Edebiyatımız için özellikle hikayeleriyle, öyküleriyle çok kıymetli bir büyüğümüzdü. Bu sloganlardan biraz kurtulmak gerekir. 7 Güzel Adam gibi.. Bunlar bir şiir imgesidir. Bunları sayılarla ifade etmeyi çok anlamlı bulmam. Çok güzel insanlar bu tabi rahmetli Cahit Bey'in şiirinden ilham alınarak kullanılıyor. Bunun dışında Rasim Bey Türk öykücülüğü için çok önemli bir isim. Çok sayıda fikir yazıları da var. Gazete yazıları da öykülerinin devamı gibiydi. Genel olarak Rasim Bey'in en önemli özelliği bu hikayecilikti. Öykülerinde psikolojik derinlikleri çok fazlaydı. Bundan önce çok fazla çalışma yapılmıştı, bundan sonra da yapılacağını düşünüyorum. Türk öykücülüğüne çok büyük bir miras bıraktı.
"7 GÜZEL ADAMIN EN YÜZÜ GÜLENİ..."
Muharrem Dinleyici; Uzun yıllardır üstadla bir okuyucu olarak hukukumuz vardı. İstanbul'a yolu ve yönü düştüğünde mutlaka bizimle birlikte olmayı ister, beraber günlerce vakit geçirirdik. O anlamda özel bir hukukumuz var. Rahmetli Gültekin, Nezir Eryarsoy ve ben üçümüz... Bazen Cevdet Karal katılırdı bu birlikteliğimize. Üstadın yolu düştüğünde bizimle birlikte olma makamında hoş güzel günlerimiz oldu. Maalesef artık 7 Güzel Adamın en yüzü güleni tebessümü bol olanı da son noktayı koyarak darübekaya intikal etmiş oldu. Cenab-ı Hak orada da o insanlarla birlikte onu cemetsin diye dua ediyoruz artık.