Anadolu ÖZETİ| Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Özer, sadece Haziran 2023’te yapılacak genel seçimlere odaklanarak, günü kurtarmaya dönük önemlerle Türkiye’nin yüksek enflasyon yoksulluk, cari açık gibi yapısal sorunlarına çözüm bulmanın mümkün olmadığını vurguladı.
Ekonomiyi düzetlmeye dönük açıklanan her yeni önlemin yeni bir sorun yarattığına dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa Özer ile ekonomideki son gelişmeleri konuştuk.
- Enerji zamları, maliyet artışları, yüksek enflasyonu düşününce yurttaşı ve şirketleri nasıl günler bekliyor?
Türkiye birincil enerjide yüzde 70’in üzerinde bir oranda dışa bağımlı bir ülke. Enerji ithalatı neredeyse Türkiye’nin yıllık ithlatının dörtte birini oluşturuyor. TÜİK’in son verilerine göre Ağustos 2022’de enerji ithalatı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 99.9 artarak 8 milyar 734 milyon dolar oldu. Yurttaşlarımızın enerji faturaları, firmaların da üretim maliyetleri sürekli artmakta. Artan enflasyon, gelirleri enflasyon oranında artmayan geniş halk kesimleri için çekilmez hale gelmekte (hayat pahalılığı). Firmalar açısından da neredeyse üretim yapamamaya kadar olumsuz etkiler doğurmakta. Firmalar üretim faaliyetlerini finanse edecek likidite gereksinimlerini, artan kredi maliyetleri nedenlerle karşılamakta güçlük çekmekte. İhracata dönük üretim yapan firmalar enerji kaynaklı maliyet artışları nedeniyle ihracat yapmakta güçlük çekmekte. Hayat pahalılığının daha da artma olasılığının olduğu önümüzdeki aylarda, hedef pazarlarda ihracat olanaklarının azalmasıyla firmalar açısından ürettikleri ürünleri satamama ve hatta üretim yapamama riskleri bile olacak. Bu da yurttaşlarımız artan işsizlik ve yoksulluk olarak dönecek.
ÖNLEMLER SORUN YARATIYOR
- Ekonomi çok zor bir dönemden geçiyor, sürekli yeni önlemler açıklanıyor, bunlar sorunları çözmeye ne derece etki ediyor?
Türkiye ekonomi yönetimi açısından en önemli sorun, blimsel, ülkemizin gerçekleri ile uyumlu, rasyonel bir iktisat politikası uygulanmamasıdır. Türkiye, yeni iş ve aş yaratacak yatırımlar ve reel ücret artışlarına dayalı bir büyüme ve sanayileşme stratejisi yerine; halkını borçlandırarak, mallarını kelepirleştirerek, işçisini ırgatlaştırarak, el parasıyla ve cari açık yaratarak inşaata öncelik vererek bir an önce kalkınmaya çalışmaktadır.
Kamu zamlarını siyasi kaygılarla biriktirerek; zamansız ve hiçbir iktisadi gerekçesi olamadan, sadece bankaların kârlılığını artırmak için “nas”ı bahane ederek politika faizini indirerek kur şoklarına ve arkasından da enflasyonda patlamaya neden olan kararlarına tepki olarak ve sadece sadece gelen seçimleri düşünerek iktisat politikası kararları almakta. Açıklanan her yeni önlem yeni bir sorun yaratmaka ve bir sonraki önlem de, ne yazık ki, bir önceki önlemin olumsuz etkilerini gidermeye dönük olmaktadır. Yani sanki yaparak öğrenme döneminde iktidar!..
DOLARI 18.60’TA TUTMAK ZOR
- Son dönemlerde dolar 18.60 TL civarında sabitlendi. Merkez Bankası’nın ise faiz indirimleri devam ediyor, ne diyeceksiniz?
Türkiye’de kurun yönünü ve düzeyini kısa vadede sermaye giriş ve çıkışları, uzun vadede ise cari açık belirler. Bırakın sermaye girişini -kastım doğrudan yabancı sermaye ve portföy yatırımları- net sermaye çıkışı var son zamanlarda. En önemlisi de cari açığın finansmanı kala kala net hata noksana, yani kaynağı belirsiz para girişlerine kaldı. 2022’nin ilk sekiz ayındaki net hata noksan altında ülkeye giren kaynağı belirsiz para miktarı 28.3 milyar dolar. İlk sekiz ayda 39.717 milyar dolarlık cari açığı düşündüğümüzde bu net hata noksan girişlerinin kuru belirli bir düzeyde tutmada ne kadar etkili olduğunu görürüz. Bu durumun uzun süre devam etmeyeceğini; artan dış borç geri ödemeleri, cari açık ve sermaye çıkışları nedeniyle kuru bu düzeyde tutmanın da oldukça zor. Yılsonunda kurun en az 20 TL’yi geçme olasılığı oldukça yüksek.
- Şu anda Türkiye ekonomisinin en can yakıcı sorunları nelerdir? Çözüm için acil atılması gereken adil adımlar hangileri?
Türkiye ekonomisinin şu anda en yakıcı sorunları yüksek enflasyon ve o oranda artmayan gelirler nedeniyle oluşan, artan hayat pahallığı ile yoksulluk, kronikleşen cari açık ve bunun temel nedeni olan sanayinin dışa bağımlı olmasıdır. Ama bu sorunlar yanında bu sorunları doğru teşhisleri koymayan ve sonucunda da doğru politikalar uygulayamayan bir ekonomi yönteminin varlığı da önemli bir sorundur. Sadece Haziran 2023’te yapılacak genel seçimlere odaklanarak günü kurtarmaya dönük önemlerle Türkiye’nin bu yapısal sorunlarına çözüm bulmak mümkün değildir. Artan iç, özellikle döviz cinsi iç borçlar ile dış borçlar, sürekli yükselen ülke risk primi de bu sorunları katmerleştirmekte. Kur soruna çözüm olarak getirilen kur korumalı mevduat uygulaması da şu anki en yakıcı sournların başında gelmektedir. Türkiye’nin taşlarını tekrar yerine oturtacak, demokratik siyasetin yolunu açacak parlamenter sisteme geçmesi gerekir. Kamucu yeni bir sanayileşme hamlesine gereksinim var.
BAZ ETKİSİ DE İŞE YARAMAYACAK
- Enflasyonda önümüzdeki dönemde ne tür riskler var, nereye kadar çıkabilir?
Bu ay açıklanacak rakam bir önceki aydan daha yüksek; kasım enflasyonu da ekimden yüksek gelecektir. Aralık 2021’deki yüzde13.6 aylık rakamı endeksten çıkacak ve bu nedenle aralık ile birlikte baz etkisi ile enflasyonda bir miktar düşme gözlenecek. Türkiye’de enflasyonu, kur şokları, biriktirilen kamu zamları ile emtia ve enerji fiyat artışları besliyor. Seçime gittiğimiz bir ortamda hükümet, kamu harcamalarını artırmak için zamlar yoluyla kamu gelirlerini artırarak kendisine mali alan yaratmak zorunda. Enflasyonda baz etkisi kaynaklı o beklenen meşhur düşüşleri görmeme olasılığımız çok yüksek.
Her şeyden önce enflasyonun ülkemizde kaynağında; sanayinin aşırı biçimde dışa bağımlı olmasının, bu bağımlılığın tetiklediği kronik cari açıkların, imalat sanayindeki aşırı tekelleşme eğilimlerinin ve kontrolsüz para arzı artışlarının kur şokları ile kamu zamları yanında en önemli etkenler olduğunu bilip, ona göre iktisat politikaları kurgulamak gerekir.
Editor : Şerif SENCER