Herkesin ÖZETİ| en az bir kere gördüğü, gözünün önünde duran bu süt kutuları, kayıp çocukların fotoğraflarıyla doluydu.
Oldukça yaratıcı ve etkili bir yöntem gibi görülen bu olay, gerçekten de işe yaramış mıydı?
ABD, 1970'lerin sonu ve 1980'lerin başında çocuk kaçırılma vakalarında ani bir artış yaşadı.
Ailelerin ellerinden pek de bir şey gelmiyordu, çabaları, 1984’te Kayıp ve İstismara Uğramış Çocuklar Ulusal Merkezi’nin (NCMEC) kurulmasıyla somut bir harekete dönüşmüştü. Kamuoyundaki bu artan endişeyle birçok kişi ve şirket, kayıp çocuklarla ilgili bilgi yayma yolları aramaya başladı.
Yerel bir süt şirketi ise bu çabayı desteklemek için yenilikçi bir yöntem buldu. Eylül 1984’te, Anderson Erickson Dairy, süt kartonlarının yan tarafına iki kayıp çocuğun resmini basmaya karar verdi. Bu çocuklar bölgede tanınıyordu; Johnny Gosch ve Eugene Martin, gazete dağıtım rotalarında kaçırılmıştı.
Süt kartonları bu şekilde, toplumu bilgilendirme ve yardımı teşvik etme amacıyla kullanılmaya başlandı.
Kısa sürede yayılan bu girişim, bölgede büyük bir hareketi de başlatmıştı. Tüm süt şirketleri, bu kampanyaya destek vermeye başladılar. Aralık 1984’te, National Child Safety Council, bu kampanyayı ulusal düzeyde koordine ederek 700’den fazla süt üreticisiyle ortaklık kurdu ve kartonları ülke genelinde dağıtmaya başladı.
Kartonların üzerindeki bilgilerde Kayıp ve İstismara Uğramış Çocuklar Ulusal Merkezi'nin yardım hattı da yer alıyordu.
Bu, sadece süt kartonlarıyla sınırlı kalmayarak market poşetleri, otobüsler ve posta kutularında da kendini gösterdi.
Kampanya, oldukça geniş kitlelere ulaşsa da 1996’da alarm sisteminin icadıyla bu kampanyanın da etkisi azaldı.
Günümüzde süt kartonlarının yerini posterler, sosyal medya ve telefonlar alsa da NCMEC’in Kayıp Çocuklar Bölümü başkan yardımcısı John Bischoff’a göre süt kartonu kampanyası, kayıp çocuk posterlerinin kitlesel dağıtımında gerçekten ilk adımlardan biriydi.
Kaynaklar: Missing Kids, Washington Postİlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz:
Editor : Şerif SENCER