Schueller, ÖZETİ| Parisli pastane sahibi bir ailenin oğluydu. Son derece başarılı bir öğrenci olan Schueller, 1904 yılında kimya bölümünden birincilikle mezun oldu. Sorbonne isimli şirkette laboratuvar asistanı olarak çalışan genç adam, işinden pek memnun değildi. Çünkü başkalarının emri altında çalışmak istemiyordu.
Bir süre sonra önüne tam da istediği gibi bir fırsat çıktı. Büyük bir kuaför dükkânının sahibi, sentetik saç boyaları için yardım almak amacıyla Schueller'i ziyaret etti.O zamanlar saç boyaları zehirli maddeler ve ağır kurşun içerdiğinden kafa derisi tahriş oluyordu. Bu yüzden Fransız kadınlar saçlarını düzenli boyamıyorlardı.
Zekâsını ve yaratıcılığını kullanan genç adam, L'Oréal’in kuruluşu için adımlar atmaya başladı.
Bu fırsatı değerlendirmek isteyen Schueller, şirketten istifa etti. Paris’te kiraladığı küçük bir evin mutfağını laboratuvara çevirerek saç boyalarıyla deneyler yapmaya başladı. Deneme yanılmayla geçen günlerin ardından 1909 yılında başarılı bir formül elde etti.
Schueller, tek kuaförle çalışmak istemiyordu. Müşteri sayısını daha da artırmak için evde ürettiği saç boyalarını ufak şişelere doldurarak her gün şehirdeki diğer kuaförleri gezmeye ve çeşitli taktikler kullanarak ürünlerini satmaya başladı.
İşleri iyi giden genç adam, iki sene içinde biriktirdiği paralarla Fransız Zararsız Saç Boyaları Şirketi’ni kurdu.
Kısa süre sonra şirketinin adını, dönemin popüler saç modeli olan ‘Auréale’den esinlenerek L'Oréal olarak değiştirdi. Schueller'in hedefi daha büyüktü. Şirketinin yalnızca saç boyası alanında değil cilt bakımından makyaja kadar her alanda söz sahibi olmasını istiyordu.
İşler gayet iyi gidiyordu ancak o dönemlerde kadınlar saçlarını sık sık boyatmadıkları için markasının güvenilir olduğunu kadınlara duyurması gerekiyordu. Ne yapması gerektiğini düşünen Schueller’in aklına harika bir fikir geldi.
O dönem her kadın kuaföründe bulunan ve oldukça popüler olan bir dergi vardı.
Schueller, ‘La Coiffure de Paris’ adlı dergiyi kullanarak kadınlara saç boyaları ve boyama teknikleriyle ilgili bilgiler vermeye başladı. Kimyager kimliğiyle makaleler yazan Schueller, hedefine yavaş yavaş ulaşıyordu.
Yazdığı her makalenin ardından satışları daha da artmaya başladı. Kısa süre içinde güzel gelir elde eden genç kimyager, dergiyi satın aldı ve gizli gizli kendi ürünlerini övmeye devam etti.
Daha da büyümek isteyen Schueller, ürettiği saç boyalarının daha fazla satması ve bilinmesi için kuaförlerle arasının iyi olması gerektiğini fark etti.
Bunun için şehirdeki kuaförlere özel kampanyalar düzenlemeye başladı. Böylece kısa süre içinde kuaförlerin çoğu, L'Oréal ürünlerini müşterilerine tavsiye eder hale geldi.
Markasının bütün Fransa’da tanınmasını isteyen Schueller, Paris’in en güzel yerinde bir saç boyama akademisi açtı. Akademinin başına da zamanında Rus çarının sarayında çalışmış, işinin ehli bir kuaför getirdi.
Fransa’nın dört bir yanından yüzlerce kuaför, bu okulda saç boyamaya dair bütün incelikleri öğreniyordu. Aynı zamanda L'Oréal’in en iyi saç boyası markası olduğunu da herkese duyuruyorlardı.
Zekâsının yanında şansı da yaver giden Schueller’in önüne bir fırsat daha çıktı. Çünkü 1920’li yıllarda bütün dünyada kadınlar iş hayatında daha aktif hale gelmeye başladı.
Bu durum L'Oréal markası için çok önemliydi. Çünkü halihazırda saç boyası pazarında Fransa’nın en kaliteli, bilindik markası dünyanın dört bir yanına ürün ihraç eder hale geldi. 1957 yılında vefat eden Schueller, geriye dev bir imparatorluk ve büyük bir başarı hikâyesi bıraktı.
Liliane Schueller .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Schueller, bilime ve AR-GE çalışmalarına büyük önem veriyordu. L’Oreal, ilk kurulduğu günden itibaren en modern cihazlarla çalışıyor ve koca bir araştırma enstitüsüne sahip. Şirketin bu kadar başarılı olmasının en büyük sebeplerinden biri de bu.
İşte bugün dünyanın en büyük kozmetik şirketlerinden biri olan, reklamlarından, ürünlerinden hafızanıza kazınan L'Oréal böyle doğdu.
Schueller’den sonra yerini kızı Liliane aldı. Babasından sonra da şirketi büyütmeye devam eden Liliane, L'Oréal'in bünyesine Garnier, Maybelline gibi dev markaları kattı. Günümüzde ise şirketin %34'ü Schueller’in torunu olan Bettencourt ailesine, %24'ü Nestle'ye ve %22'si kurumsal yatırımcılara ait. Kalan 'lik pay ise Fransız kurumsal yatırımcılara, bireysel yatırımcılara ve çalışanlara ait.
Dev markaların kuruluş hikayelerini anlattığımız diğer içeriklerimize aşağıdan ulaşabilirsiniz:
Editor : Şerif SENCER