İzlediğimiz ÖZETİ| film ve dizilerden hatırladığımız kadarıyla adını duyduğumuzda bile zihnimizde yağmurlu ve kasvetli bir hava canlanmasına neden olan Londra, bugün İngiltere’nin ve Birleşik Krallık’ın başkenti olma ünvanını taşıyor. Dünyanın en kalabalık şehirlerinden bir tanesi olan Londra aslında çok uzun zamandır, binlerce yıldır insan yerleşiminin olduğu eski bir bölge.
Güzelim ülkemizi ve dünyanın diğer harika yerlerini düşündüğümüz zaman Londra pek de hayran kalınacak bir yer değil. Fakat insan eli değmesi işleri değiştiriyor. Londra ve çevresine insan eli çok önceden değmeye başladığı için günümüze kadar kalan pek çok tarihsel güzellik var. Bunların yanı sıra şehir, kültürel olarak da bazılarını ilk kez duyacağınız pek çok ilginç detaya sahip.
Londra hakkında bilgiler:
Londra’da çok uzun zamandır insan yerleşimi var.İngilizce bilmeden de Londra’da gezebilirsiniz.Aslında Londra çok küçük bir şehir.Teknik olarak Londra bir şehir değil, orman.Demir ağlarla örmüşler Londra’yı dört baştan.Londra demek, olimpiyat demek.Londra iklimi düşündüğünüz gibi değil.Aslında şehirde Big Ben diye bir yer yok.Londra’da çok uzun zamandır insan yerleşimi var:
Çok ama çok uzun bir zamandan bahsediyoruz. Happisburgh yakınlarında yapılan kazılarda 900 bin yıl öncesine tarihlenen ve ilk insansılardan olan hominoidlere ait çakmaktaşı aletler bulundu. Başka bir kazıda 500 bin yıl öncesine tarihlenen 1.80 boyundaki 'Homo heidelbergensis' adamına ait bazı kalıntılara rastlandı. Buzul Çağı dönemine ait olduğu düşünülen ve yaklaşık 13 bin yıl öncesine tarihlenen en eski mağara sanatı örneklerinden bir tanesi Creswell Kayalıkları’nda bulunuyor.
Milattan önce 1500’lerden kalma izlerin de bulunduğu Londra şehrinin Romalılar tarafından kurulduğu düşünülüyor. Milattan önce 43 yılında Büyük Britanya’nın işgali sonrası kurulan şehir Londinium olarak anılıyordu. Sonrası zaten İngiltere Krallığı’nın bugün bile devam eden sonu gelmez savaş hırsı işte, bilirsiniz.
İngilizce bilmeden de Londra’da gezebilirsiniz:
Tabii az çok bilseniz işinize yarar ama Museum of London tarafından yayımlanan bir araştırmaya göre Londra’da aktif olarak konuşulan 300’den fazla dil var. Bu özelliği sayesinde dünyanın dil çeşitliliği en fazla olan şehri unvanını taşıyan Londra’da İngilizce dışında en çok konuşulan diller arasında Lehçe, Türkçe, Bengalce, Fransızca ve Pencapça var. Evet, her masada varız.
Aslında Londra çok küçük bir şehir:
Şaşırtıcı ama gerçek. İngiltere’nin ve Birleşik Krallık’ın başkenti olan Londra dünyanın en kalabalık ve aynı zamanda en çok insan trafiği yaşanan şehirlerinden bir tanesi. Durum böyle olunca buranın devasa bir şehir olduğunu düşünebilirsiniz ama aslında Londra şehri 3 kilometrekareden biraz daha büyük. Tabii burada bahsedilen aslında eski Londra. Şehrin gelişmesi ile birlikte alanı da genişledi ve Büyük Londra olarak anılan bir bölgeye dönüştü. Büyük Londra, 1500 kilometrekareden daha büyük bir alanı kaplıyor.
Teknik olarak Londra bir şehir değil, orman:
Evet, olay giderek ilginç bir hâle geliyor. Şöyle ki, Birleşmiş Milletler tarafından yapılan tanıma göre bir yere orman denilebilmesi için orada bölgenin yüzde 20’sinin ağaçlarla kaplı olması gerekiyor. Londra’da toplam arazinin yüzde 21’i ağaçlarla kaplı. Bu nedenle Londra aslında teknik olarak koca bir ormandır. Şehirde yaklaşık 9 milyon ağaç var yani neredeyse şehirde yaşayan insan sayısı kadar ağaç bulunuyor.
Demir ağlarla örmüşler Londra’yı dört baştan:
Gidip gezmeseniz bile dizilerde ve filmlerde görmüşsünüzdür, Londra kelimenin tam anlamıyla demir ağlarla örülmüş bir şehir. Daha ilginci, dünyanın en eski yer altı demir yolu ağı da burada kuruldu. 10 Ocak 1863 yılında açılan Londra Metrosu, buhar motoru kullanan bir lokomotif ile Paddington'ı Farringdon'a bağlıyordu. Bugün artık modern tekniklerle hizmetini sürdüren demir yolu sisteminin büyük bir kısmı yer üstünden ilerliyor.
Londra demek, olimpiyat demek:
Binlerce yıldır Avrupa’nın en önemli merkezlerinden olan ve İngiltere gibi büyük bir krallığın başkenti olan Londra, dünyanın en büyük spor organizasyonlarından biri olan Olimpiyat Oyunları’nın da gözde ev sahiplerinden. Londra tam üç kez Olimpiyat Oyunları’na ev sahipliği yaptı. 1908, 1948 ve 2012 yıllarında Olimpiyat Oyunları’na ev sahipliği yapan Londra, dünyada üç kez Olimpiyat Oyunları’na ev sahipliği yapan tek şehirdir.
Londra iklimi düşündüğünüz gibi değil:
Yazımızın girişinde bile Londra denilince akla ilk gelenin yağmurlu ve kasvetli bir hava olduğunu söylemiştik ama aslında bu tam olarak doğru değil. Tabii genel durum göz önüne alındığı zaman havanın kapalı olduğunu ve sık sık yağmur yağdığını söyleyebiliriz. Ancak yağış hacmi ve yağmurlu gün sayısı açısından incelendiği zaman Roma, Sidney ve hatta Miami gibi şehirlere göre Londra çok daha az yağmurlu bir şehirdir.
Aslında şehirde Big Ben diye bir yer yok:
Bir turist olarak Londra’ya adım atar atmaz yapılacak ilk şeylerden bir tanesi, Westminster Sarayı'nın yanında yer alan ünlü saat kulesi Big Ben’in önünde fotoğraf çekmektir. Nerede? Big Ben’de. İyi ama Big Ben diye bir yer yok ki, orası Elizabeth Kulesi. Tabii gidip bir İngilize ''Big Ben nerede?'' diye sorarsanız size yolu tarif edecektir ama işin aslına bakacak olursak Big Ben, Elizabeth Kulesi’ndeki çanın adıdır. Zaman içerisinde çanın adı tüm yapıyı belirtmek için kullanılır hâle gelmiş.
Hazır kulelerden bahsetmişken Londra Kulesi hakkında da ufak bir bilgi verelim. Bin yıllık bir geçmişe sahip olan tarihî Londra Kulesi’nin çevresinde yaşayan altı tane kuzgun var. Halkın Harris, Jubilee, Poppy, Gripp, Erin, Branwen ve Edgar adını verdiği bu kuşlar kule ve çevresini evleri olarak belirledikleri için çok fazla yaklaşan olursa saldırmaktan çekinmiyorlar.
Binlerce yıllık bir geçmişe sahip olan İngiltere’nin başkenti Londra hakkında bazılarını ilk kez duyduğunuz ilginç bilgilerden bahsettik. İstanbul’un binde biri kadar bile ilginç olmayan bu şehrin her yıl milyonlarca turiste ev sahipliği yapıyor olması biraz can sıkıcı.
Kaynaklar: Beelinguapp, Evans Evans Tours, London DreamingFarklı şehirler ve ülkeler hakkında bilgi edinmek istiyorsanız aşağıdaki içeriklere de göz atabilirsiniz:
Editor : Şerif SENCER