1960’larda ÖZETİ| Dünya’nın küresel çekim alanlarının haritasını çıkaran bilim insanları, Hudson Körfezi’ni diğer bölgelerden apayrı bir renkte işaretlediler çünkü burada yer çekimi çok azdı. Şöyle de diyebiliriz, Hudson’da ayağınız kaydığında yere çakılma olasılığınız Dünya’daki diğer bölgelere göre daha az.
Böylesine ilginç bir şeyin nasıl mümkün olabildiğini, bir Neil deGrasse Tyson olmasak da elimizden geldiğince anlatacağız.
Öncelikle yer çekiminin nasıl işlediğine basitçe bir göz atalım.
Kısaca ifade edecek olursak yer çekimi, kütleye ve mesafeye dayanan bir çekimdir. Kütle ne kadar fazla olursa yer çekimi de o kadar fazla olur. Uzaklık arttıkça ise yer çekimi azalır. Yani dengemizi kaybedince yere düşmemizin sebebi, Dünya’nın kütlesinin bizi aşağı çekmesidir.
Ayrıca temel olarak, altımızdaki kütle ne kadar fazlaysa yer çekimi de o kadar fazla olur fakat bir şeyden ne kadar uzaklaşırsak yer çekimi de o kadar az etki gösterir. Yani Dünya'dan uzakta bir yerde dengemizi kaybedersek yere doğru çekilip düşmeyiz de diyebiliriz.
İlk teoriye göre bölgede yer çekiminin az olmasının sebebi “ısı yayım” ya da “aktarım” ile ilgili.
Yerin 100 km altındaki katman, Dünya’nın bir nevi “örtüsüdür” ve bu “örtü”, sıcak magma ile doludur. Magma sabit değildir, sürekli döner ve kıvrılır. Magmanın hareket hâlinde olmasının nedeni de “ısı yayım”dır. Dünya’nın çekirdeğinden gelen ısı, magmayı ısıtarak genişletir ve genişledikçe daha hafif olur.,
Böylece yukarı doğru süzülmeye başlar ve daha soğuk olan magmayı aşağı doğru iter. En sonunda bu magma ısınarak aynı şeyi yapar. Aynı döngü, sürekli tekrarlanır. Bu “ısı yayım” akımı, Dünya’nın tektonik plakalarını aşağı çekebilir. Yani Hudson Körfezi’ndeki gibi bölgelerde plakalar aşağı çekilirse altta daha az kütle olur. Bu da bahsettiğimiz gibi daha az yer çekimine sebep olur.
Diğer bir teori ise Buzul Çağı'na uzanıyor.
Buzul Çağı’na gittiğimizde, günümüz Kanada ve Kuzey ABD’nin bulunduğu yerlerin devasa buz tabakalarıyla kaplı olduğunu görebilirdik. Bu çok kalın buz tabakaları yaklaşık 10.000 yıl önce eridi ve ardında büyük bir göçük bıraktı. Devasa göçük, toprağın bir kısmını yanlara doğru itti.
Şöyle de diyebiliriz: o çukurun olduğu yerde durursanız, Dünya’nın yer çekimi merkezine daha yakın olursunuz ve altınızda daha az kütle olur. Bir şeye ne kadar yakınsak yer çekimi de o kadar güçlü olsa da bu bölgede kütlenin azalmasından kaynaklanan yer çekimi kaybı, Dünya’nın merkezine yaklaşmanın sağladığı yer çekimi kazancından çok daha fazla!
Peki bu teorilerden hangisi daha doğru diyebiliriz?
Aslında teorilerden yalnızca biri değil, ikisi de Hudson Körfezi’nde az yer çekimi bulunmasında rol oynuyor diyebiliriz. Hatta ABD'de bulunan Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi'ndeki jeofizikçiler, her iki faktörün de yarı yarıya etkili olduğunu söylüyor.
Kaynaklar: Peter Molnar, Ifl Science, How Stuff Worksİlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz:
Editor : Şerif SENCER