USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Gündem

İki deha ve değişmeyenler! Y. Bekir Yurdakul’un yazısı...

Öğretmeninin yanı sıra annesi ve babasının da “aptal” olduğuna inandığı bir çocuğun, Albert Einstein’ın dünyayı algılayışına tanık olurken bireysel farklılıklara aldırmama hallerinin onca zamandır sürüyor oluşuna şaşıracaksınız. Ne var ki Mozart’ın öyküsün

İki deha ve değişmeyenler! Y. Bekir Yurdakul’un yazısı...
25-02-2023 00:14
Google News

Desen: ÖZETİ| MURTEZA ALBAYRAK

İkisi de ne zamandır masamda bekliyordu. İkisini de şöyle bir karıştırmış, D. Pennac’ın deyişiyle ikisinden de çöplenmiştim. Sonra zaman akıp geçti.

Pek keyifli, pek neşeli olunamasa da okuyup yazdığımız günleri aratan, alıştığımız gündelik işlerden utanır hallere geldiğimiz o büyük yıkımı yaşadık. On il, onlarca ilçe, sayısını bilmediğimiz köy savaş alanına dönerken evsiz kalan, yaşamından olan binlerce insanımızı düşününce sofraya oturmak, günün yorganını örtmek bir yana bir bardak suya uzanmak bile hepimiz için utanılır hale dönüştü.

Okumak, yazmak da öyle... Ne ki çocuklar okumalı; okullarından, kitaplarından uzağa düşmemeliydi. O umarsız, o yalnız, o bir anda her şeyden yoksun kalan çocuklar için... Okumalı, yazmalıydık.

En iyisi “zamanda yolculuk”tu. Her okuma aslında kocaman, şaşırtıcı, sürprizlerle dopdolu bir yolculuktur ama bu kez farklı zamanlara da gitmeyi denemenin vaktiydi belki; elbette aklımızı zorlayan, sabrımızı yırtan bunca acıyı unutmadan...

Önce nereye varmalıydı, uzaktan yakına mı gelmeliydi? Evet, böylesi daha iyiydi. Haydi, siz de bağlayın kemerleri; ilkin 18. yüzyılın ikinci yarısına, Mozart kardeşlerin şarkılarının, doğaçlamalarının kulaktan kulağa vardığı, dilden dile dolaştığı yıllara gidiyoruz.

GÖLGEDE KALMIŞ BİR DEHA

Gülay Yılmaz Karel’in, Divriği’den Ankara ve İngiltere’ye uzanan yaşamöyküsünde önceliği kadına yönelik şiddete karşı çalışmalar almış. Buradan bakınca onun aynasını, W. Amadeus Mozart’ın yaşamına tutması hiç de rastlantı değil.

Karel’in, bizim için kaleme aldığı öyküyü, küçük Mozart’ın “Nannerl” diye seslendiği ablası Maria Anna anlatıyor. Bugün Mozart denince aklımıza yalnızca Amadeus geliyor.

Oysa Nannerl de en az kardeşi kadar büyük bir dahidir. Gelin görün ki çağımızda bile dünyanın birçok ülkesinde hükmünü yürüten ayrımcılık, o yıllarda da yakıcı etkisiyle abla Mozart’ı geriye, perdenin arkasına itelemiş; Amadeus’un bütün çabalarına karşın baba Leopold’un kızına yönelik tavrı değişmemiştir.

Bir yanda bu gerçeklik, bir yanda 18. yüzyıl Avrupası’nda iletişim-ulaşım koşulları ve toplumsal ilişkiler, bir yanda da müziğe ilgisini daha üç yaşında ortaya koyan, ilk bestesini dört yaşında yapan Amadeus’un salgınlar, savaşlar içinde geçen kısa ama üretken yaşamöyküsü...

“Tarihsel gerçeklik iddiası yoktur” uyarısıyla okumaya dursak da Mozartların yaşamından resim-fotoğraflarla bezeli yapıt; müziğe aşkla bağlı hayatını kardeşinin başarısına adayan bir kadını, Nannerl’i sahneye çıkarışı / bilinir kılınışıyla bile oldukça kıymetlidir.

‘APTAL BU ÇOCUK!’

Bu kez 19. yüzyılın üçüncü çeyreğinden 20. yüzyıla gülümseyeceğiz. Mozart’ın çocukluk yıllarında dizgeli okullar / örgün eğitim yoktur ne ki Albert, o sürece yakalanmıştır! “Eğer mekân sonsuz ve sınırsızsa, biz canlılar neden kendimizi okulla çerçevelendirmek zorundayız?” sözlerini ondan duymak için çok beklemeyecektik!

Okuma ve konuşma güçlüğü çekmesi, heceleri söylerken sürekli takılması nedeniyle Albert’in aptal olduğu düşünülmüştür. Tıpkı ilkokula başladıktan yalnızca dört ay sonra, algılamasının yavaşlığı nedeniyle okuldan uzaklaştırılan (annesinin sevgi dolu tavrıyla “aptal”ken dâhiye dönüşecek olan) Thomas Edison gibi.

Albert’in; Brigitte Kernel’ın kaleme aldığı, Ece Erbay Nahum’un lezzetli Türkçesinden okuduğumuz çocukluk öyküsü eğitimin bugün bile birçok ülkede bütün çocukları aynılaştırma hedefinden uzaklaşamadığını da acı acı düşündürüyor.

Oysa Albert, dokuz yaşında hâlâ konuşamasa da sayıları, şekerleri sevdiği kadar sevmektedir. Her şeyi merak etmektedir. “Neden?” sorularına aldığı her yanıtta yeni bir “neden” sorusu eklenmektedir. Kendisine yönelttiği neden sürekli neden deyip durmalarına kendisi de cevap bulamaz.

Oysa inat olsun diye yöneltilen, sınıf düzeyinin çok üzerindeki problemleri bile anında çözmektedir. Yanlışı kim yaparsa yapsın “Yanlış!” çığlığıyla anında isyan etmektedir. Bunun adını da artık kendisi bile “yaramazlık” koyar olmuştur.

ÖNCE ANLAMAK GEREK...

“Bir edebiyatçılar vardır, bir de matematikçiler.” O, matematikçidir, tartışmasız. Rakamlara bayılır, sorulara da öyle. Öyle ki arkadaşını bile unutur bir yerlerde ve küstürür. “İnsanları eleştirmeden ya da suçlamadan önce onları sakince incelemeye vakit ayırmak lazım” diye düşünürken hiç de haksız değildir.

Gelin görün ki babası beceriksizliklerinden bıkıp usanmıştır. Annesi sinirlendiğinde “çenesi kerpeten gibi sıkılı” olmaktadır. Neyse ki şekerden bile çok sevdiği babaannesi “iyilik dolu bir kutu gibidir”. En güzeli, dedesinin kapıyı açıp “yüzünde virgül varmış gibi görünmesini sağlayan kocaman bir gülümsemeyle içeri girmesidir”.

Bir şeyi anlamadıkça anlam arayışı daha da artan, bir gün önünden geçen bisikletliyi izlerken “Görelilik” kuramının farkında bile olmadan açıklayan Albert, kibirli olmamayı, başardıklarıyla övünmemeyi, sabırlı olmayı da dedesinden öğrenecektir. Hani şu “kendinden ünlü” dili dışarıda fotoğraflarının ortaya çıkışı da o “başarısız” okul yıllarına uzanıyor Albert Einstein’ın.

Yine bir gün, “Işığı keşfetmek birinin aklına nasıl gelmişti ki?” diye düşünmekten kendini alamayan bu gelmiş geçmiş en büyük dâhinin çocukluğunda dünyayı nasıl algıladığını öğrenmek size de ilginç gelecektir. Ama asıl önemli olan, belki de bu okuma yolculuğunda içimizdeki dehanın fısıltılarını duyabileceğimizdir.

Maestro Sus Dedi - Amadeus Mozart / Gülay Yılmaz Karel / Büyülü Fener Yayınları / 206 s. / 11+ / 2022.

Albert Einstein’a Göre Dünya / Brigitte Kernel / Çeviren: Ece Erbay Nahum / Redhouse Kidz / 152 s. / 10+ / 2022.


Editor : Şerif SENCER
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TEKNOLOJİ TÜMÜ
Neden Aşırı Düşünüyoruz?
Neden Aşırı Düşünüyoruz?

Günümüzde “overthink” adı altında çok fazla düşünceye maruz kalıyoruz. Sosyal ilişkiler de bu düşüncelerin bir parçası. İnsanlar ne der, ne düşünür gibi düşünceler etrafta kol geziyor.

ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
ANKET TÜMÜ
Asgari Ücret En Az Ne Kadar Olmalı?
NAMAZ VAKİTLERİ
Gazete Manşetleri
Yol Durumu