İlk ÖZETİ| olarak 1980'lerin başında görülen, 1982'de salgın hâline gelen ve kaynağı hâlâ tam olarak bilinmeyen AIDS'e neden olan HIV yüzünden sadece geçen yıl 680.000 kişi hayatını kaybetti, bunun 460.000'i Afrika'da yaşıyordu.
Türkiye'de ise 32.376 kişi HIV pozitif, bunların 26.000'i erkek. HIV pozitif olduğunu bilmeyenlerle birlikte yaklaşık 70.000 kişi olduğu tahmin ediliyor.
AIDS'in açılımı "Acquired Immune Deficiency Syndrome" olup "Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu" anlamına gelmektedir. Adından da anlaşılacağı üzere bir sendromu tanımlar. HIV'in açılımı ise "Human Immunodeficiency Virus" olup "İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü" anlamına gelmektedir ve bir patojeni ifade eder. Yani HIV isimli patojen, AIDS'in en büyük oluşum sebebidir.
HIV=ölüm, HIV pozitif olmak=AIDS hastası olmak demektir. (YANLIŞ)
HIV, insandaki bağışıklık sistemi hücrelerini zayıflatır ve HIV enfeksiyonları meydana gelir. Bu enfeksiyonların ilerlemiş olan ölümcül hâline AIDS adı verilir. HIV pozitif bir kişi, antiretroviral ilaçlarını (ARV) her gün aksatmadan alırsa AIDS'in ortaya çıkma riski çok düşüktür. Bu yüzden bu kişi, herhangi biri gibi sağlıklı bir şekilde yaşayabilir.
Hastalığın bu kadar korkutucu görünmesinin nedeni, yakın geçmişimize kadar I. Dünya Savaşı'ndan iki kat fazla can almasıydı fakat virüs ile mücadelenin 30 yıllık serüveni artık meyvelerini veriyor.
ARV'lere erişim konusunda zorluk çeken ülkelerde yaşayanlar içinse durum ne yazık ki kötü. Orta ve Batı Afrika ülkelerinde yaşayan HIV pozitif kişilerin %75'i (5 milyon kişi), ARV'lere erişemediği için yavaş ve ağrılı bir ölümle yüzleşmeye mahkûm oluyor. Fakir ülkelerde yaşayan 730.000 HIV pozitif çocukların %90'ının ARV'lere erişimi bulunmuyor.
Dokunmak, öpüşmek HIV bulaştırır. (YANLIŞ)
HIV ile yaşayan bir birey ile yan yana oturmak, ona dokunmak gibi eylemler ile virüs bulaşmaz. Üstte de bahsettiğimiz gibi yeterli tedaviler sayesinde, HIV ile yaşayan kişiler, yaşamlarını sağlıklı bir biçimde sürdürebilmektedirler.
HIV genellikle eş cinsel erkekleri etkiler. (YANLIŞ)
Batı ülkelerinde genellikle böyledir fakat dünya geneline bakıldığında genellikle kadınların etkilendiği görülüyor. Sahra Altı Afrikası'ndaki HIV pozitif kişilerin %59'u genç kadınlardan oluşuyor. Güney Afrika'da yaşayan 15-19 yaş aralığındaki kızların HIV taşıma riski erkeklere göre 8 kat daha fazladır.
HIV pozitif birinin bebeği sağlıklı olamaz. (YANLIŞ)
ARV tedavisi gören hamile bir kadının, bebeğine virüs bulaştırma ihtimali %2'den daha düşüktür. Bu tedavi sayesinde HIV pozitif doğan çocuk sayısı son 20 yılda %60 azaldı. Örneğin, Küba'da anneden çocuğa HIV aktarımı sıfıra indi ve bu konuda bir ilke imza atıldı.
Yine de unutulmamalıdır ki bazı bölgelerde hamile kadınların sadece %39'u bu tedaviye erişebiliyor. Bu yüzden HIV pozitif kadınların yaklaşık yarısı HIV pozitif bebekler doğuruyor. Bu bebekler de anneleri gibi tedaviye erişemedikleri için üçte biri henüz 1 yaşına gelmeden hayatını kaybediyor. Beşte biri ise 5 yaşına bile ulaşamıyor.
Prezervatif kullanmak HIV aktarımını önlemenin tek yoludur. (YANLIŞ)
Elbette ki çok önemli bir korunma yoludur fakat tek seçenek bu değildir. ARV tedavisi gören HIV pozitif bir kişinin, partnerine HIV bulaştırma riski %96 azalmıştır. Hâlâ bu tedaviye ulaşamayanlar olduğu için bu küresel salgını tamamen durdurmak ne yazık ki mümkün değil.
Bir ülkede HIV pozitif kişi sayısı ne kadar fazlaysa AIDS kaynaklı ölüm sayısı da o kadar fazladır. (YANLIŞ)
Örneğin; vaka sayısında dünya birincisi olan Güney Afrika'daki HIV pozitif sayısı 6,8 milyondur, AIDS nedeniyle ölenlerin sayısı ise 140.000'dir fakat Nijerya'daki vaka sayısı daha az olmasına rağmen tedavi alamayan HIV pozitiflerin yarısı AIDS nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Nijerya'dakilerin %25'i tedavi alabiliyorken Güney Afrika'dakilerin %45'i tedavi alabiliyor.
HIV ve AIDS konusunda doğru bilinen yanlışlar dışında "damgalama" konusu da önem arz ediyor.
HIV ile yaşayan kişiler ne yazık ki sık sık damgalamaya, etiketlemeye maruz kalıyorlar. Haklarında dedikodu yapılıyor, sözlü taciz ve tehditlere uğruyorlar. HIV ve AIDS konusundaki bilgisizlikler nedeniyle bu kişiler işlerinden atılabiliyor.
HIV ile yaşayan bireyler için yanlış tanımlamalar da sık sık yapılabiliyor. "HIV hastası" ifadesi kullanılmamalıdır; çünkü HIV, bir hastalığın değil virüsün adıdır. "AIDS virüsü" ifadesi de hatalıdır, çünkü AIDS bir sendromdur ve bir hastalıklar tablosunu ifade eder.
"HIV ile yaşayan kişi" ve "HIV pozitif kişi" ifadelerini kullanmak doğru olacaktır. AIDS hastası, AIDS enfekte, HIV enfekte, HIV taşıyıcısı, AIDS taşıyıcısı gibi kullanımlar da hatalıdır.
Bu damgalamanın ve ayrımcılığın önüne geçmek için Sağlık Bakanlığı, HIV pozitif kişilerin ad, soyadı ve T.C. kimlik numarası gibi bilgilerini almamakta; bu kişilerin bilgilerini kod ile bildirmektedir.
Geçtiğimiz yıl iyi bir haber de duyuruldu: Japonya'da, AIDS'e neden olan HIV virüsüne karşı geliştirilen aşının maymunlarda etki gösterdiği belirtildi.
Çalışma kapsamında 7 makak maymununa HIV virüsü enjekte eden ekip, test edilen 4 maymunun virüsten enfekte olduğunu ancak kısa süre sonra virüsün tespit edilemez hâle geldiğini belirledi. Aşı sayesinde uyarılan bağışıklık sisteminin HIV'in etkisini yitirmesini sağladığını kaydeden uzmanlar, yaklaşık 5 yıl içinde insanlar üzerindeki denemelere başlanacağını açıkladı.
Geçen yıl ağustos ayında ise Amerikan ilaç şirketi Johnson & Johnson'ın geliştirdiği aşı, Sahra Altı Afrikası'ndaki testlerinde başarısız oldu. 2637 kadın üzerinde denenen aşı yeterli korumayı sağlayamadı. Bill & Melinda Gates Vakfı tarafından da desteklenen aşının testleri, alınan sonuçların ardından durduruldu.
Öte yandan, 2024 yılında tamamlanması beklenen ve Mosaico adını taşıyan diğer aşı çalışmasının ABD ve Avrupa'da erkekler üzerinde deneyleri sürüyor. Daha önce Güney Afrika'da HIV'e karşı Uhambo adlı bir aşı çalışma başlatılmış ancak başarısızlığın ardından 2020'de durdurulmuştu.
Umarız ki yakın zamanda aşısı bulunur ve tüm ülkelere kolaylıkla ulaşabilir.
Kaynaklar: 1, 2, 3, 4Sağlık hakkındaki diğer içerikler:
Editor : Şerif SENCER