
Bugün
ÖZETİ| de var mıdır aynı tartışma, bilmem; ortaokul-lise yıllarımda “Çok okuyan mı bilir,
çok gezen mi?” sorusu kompozisyon sınavlarımız için neredeyse başat konuydu. Dahası, münazaralar için de biçilmiş kaftandı. Ne
zaman bu ikilemden açılsa söz; yıllar içinde bir gün, “çok okuyarak çok gezen...” deyip bu varsıl görünen tartışmayı, hiç değilse kendim için, kestirmeden bitirdiğimi anımsarım. Ne ki şunu da söylemeden geçmemeliyim; sanırım biraz da bu tartışma açtı bana çok okumanın ve çok gezmenin yolunu...Hatice Özgiden Çetin’in,
kişisel yolculuğuna yaslayarak, kısa tümcelerle, günce tadında bir akışla kaleme aldığı Sırt Çantalı
Atlas Likya Yolu’nda çıkagelince
yeniden anımsadım o tartışmayı. Bir de onca gezip dolaşmalarımın
arasında bu güzelim rotaya -varlığından haberim
olmasına karşın-
neden yer verememiş olduğumu...Oysa
daha iki yıl önce “Likya Yolu” kültür rotasını, Fethiye’den Antalya’ya, araçla birkaç günde yeniden kat etmiş, yine kıyı yolunu izleyerek Mersin’e değin uzanmıştık. Bence hiçbirimiz için geç değil! Çetin’in, Likya Yolu’nda yolunuza çıkacakları hoş bir akışla sunduğu yapıtını okumaya başladığınız anda kendi yolculuk planınızı da yaptığınızı fark edeceksiniz.

Desen: BAŞAK TAŞKIRANİLK KÜLTÜR ROTAMIZHatice Özgiden Çetin’in; annesi ve halasıyla yola düşen 10 yaşındaki Atlas’ın ağzından anlattığı bu yolculuğu okurken her an kendimi onların yanı başında duyumsayışım bir yana; bu kitabın yazılış nedenlerini de düşündüm.Kültür Rotaları Derneği’nin
ortaya koyduğu; Fethiye’den Antalya’ya uzanan, çoğun zorlu bölümlerden oluşan 600 kilometrelik “Likya Yolu”, Türkiye’nin ilk kültür rotası
olarak kayıtlara geçmiş. Yol üzerinde bulunan, bize
emanet antik kentlerin tamamı UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde ya da ...Geçici Listesi’nde yer alıyor.Kültür rotalarının; İpek Yolu, Baharat Yolu vb. tarihte gerçekten kullanılmış ya da sonradan oluşturulmuş yollar olduğunu da anımsatıyor Çetin. “Likya Yolu”, kültürel mirası,
doğal çevresi nedeniyle tasarlanmış. Anadolu’nun, on iki bin yıla uzanan -bilinen- geçmişi, barındırdığı tarihsel-kültürel değerler ve doğal varsıllığı anımsanınca “Likya Yolu” benzeri daha onlarca, yüzlerce kültür rotasından rahatlıkla söz edebileceğimizi de düşünmeden edemedim.

Desen: BAŞAK TAŞKIRANHEYECAN VERİCİ BİR SEÇENEKTeknolojinin “tutsak aldığı” hayatlar yaşamaya yargılı çocuklarımızın, bir parçası olduğumuz doğadan uzaklara savruldukları günümüz için de olağanüstü ve heyecan verici bir seçeneği anımsatıyor bu yapıt.Likya Yolu’nu, kırmızı-beyaz bantlar ya da babaların kılavuzluğunda yürüyenlerin genellikle yabancılar olduğunun da altını Atlas’ın tümceleriyle çiziyor: “Burada yaşayan biziz, Likya Yolu’nu... en kolay biz yürüyebiliriz.”Elbette barındırdığı binlerce
yıllık yaşam alanları, varsıl ürün çeşitleri, doğal bitki örtüsünün yanı
sıra Türkiye’nin en uzun plajını da (Patara: 12 km) içine alan bu görkemli “yol”u bir gidişte tamamlamanız gerekmiyor. Alanda deneyiminiz varsa yaklaşık 35 günde kat edebileceğiniz “Likya Yolu”nu,
farklı zaman dilimlerinde, bölüm bölüm de yürüyebilirsiniz.Bu konuda da ipuçları veren yapıt; sırt çantanızda bulunması gerekenleri sıralarken kitapları da unutmuyor. Atlas’ın tuttuğu bir “günlük” yoksa da bu yürüyüşün her adımında günlüğünüze yazacaklarınızı getirip masanıza bırakıveriyor.Her iki yönden bu yolculuğu yapanlarla karşılaşmalar, kimi zaman birlikte yürümeler, yörede yaşayanlarla kurulan dostluklar; bugün de ayakta olan ören yerlerini tanıma, çağları aşıp gelen efsanelere kulak verme olanağı; ara ara zorlu hale gelen parkuru aşarken yakalayacağınız başarı duygusu ya da başarısızlık halinde vazgeçmeme kararlılığı ve daha da fazlasını yaşamaya, sınamaya çağırıyor okurlarını Hatice Özgiden Çetin.Sırt Çantalı Atlas Likya Yolu’nda / Hatice Özgiden Çetin / Resimler: Başak Taşkıran / Atso Vakfı Yayını / 263 s. / 10+ / 2022.
Editor : Şerif SENCER