Bir ÖZETİ| fil yavrusu videosuna denk geldiyseniz muhtemelen ne kadar sevimli olduklarını düşünmekten kendinizi alamamışsınızdır. Bu muhteşem canlılar sevimli oldukları kadar oldukça zekiler de. Fillerin yaşadıkları bölge, zekalarının bu denli kıvrak olmasında bir etken olabilir. Çünkü avlanma riskinden kaçınabilmek için bilgileri işleyerek yeri geldiğinde hatırlayabilen bir beyne sahip olmaları, hayatta kalmaları için gereklidir.
Bu sevimli hayvanların 4.5 kg ağırlığında, en az insan beyni kadar kuvvetli, dahiyane ve anıları kaydeden belleği sizce en fazla ne kadar güçlüdür? Gelin, birlikte inceleyelim.
“Filler asla unutmaz” sözü, bilimsel olarak doğru kabul ediliyor.
Filler, bulundukları sürüleri tanıyorlarken bir başka sürüdeki 30’a yakın farklı filleri görerek ya da koklayarak ayırt edebilme yeteneklerine sahipler. Bu yetenek, göç zamanlarında ya da düşman olma potansiyeli olan başka fillerle karşılaşıldığında çok faydalı oluyor.
Ayrıca tehlikenin geldiğine dair ipuçlarını hatırlayıp ayırt da edebiliyorlar. Bunların yanında ziyaretlerinden çok uzun bir süre sonra bile mekânları hatırlayabiliyorlar.
Tıpkı insan gibi birçok anıyı hatırlıyorlar.
Fil hafızasının en ilginç kısmı ise hayatta kalmayla alakasız olan anıları da tutması. Filler sadece kendi sürüsündeki üyeleri hatırlamakla kalmıyor, aynı zamanda onlarda güçlü bir izlenim bırakan diğer canlıları da hatırlıyorlar.
Mesela, birlikte sirkte kısa süre gösteri yapmış iki fil, 23 yıl sonra yolda karşılaştıklarında seviniyorlar. Kendi türlerinin dışında da canlıları tanıyabiliyor, arkadaş oldukları insanları da seneler sonrasında hatırlıyorlar.
Filler, en büyük beyne sahip kara hayvanlarıdır.
Fil beyni #blur-img{ filter: blur(32px); -webkit-filter: blur(32px); cursor:pointer; } /* Position text in the middle of the page/image */ .blur-bg-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: bold; position: absolute; top: 50%; left: 50%; transform: translate(-50%, -50%); z-index: 2; width: 80%; padding: 20px !important; text-align: center; cursor:pointer; }
Uyarıcılara cevap vermekten daha fazlasını yapan fillerin beyinleri oldukça büyüktür. Aynı zamanda etkileyici bir ensefalizasyon (beyin büyümesi) katsayısına da sahipler. Bu, bir hayvanın vücuduna oranla olması beklenen beyin büyüklüğüdür.
Ayrıca fillerin IQ’su neredeyse şempanzelerinki kadar yüksektir. Yani beyinleri, bizim beynimiz kadar nörona ve sinapse, çok gelişmiş bir hipokampus ve serebral kortekse sahiptir.
Olası bir kuraklık durumunda, hafızaları daha önemli bir hal alıyor.
Biology Letters’ın 2008’de yaptığı bir araştırmada; yaşlı fillere sahip olan sürülerin, bölgede yaşanan kuraklıktan daha kolay bir şekilde kurtuldukları kanıtlanmıştır. Bu yaşlı fillerin, sürünün önceki kuraklıktan nasıl kurtulduğunu hatırlayarak sürüyü başarılı biçimde suyun bulunduğu ortama götürdükleri gözlemlendi.
Araştırmada gözlemlenen diğer bir sürüyü ise genç bir dişi fil yönetiyordu. Sürü, su bulmak için seyahat etmek yerine olduğu yerde kalmayı tercih etti ve yavrular o sene içinde %63 oranında ölümle karşılaştılar. Bu oran, kuraklıkta ise sadece %2’dir.
Araştırmalara göre, yaşlı dişilerin hafızaları sürüler için oldukça gerekli.
Konuyla alakalı araştırmayı yürüten O’Connell, dişi fillerin hafızasıyla alakalı “Bu nedenle, önemli bilgi depoları olarak daha eski dişilerin önemi vardır. Uzun süreli belleğin doğrudan hayatta kalmaya neden olabilmesinin nedeni de budur.” diyor.
Biological Sciences dergisinde 2011 yılında yapılan çalışmada, genç fillerin erkek aslanların kükreyen seslerine yeterince tepki göstermediğini, önceki aslan saldırılarını hatırlayan daha yaşlı fillerin ise savunma pozisyonları aldığını göstermiştir. Bu da fil hafızasında yaşın da önemli olduğunu gösteriyor.
Benzersiz beyin yapıları, hafızalarını ortaya çıkaran şey olabilir mi?
Colorado Koleji’nde nörobilimle ilgilenen psikoloji profesörü Bob Jacobs, fillerin kortikal nöronlarının diğer türlerinkinden tamamen farklı olduğunu söylüyor. Bu nöronların özelliklerinin, fillerin anıları üzerinde dikkatle düşündüklerini gösterdiğini de ekliyor.
Kara memelileri arasında da hem cüsse hem de beyin olarak en büyüğüne sahip olan fillerin, temporal lobu (hafızayı kodlayan kısım) çok büyüktür.
Hafızalarından daha önemli şey ise empati yetenekleri ve her şeyi hissedebilme eğilimleridir.
Filler, insan dışında ölülerinin yasını tutan, kayıplarının ardından üzülen, ölülerine törenler yapıp mezarlara ziyarete giden tek hayvanlardır. Aynı zamanda kendileri dışında başka türler için de endişe duyabilecek kadar duyarlıdırlar.
Çalışmalar ışığında gördüğümüz kadarıyla empati duygusu oldukça yüksek bu hayvanlar, yaralı insanları korumak için başlarında beklemiş ve hortumlarıyla onları sakinleştirmeye çalışmıştır.
Diğer bir yandan, fillerin insan köylerine düzenlediği saldırıların çoğu yoğun izinsiz avlanmalardan ya da ayırmalardan sonra gerçekleşiyor. Bu da saldırıların intikam amacıyla yapılıyor demektir.
Kendilerinin farkında olan muhteşem bir tür.
Filler, tüm bu özelliklerinin yanında bir de kendilerini aynada tanıyabilen nadir hayvanlardandır. Bu da, onların bilinçli zeki ve duygusal canlılar olduğunu gösteriyor. Ancak maalesef dünyada fillere “merhametli” davranıldığını pek söyleyemeyiz.
Özellikle Asya’da yaşam alanlarının yok edilmesi, Afrika’da fil dişi avları ve tüm dünyadaki kötü bakım ve esaret yüzünden çok acı çekiyorlar. Fillerin böylesi harika canlılar olduğunu bilmemize rağmen gereken önlemi alarak onlara daha güvenli yaşam alanları sunmalıyız.
John Donne’un “doğanın büyük şaheseri” olarak tanımladığı fillerin dünyada varlıklarını korumak için üzerimize düşen, bu müthiş canlılara güvenli bölgeler oluşturarak nesillerinin devamını sağlamak olacaktır.
Kaynaklar: Aldeaglobal, The Conversation, MDPI
Editor : Şerif SENCER