Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç, Paris 2024 Olimpiyat Oyunları'nda yer alan sarı-lacivertli sporcularla bir araya geldi. Kalamış'ta bulunan Faruk Ilgaz Tesisleri'nde gerçekleştirilen yemeğe katılan başkan Ali Koç, sarı-lacivertli kulübün "Dünyanın en büyük spor kulübü" misyonu doğrultusunda hareket ettiğinin altını çizdi.
Paris 2024 Olimpiyat Oyunları'nda 7 branşta 27 Fenerbahçeli sporcunun yer aldığına dikkati çeken Koç, "Hepsiyle gurur duyduk. Maçları ve turnuvaları gururla takip ettik. Bizim bir amacımız var, faaliyet gösterdiğimiz her alanda zirveyi hedefliyoruz. Kırılan rekorlar ve alınan başarılar, bu emeklerin karşılığıdır. Kulübümüz kurulduğu günden bugüne her daim Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün prensipleri doğrultusunda zeki, çevik ve ahlaklı sporcular yetiştirmeyi kendisine görev edinmiştir. Avrupa Kulüpler Birliği toplantılarında diğer başkanlar, yöneticiler 'Sizde neden bu kadar branş var?' diye hep soruyor. Atamızın, Fenerbahçe'ye, Galatasaray'a, Beşiktaş'a biçtiği görev vardı. İnşallah ülkemizin bayrağını uluslararası arenalarda en yüksekte taşımaya devam ederiz." ifadelerini kullandı.
Olimpiyatlara katılmanın çok önemli olduğunun altını çizen Ali Koç, şöyle devam etti:
"Hepinizle gurur duyuyoruz. İnanıyorum ki 2028 olimpiyatlarının tohumlarını hep beraber attık. Olimpiyatlar bitti, durmak yok. Bizler ilerliyoruz ama rekabet ettiğimiz ülkeler, bizden hızlı ilerlerse arkada kalırız. Devletimiz spora önem veriyor, federasyonlara bütçe ayırıyor. Hep birlikte 2028'e odaklanmamız lazım. Sadece camiam adına değil, ülkemiz adına hepinize teşekkür ediyorum. Fenerbahçe'nin yaptıkları sportif açıdan ve ülke menfaatleri açısından saymakla bitmez. Fenerbahçe için bu ülkeye hizmet etmenin sınırı yoktur. Günün şartları neyi gerektirirse gerektirsin biz bu branşlara yatırım yapmaya devam edeceğiz."
"Ben neden sahaya indim?"
Süper Lig'de Göztepe ile İzmir'de oynanan müsabakada yaşanan olaylarla ilgili de konuşan Ali Koç, şunları söyledi:
"Hafta sonunda talihsiz olaylar yaşandı. Neredeyse suçlunun haklı olduğu bir ortam oluşturuluyor. Fenerbahçe'ye bu zulmü yaşatmaya devam etmeyin. 17 Mart'ta futbolcularımız linç ediliyordu, 'Neden tahrik ettiniz.' denildi, ben saldırıya uğradım, 'Neden saha içindesin.' denildi. Ben neden sahaya indim? Aynı 3 Temmuz sürecindeki gibi taraftarlarımız bir deplasman maçına gittiğinde yaşatılanların bire bir aynısı İzmir'de yaşatıldı. Stat dışında polislerin önünde taraftarlarımızın formaları alındı, formalar yakıldı, hiç işlem yapılmadı. Sahaya indiğimde 2-0 galiptik. Her şey istediğimiz gibi gidiyor. Ben tahrik etmek istesem sahaya mı inerim, protokol tribününden de tahrik ederim."
Taraftarların stada giremediğini dile getiren Koç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2-0 öndeyiz, taraftarlarımız 'Yöneticiler bize sahip çıksın' diyor. 3 yönetici stadın dışında otobüsün bulunduğu yere gitti. Ben ve Burak (Kızılhan) Bey sahaya indi. İkimizin sahaya inmesinin sebebi de akreditasyon kartımızın olması. Olayları yatıştırmak, taraftarlarımızı da tribüne almak için bir refleks gösterdik. Talimatlara aykırı hareket etmek zorundaydık. Tahliye kapıları açıldı, taraftarlarımız içeriye alındı. Sahaya indiğimizde maç başlamamıştı. Stadın fiziki konumu nedeniyle inmemiz 10 dakika sürdü. İşimiz hallolduğunda maç başlamıştı. Tabii ki maç oynanırken sahada olma gibi bir niyetimiz yoktu. Ama neden zulüm yaşadı taraftarlarımız?"
Fenerbahçe taraftarının Buca ve Bornova'da toplandığının altını çizen Koç, şu şekilde devam etti:
"Emniyetteki bazı kişiler, 'İzmir'den gelen taraftarları önce stada sokalım, İstanbul'dan gelenleri de Buca'dan getirelim.' diyorlar. Amir 'Hayır hepsini beraber götüreceğiz.' diyor. Taraftarlarımız stada 21.30'da varıyorlar. Birçoğunu saat 22.00'ye kadar otobüste tutuyorlar. Biber gazı sıkıyorlar. Aynı FETÖ'cülerin yaşattıkları gibiydi. Emniyet neden bekletti taraftarları? Bize 'Sizin taraftarlarınız geç geldi.' denildi. Ama incelettik, öyle olmadığını gördük. Dönerken de malum olay yaşandı. Bizim kabul etmeyeceğimiz olay, emniyetin tutumudur. Televizyonda gördünüz kişiyi yaka paça aldılar. Sonra içeride demin bahsettiğim emniyet müdürü, kelepçeleri çıkarıp, serbest bırakıyor. Görüntüleri bizde var. Bu kişi tişörtünü çıkarıp maçın kalanını locada izliyor. Kiminle izlediğini şu anda söylemeyeceğim, bu da sizi hayret ettirecektir."
"Stattan ayrılırken, gözaltına alındığı söylenen adamı sahada görüyoruz"
Maçın bitimiyle birlikte hukuki işlemleri İstanbul'dan yapmak istediklerini yetkililere bildirdiklerini açıklayan Ali Koç, "Spor şube müdürü 'Gözaltına aldık, işlem yaptık.' diyor. Ben spor şube müdüründen şikayetçi oldum. Evrak istiyoruz, 'Evrağı savcıdan isteyin.' diyorlar. Bu kişiyi ne gözaltına almışlar ne de işlem yapmışlar. Devleti temsil eden spor şube müdürü gözümüzün içine bakıp yalan söylüyor. Stattan ayrılırken, gözaltına alındığı söylenen adamı sahada görüyoruz, 'Bu esnaf, kaçacak yeri yok, nerede olduğunu biliyoruz, sonra gözaltına alacağız.' deniliyor. Bir gazeteci, mesleki refleksle bu kişiyi takip ediyor. Bu kişi garajda polislerle tokalaşarak arabaya binip stattan ayrılıyor." diye konuştu.
Maçın başından itibaren ağır hakaretlere maruz kaldıklarını da aktaran Koç, şunları kaydetti:
"Gol attık, sevinmedik. Devre arasında oradaki polis memuruna gidip 'Neden bir şey yapmıyorsunuz?' dedim. 'Kusura bakmayın, haklısınız ama tek kişiyim.' dedi. Devlet orada, devlet olduğunu göstermek zorunda. Zaten bu kişinin suç dosyası öyle bir kabarık ki, bu kişiye nasıl akreditasyon veriliyor, nasıl taraftardan sorumlu yönetici rolü veriliyor, olacak iş değil. Biz hem bu kişiyle hem de ilgili emniyet mensuplarıyla ilgili suç duyurumuzu yaptık. Gerçekler ortaya çıksın diye bunları anlatıyorum. Riyad meselesini de bize bağlamışlardı hatırlıyorsunuz, hala gerçekler ortaya çıkmadı. Ama burada gerçekler ortaya çıkacak. İçişleri Bakanımızı ziyaret ettik, o da son derece hassas ve duyarlı. Müfettişler atanmış. Zaten müfettişler doğru şekilde konuyu incelerse, kamera kayıtlarına bakarsa, işin ne olduğu net bir şekilde ortaya çıkacaktır. Trabzon'da yaşananlardan sonra burada da hiçbir şey olmamış gibi davranacaklarsa, o zaman çok büyük sıkıntı vardır."
Editor : Şerif SENCER