32 ÖZETİ| yıl PKK ile mücadele eden emekli Tümgeneral Ethem Büyükışık, 2018 yılında inşaatın istinat duvarı üzerinde ölü bulunan 26 yaşındaki oğul Dorukhan Büyükışık’ın şüpheli ölümünü aydınlatmak için adalet arıyor. Büyükışık, oğlunun ölümünü araştırırken delillerin karartıldığına, olayın kapatılmaya çalışıldığını ispatlamasına rağmen hâlâ şüpheliler hakkında işlem yapılmamasına isyan etti.
Türkiye’deki iki üniversitede eğitim alan, ABD’de yüksek lisans yaptıktan sonra, öldürülmeden bir gün önce Rusya’daki özel bir ilaç firmasından iş teklifi alan 27 yaşındaki Dorukhan Büyükışık, 13 Mayıs 2018 gece yarısı yürüyüş yapmak için İzmir Narlıdere’deki evinden çıktı. Dorukhan, sabah saatlerinde otomobiline 100 metre, evine ise 200 metre mesafede T.İ adlı şirkete ait inşaatın istinat duvarı üzerinde ölü bulundu. Kıyafetlerinde herhangi bir kesik ve yırtık olmayan Büyükışık’ın cesedi üzerinde kan izlerine de rastlanılmadı. Polis, ‘yüksekten düşme’ olarak kayıtlara geçti. Adli tıp uzmanları ilk bulgu olarak ölümü şüpheli bularak “Yüksekten düşme bulgusu yoktur. Otopsi yapılmalı” raporu verdi. Polis ve savcılık tarafından başlatılan incelemede, soruşturmayı yürüten savcı, İzmir Adli Tıp Kurumu İzmir Grup Başkanvekili Prof. Dr. M.T ve bir doçenti bilirkişi olarak atadı. Ancak, bilirkişi olarak atanan adli tıp başkanvekili ‘yüksekten düşme veya darp’ raporu verdi.
DELİLLER SİLİNMİŞ
Büyükışık, dosyanın içeriğinde sahte deliller üretildiğini ifade ederek şunları söyledi. “ Olay yeri bilgileri, tutanakları ve deliller bizlerden aylarca gizlendi. 3 yıl sonra ulaştığımız raporlar sahte deliller üretildiğini gördük. İnşaata ait 19 kamera kayıtları alınmamış. Oğlumun cep telefonu üzerindeki parmak izi ilk çekilen fotoğrafta varken, daha sonraki fotoğrafta görünmüyor. Kendi parmak izleri kalınca kimyasal ile silmişler. Ve bunun sonucunda telefonun üzerinde oğlumun parmak izi dahil olmak üzere hiçbir DNA bulunamamış. Fotoğrafları tam iki yıl dosyaya koymadılar, kim koymadı. Telefonu temizlerken çok büyük bir hata yapıyorlar, üzerinde peçete unutuyorlar. Telefon üzerinde inceleme yapan Jandarma Kriminal ekipleri ise telefondaki parmak izlerinin silindiğini tespit etti. HTS raporlarına göre çocuğun GPRS verileri saat gece 01.31’de telefon bulunduğu yerde kalıyor. Daha sonra 7 saat hiçbir şekilde yer değiştirmiyor. Olay yerindeki polisler, sahte delil üreterek, suç delillerini yok ederek suç işlemiştir. Cinayette neden kamera görüntüleri alınmıyor. Kameralar, cinayetin işlendiğini ve cesedin taşındığını gösterecek yerde.”
BİLİRKİŞİ RAPORLARI ŞAİBELİ
Dosyada görevli adli tıp uzmanı ve bilirkişilerin de şaibeli raporlar verdiğini ortaya çıkardıkları ifade eden emekli Tümgeneral Ethem Büyükışık, “Ben hep devlet devletin kurumlarının hata yapmayacağına inandım; ama kişiler elbette yapar. Ankara Üniversitesi’nden üç uzman tarafından rapor hazırlandı. Bu raporda yüksekten düşme olayının mümkün olmayacağı Dorukhan Büyükışık’ın darba maruz kalarak öldüğü bilimsel olarak anlatılıyordu. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı İstanbul’daki Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurumu’na gönderdi. Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurumu’ndan 2020 yılında gelen raporun sonuç bölümünde sistematik otopsi raporunun sonuç bölümüyle aynıydı. Bu çürümenin boyutunu gösteriyor. Bunun üzerine itiraz ettik. Yasal olarak bu itirazın üst kurulda görüşülmesi gerekiyorken raporu yazan aynı kurulda görüşüldü. Benim başıma geldi, sıradan bir vatandaşın başına ne gelebilir tahmin bile etmek istemiyorum” diye konuştu.
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nin yüksekten düşme raporuna dikkat çeken Büyükışık şunları söyledi: “Üniversite önce, ‘Yüksekten düşme’ diyor, ardından itiraz edince “Yüksekten düşmediği başka bir yerde öldüğü” yönünde raporu düzeltiyor.‘Ben bunu bu raporu verenin amiri E.Ö’ye söyledim. Beni 27 metreden 14 bin Newton kuvvetle betona çarptırın ve 8 kırığım omurgam zarar görmesin kafam ve vücudum parçalanmasın ve şu demirin altına yatak bir şekilde gireyim dedim. 2 buçuk saat içeride konuşup özür dilediler ve raporu düzelttiler. Bu raporları verenler ahlaksızca o koltukta oturmaya devam ediyor” ifadelerini kullandı.
DÜŞMANIMIZ YOKTU
Oğlunun ve kendilerinin bir düşmanı olmadığını açıklayan Büyükışık, “Düşmanı olmayan bir çocuktu. Bizim de bir düşmanımız yoktu. Zaten öldürülme niyeti ile vurulmamış. Öldürme niyeti ile vurulursa bir defa değil emin olan kadar vurulur. Vücutta sadede 8 kemik kırığı var. Akciğer, karaciğer, dalak yırtılmış ve kasıkta tekme var. Sonra korkmuşlar çocuğu götürüp bırakmışlar” dedi.
ADALET İSTİYORUM
26 yaşındaki oğlu için intikam değil adalet istediğini vurgulayan Büyükışık, “Ben oğlumu neden ve kimin öldürdü bilmiyorum. Ben sadece bir şeyden eminim oğlum işkence ile katledildi. Ben oğlumun öldürüldüğünü, öldürenler ve gizleyenlerin bilinçli olarak bu faaliyeti yürüttüğüne inanıyorum. Adalet Bakanlığı, HSK Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ile İzmir ve İstanbul Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılıklarınca işlenen suçlara ilişkin dokuz 9 farklı adli ve idari soruşturma yürütülmektedir. Başsavcılıklarca yürütülen beş adli soruşturma muvcut. Kasten öldürme suçundan 11 sivil şüphelisi var. Birileri burada delilleri yok ederek, bazı kişilerle işbirliği yapıyor. Kurumlar kendilerini temizlemeliler. Kin nefret ve intikam duygusu hissetmiyorum umurumda olan katil değil benim devletin kurumları içindeki çürümüş insanlar kahrediyor. Benim verdiğim mücadele daha iyi bir ülke. Sahte adli tıp raporu hazırlayanların bu girişimlerini devletin imkân ve yetkileriyle yok ettiklerini gördüm. Bu hukuksuzlar yüzünden beni oğlum bir kere değil iki kere öldürüldü. Bize yapılan bu zulmün artık sona ermesini istiyorum” ifadelerini kullandı.
Editor : Şerif SENCER