Sovyetler ÖZETİ| döneminde yapılan bu santral, bölgede oluşabilecek bir depremde yıkılırsa ülkece büyük bir sızıntı tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliriz.
Peki, neden yetkililer bunun önüne geçmek yerine bile bile lades diyor?
Metsamor Nükleer Santrali'nin inşasına 1970'de başlanmıştı.
Dünyanın en riskli nükleer santrallerinin başında gelen Metsamor, yıllardır hem Ermenistan'ı hem de sınırında bulunan ülkeleri tehdit ediyor. Özellikle 1988'deki Spitak depremi, yıkılma tehlikesini daha da belirgin hâle getirdi.
Reaktör, o dönemde deprem bölgesine yaklaşık 100 km mesafede olmasına rağmen ciddi hasar görmüş ve sismik güvenlik eksiklikleri nedeniyle geçici olarak kapatılmıştıı. Üstelik reaktördeki uranyumun korumasız bırakılması da büyük bir güvenlik zaafı olarak ortada duruyor.
Fakat durumu sadece deprem riskiyle sınırlı tutmayalım. Santralin diğer teknik eksiklikleri de endişe verici. Ağrı Dağı fay hattı üzerinde bulunması, soğutma suyunun yetersizliği ve yakıtı koruyacak bir koruma alanının olmaması gibi sorunlar da var.
Bu durum karşısında Ermenistan, yaptırım almadığı gibi olayın sadece hafif eleştirilerle üstünü kapatıyor.
İki reaktörü bulunmasına rağmen şu an aktif olarak tek reaktörü çalışan, soğutma sistemlerinde problemler yaşanan bu santralde, bir patlama yaşanması durumunda doğu bölgelerimizde bizi ciddi bir tehlike bizi bekliyor olacak.
"Peki ne gibi bir tehlike?" diye soruyorsanız hemen söyleyelim: Birçoğumuz kansere yakalanabilir ve hatta hayatımızı kaybedebiliriz. Üstelik bu, sadece tehlikenin üçte biri. Hâlihazırda santralden çıkan atık su, Aras Nehri vasıtasıyla Hazar Denizi'ne karışarak bölgedeki diğer ülkeleri de etkiliyor.
Editor : Åžerif SENCER