Erdoğan, ÖZETİ| partisinin grup toplantısında, 14 Mayıs 1950’den hareketle, “‘Yeter, söz de karar da gelecek de milletindir’ diyerek 2023’te milletimizin desteğine talibiz” dedi. Erdoğan’ın, CHP iktidarının son bulduğu, muhalefet partisi olan DP’nin iktidara geldiği seçim tarihini ve sloganı, iktidarının 21. yılında kullanması dikkat çekti. Muhalefetin en güçlü blokunun “Millet İttifakı” adını kullanması ve bu ittifakta DP’nin de yer alması ise ayrı bir tezat oluşturdu.
UYAR: İRONİK
Tarihçi Prof. Dr. Hakkı Uyar, “Yeter. Söz milletindir” sloganına ve afişe işaret ederek “Afiş, CHP’nin kendi içerisinden doğan ve Celal Bayar’ın liderliğindeki DP’nin tek parti dönemine, CHP’nin iktidar yıllarına tepki niteliği taşımaktadır. Aslında kendi içerisinden çıktıkları tek parti dönemine, 20 yıllık iktidara eleştiride bulundular. Bugün, 20 yıllık iktidardan sonra AKP’nin ‘Yeter. Söz milletindir’ demesi her şeyden önce ironik. Çünkü bu cümle muhalefette iken söylenebilecek bir cümle, 20 yıllık iktidardan sonra söylenebilecek bir cümle değil. Bu cümleyi söylese söylese bugün Millet İttifakı söyleyebilir. Üstelik DP ile aynı adı taşıyan parti de orada. Eğer kendi iktidarınızın 21. yılında ‘Yeter. Söz milletindir’ diyorsanız, iktidarınız boyunca sözün millette olmadığını beyan ediyorsunuz demektir. Dolayısıyla tarih tekerrür ederse yine iktidar, yani AKP kaybetmiş olacak” dedi.
(Hakkı Uyar)‘SAĞLAYAN İNÖNÜ’YDÜ’
14 Mayıs 1950 seçimlerine ülkeyi götüren kişinin İsmet İnönü olduğunu ve böylece demokrasi devriminin tamamlandığını kaydeden Uyar, “İnönü ve kuşağı, ülkeyi saltanattan cumhuriyete, oradan da demokratik cumhuriyete taşıdı. DP iktidarı ise maalesef demokrasiden otoriter bir rejime taşıdı. AKP ise demokratik parlamenter rejimi, kuvvetler ayrılığının zayıfladığı, bütün gücün başkanda toplandığı bir yönetime dönüştürdü. İnönü, ülke yönetiminin şahısların elinde olmamasını, iktidarın seçimle değişmesi gerektiğini ve bunun kurumsallaşmasını istiyordu ve bunu başardı. Sözün milletin olmasını sağlayan İnönü’ydü” dedi.
‘ANORMAL HİKÂYEYİ NORMALLEŞTİREN TARİH ANLAYIŞI’
Siyaset bilimci Onur Alp Yılmaz, AKP’nin, iktidara geldiği günden itibaren “bizim medeniyetimiz” tanımı üzerinden muğlak bir “dava” çağrısı yaptığını ve kendisini “medeniyetin gerçek temsilcisi” olarak gördüğünü, modern çağa ortak olmak isteyenleri ise “milletin değerlerine yabancı ve vesayetçi” olarak nitelendirdiğini vurguladı.
“Bu tarih okuması epey problemli. Öyle bir tarih anlatısı var ki zannedersiniz 1930’lardan direkt 2000’lere atlamışız, ara dönemde hiçbir şey yaşanmamış” diyen Yılmaz, “Anormal hikâyeyi normalleştiren ve bu tarih anlatısını egemen kılan bir 20 yılla karşı karşıya kaldık” ifadelerini kullandı.
(Onur Alp Yılmaz)Yılmaz, “bir avuç CHP’li elit” ile “geleneksel değerlere bağlı geniş kitleler” olarak iki kitleyi esas alan tarih anlatısına dikkat çekerek şunları kaydetti:
‘DARAĞACI GÖRECEĞİZ’
“Bu tarih anlatısında bir yanda ‘merkezi elitler’i temsil eden CHP varken çevreyi ise onun karşısında kim konumlanıyorsa o temsil eder. Yani 1950-1960 arası DP, 1961-1980 arası Adalet Partisi ve 2002’den beri de AKP, CHP’nin karşısında konumlanan bloktan kim koparsa, o aynı zamanda (Adnan) Menderes’in, (Turgut) Özal’ın ve Erdoğan’ın, yani ‘milletin’ blokundan kopmuş ve adeta lanetlenmiştir. Dolayısıyla bu tarih anlatısı içinde DP’nin bugün Millet İttifakı’nın içinde yer alması bu tarih anlatısının içinde bir şey ifade etmiyor. Çünkü mevcut haliyle DP, milletin değil, ‘lanetlenmiş’, ‘milletten kopuk elitlerin’ safında konumlanıyor. O yüzden seçim tarihinin 14 Mayıs olarak seçilmesi, seçim sürecinin bu çarpık hikâye üzerinden kurgulanacağını da bize gösteriyor. Muhtemelen seçim meydanlarında Menderes’in darağacındaki fotoğraflarını dahi göreceğiz.”
TARİHSEL SEMBOLLER
14 Mayıs tarihinin, 1950 seçimlerine atıfla belirlenmesiyle AKP’nin alternatif tarih yazımı için bu gibi sembolleri de kullanmasını gündeme getirdi. AKP iktidarı boyunca bazı önemli tarihlerde tahrifat yapılırken, bazı gelişmeler ise tarihsel açıdan önemli tarihlere ortak getirildi.
Bu tarihlerden bazıları şöyle:
12 Eylül 1980’deki Amerikancı darbenin yıldönümünde, 12 Eylül 2010’da, terör örgütü FETÖ’nün elebaşı Fethullah Gülen’in “İmkân olsa mezardakileri bile kaldırarak referandumda ‘evet’ oyu kullandırmak lazım” dediği ve FETÖ’nün kamuda örgütlenmesinin tamamen önünün açıldığı halk oylaması gerçekleştirildi. Tarih üzerinden kurulan açıklamalarda, 12 Eylül askeri darbesine atıf yapılarak, “askeri vesayetin kaldırılığı” savı kullanıldı.23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın bulunduğu haftaya denk gelen Kutlu Doğum Haftası, özellikle AKP iktidarında yoğun katılımlarla kutlandı. 23 Nisan’a karşı kutlandığı eleştirileriyle karşılaşan Kutlu Doğum Haftası’nın, 15 Temmuz’daki darbe girişiminin ardından FETÖ icadı olduğu ve FETÖ elebaşı Gülen’in doğum gününe denk geldiği iddia edildi. 2017’de haftanın adı Mevlidii Nebi Haftası olarak değiştirildi ve Mevlid Kandili haftası kutlanacağı açıklandı.
30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları da AKP’nin alternatif tarih anlatısından nasibini aldı. 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları azalırken, yerini 26 Ağustos Malazgirt Zaferi kutlamaları aldı. Başka Erdoğan olmak üzere iktidar temsilcilerinin de katılımıyla Ahlat’ta görkemli törenler düzenlenmeye başlandı.
Eğitim müfredatında cumhuriyet tarihine yönelik atılım ve devrimlerin yeri azaltılırken, Irak Cephesi’ndeki Kutül Amare Zaferi ile Medine Müdafaası’nın yıldönümlerine daha fazla önem atfedilmeye başlandı. Bu nedenle tarihçiler tarafından “cumhuriyet tarihine dinsel yönü ağır basan alternatif tarih anlayışı yerleştirilmek istendiği” eleştirisi yapıldı.
Çanakkale’nin Lapseki ile Gelibolu ilçeleri arasında inşa edilen 1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılış tarihi, 18 Mart Deniz Zaferi’nin yıldönümünden 26 Şubat’a alındı. 26 Şubat, 1954 doğumlu olan Erdoğan’ın yaş günü olmasıyla tartışıldı. Tepkiler üzerine tarih yeniden 18 Mart’a alındı.
Editor : Şerif SENCER