Yemek, ÖZETİ| hayatta kalmak için fizyolojik ihtiyaçlarımızın en önemli kısmını oluşturuyor, vücudumuzun hayatta kalmak için yemeğe ihtiyacı var. Yaptığımız birçok şeyin merkezinde yemek bulunuyor. Yani yemek paylaşmanın, bağlanmanın ve iletişim kurmanın bir yolu olarak görülebilir.
Psikolog Beril Eser, sadece fiziksel açlığı doyurmanın yanı sıra stres, rahatlama, ödül gibi birçok durumda yemek ile aramızda duygusal bir bağ olduğunu ve buna bağlı olarak duygusal yemenin kontrol edilemez bir durum olduğunu dile getiriyor.
DUYGUSAL YEME ALIŞKANLIĞI NEDİR?
Kimi zaman stresli bir anda kimi zaman rahatladığımız bir anda kimi zaman ise ödül gibi birçok durumda yemek yeriz. Eser, yemek ile aramızda duygusal bir bağ olmasının normal olduğunu ama göründüğü kadar masum olmadığını belirtiyor. Psikolog Beril Eser, “Duygusal yeme bir süre sonra kontrol edilemez bir noktaya gelebilir. Fazla miktarda yiyeceği kısa sürede tüketme gibi davranış örüntüleri gözlenebilir. Genelde bu yiyecekler fast-food, abur cubur ya da tatlı gibi yiyecekler olur. Bu noktada duygusal yemeyle ilgili adım atmalı ve çok gecikmeden önlem alınmalı” diyor.
Duygusal yeme çok sık olduğunda veya duygular ile yemek dışında farklı şekilde baş edebilecek yöntemler bulunamadığında bunun bir problem haline gelebileceğinden bahseden Psikolog Beril Eser, “Her ne kadar o anda yemek yemek baş etme yöntemi gibi görünse de aslında yemek, gerçek sorunu ele almıyor. Eğer stresli, kaygılı, sıkılmış, yalnız, üzgün veya yorgun hissediyorsanız, yemek bu duyguları düzeltmeyecektir. Sıkı diyetler yapan veya diyet geçmişi olan kişilerde duygusal yeme veya yeme atakları daha sık görülebilir.
Duygusal yeme sıklıkla otomatik bir davranıştır. Yemek ne kadar baş etme yöntemi olarak kullanılırsa, o kadar alışkanlık haline gelir” diyor.
DUYGUSAL YEME ALIŞKANLIĞININ ZARARLARI NELERDİR?
Duygusal yemenin kişilerde birçok psikolojik rahatsızlığa yol açabileceğini ve en sık görülebilecek psikolojik sorunlardan birinin depresyon olduğunu belirten Psikolog Beril Eser, oluşabilecek psikolojik rahatsızlıkları şu şekilde açıklıyor: “Kişiler duygusal yeme süreciyle birlikte çok yoğun suçluluk, pişmanlık, öfke gibi duygulara sahip olabilirler. Yeme ve duygular döngüsünde değişim olmadığı takdirde bu duygular büyümeye devam eder ve artık kişilerin davranışlarında da bazı depresif semptomlara yol açabilir. Bir diğer yandan ise yoğun kaygılı düşüncelerin eşlik ettiği kaygı bozukluğu da görülebilir. Duygusal yeme sonrasında kişiler umutsuzluğa kapılabilir, “bu nasıl geçecek?” “Ben iyileşemeyecek miyim?” gibi birçok düşünce görülebilir.”
Psikolog Beril Eser, yemekle ilişkinin tamamen duygularla olduğu, artık farklı duyguların devre dışı kaldığı, yemenin ve yiyecek miktarının kontrol edilemez hale geldiği noktada duygu ve yemek arasındaki bağı ve bu işlevsiz döngüyü kırmak için bir uzmandan destek almak gerektiğini belirtiyor.
Editor : Şerif SENCER