Suriyeli ÖZETİ| toplumsal cinsiyet eşitliği aktivisti Lubna Albadawi, Suriye'de 8 Mart'ın, kadınların maruz kaldığı zorluklara dikkat çekmek, hakları ile refahlarını savunmak için bir fırsat olduğunu ve cinsiyet temelli şiddet, ayrımcılık ve ekonomik eşitsizliğe karşı farkındalığı artırmayı hedefleyen etkinliklerle karşılandığını belirtti. Bununla birlikte, ülkede devam eden çatışmalı sürecin, kadınlar ve onların hakları üzerinde yıkıcı bir etki yarattığını da belirtmenin önemli olduğunu söyleyen Suriyeli feminist, ülkesindeki kadınların yerinden edilme, şiddet ve diğer travma türleriyle karşı karşıya kaldığını vurguladı.
Albadawi, kadın haklarının evrenselliğine ve her kadının milliyeti, dini veya etnik kökeninden bağımsız olarak baskı ve ayrımcılıktan uzak bir yaşamı hak ettiğine inandığını ekleyerek, şu mesajı paylaştı: "Türkiye'deki ve dünyadaki kadınlara, ataerkil bir toplumda haklarımız ve itibarımız için mücadele etmenin zorluklarını yaşamış kadınlar olarak, dayanışma içinde olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Eşitlik mücadelenizde karşılaştığınız şiddet ve ayrımcılık gibi zorlukları tanıyoruz. Türkiye'deki kadınları hakları için mücadele etmeye ve birbirlerine destek olmaya çağırıyorum. Kadın haklarının insan hakları olduğuna ve cinsiyet eşitliği için mücadelenin küresel olduğuna inanıyorum. Farklı dünya bölgelerindeki kadınların farklı zorluklarla karşılaştığını fark ediyoruz, ancak bu zorlukların köklerinin genellikle aynı olduğunu da biliyoruz: Ataerkil yapı, cinsiyete dayalı şiddet ve ayrımcılık. Birlikte çalışarak, her kadının itibar, güvenlik ve özgürlük içinde yaşayabileceği bir dünya yaratabileceğimize inanıyorum. Sesi yükseltmeye ve değişim talep etmeye devam etmemiz gerekiyor."
PERU: HAKLARIMIZA KİBAR TALEPLERLE ULAŞMADIK
Perulu gazeteci Gloria Purizaca, ülkesinde 8 Mart'ın, ayrımcılığa ve erkek egemenliğine karşı kadınların mücadelesinin anıldığı bir gün olduğunu söyledi. Şu anda, Peru'da kadınların ve kız çocuklarının en büyük sorunlarından ikisinin, esas olarak cinsel sömürüyü amaçlayan "insan kaçakçılığı ve ortadan kaybolmalar" olduğuna dikkat çekti. Bununla birlikte Perulu kadınların cinsel ve üreme sağlığının toplumla birlikte devlet kurumlarından da etkilendiğini belirten Purizaca, "Bir örnek vermek gerekirse, tecavüz vakalarında terapötik kürtaja erişim, ülkedeki kadınlar için bir hak olmasına karşın buna ulaşmak neredeyse olanaksız" dedi.
Perulu kadınların, özellikle en yoksullarının, maruz kaldığı her türlü cinsiyet temelli şiddete karşı adalete erişiminin çok zor olduğunu vurgulayan Purizaca, şunları söyledi: "Bu nedenle kadınların seslerinin duyulmadığı bir ülkede kadınlar günü önemli. Çünkü bu, yaşadığımız farklı ihlalleri vurgulama fırsatımızın olduğu bir gün. Kadınlar sırf kadın oldukları için yüzyıllarca ayrımcılık yaşadı ancak şu anda sahip olduğumuz hakların hiçbirine kibarca talep edilerek ulaşılmadı. Aksine, bizden önceki kadınlar sürekli mücadele ederek o hakları elde etti. Bu şekilde, erkekler için inşa edilmiş bir dünyada yaşamamıza karşın haklarımız için mücadele sona ermemeli. Değişim kolay değil ama farklı engellerle karşılaşsak bile sesimizi yükseltmek ve cinsiyetçi yapıyı sorgulamak zaten tüm çeşitlilikleriyle kadın haklarının fethine doğru atılmış bir adımdır."
YUNANİSTAN: BİZİM İÇİN KAVGA GÜNÜ
Yunanistan'dan ecofeminist Anastasia Vaitsopoulou, son birkaç yıldır 8 Mart'ın, uluslararası feminist bir greve dönüştüğünü belirterek "Bu, güllerle ve hediyelerle kutlanacak bir gün değil" dedi. Yunanistan'da COVID-19 salgını sırasında ve sonrasında yoğunlaşan bir kadın cinayeti "salgını" olduğunu ve feminist hareketin hâlâ "kadın cinayeti" teriminin yasal olarak tanınması için mücadele ettiğini aktaran Vaitsopoulou, "Bir araştırmaya göre Yunanistan'da 2020'deki 8 kadın cinayeti, 2021'de 23'e çıktı ve yüzde 187.5 artışla 2021'de kadın cinayetlerinde en yüksek artış yaşandı. Ek olarak, pandemi döneminde 2020'de fiziksel şiddet mağdurlarının sayısına yüzde 110.2 ve 2021'de yüzde 90.4 oranında korkutucu bir artış damgasını vurdu. Yani, Yunanistan'da kadınlar günü bir kavga günüdür" dedi.
Vaitsopoulou, şunları ekledi: "Feminist sloganın altını çizdiği gibi 'Biz durduğumuzda, dünya bizimle birlikte durur.' Etnopatriarkaya karşı, hep birlikte bu kesişen mücadeleyi vermemiz ve birleşmemiz gerekiyor. Yunanistan'dan Türkiye'ye, Meksika'dan İran'a, Yemen'den Filistin'e ve Çin'e kadar, kadınlık ve kadınlar, yerliler, göçmenler, mülteciler, hepimiz aynı sorunları yaşıyoruz. 8 Mart'ta yaptığımız gibi durmaya (Kadınlar Günü kutlama değil, grevdir) karar verdiğimizde, geri kalan dünya, ücretli olmayan emeğimizin ne kadar önemli olduğunu, kadın düşmanlığının bizi öldürdüğünü, cis, trans ve non-binary bireyleri nasıl etkilediğini ve toplumlarımızın cinsiyet eşitliği konusunda gerçek ilerleme kaydetmek için hâlâ atması gereken ne kadar adım olduğunu fark edecektir. İranlı kadınların uğruna mücadele ettiği 'Kadın, Yaşam, Özgürlük' hedefine, ırk, sınıf, engellilik, cinsel yönelim gibi ayrımlar gözetmeksizin ulaşana kadar... Son olarak, biz Yunanistan’dan feministler; size, komşularımıza yönelik son depremden dolayı en derin taziyelerimizi iletiyor ve mağdurlarla dayanışma içinde olduğumuzu belirtmek istiyoruz."
AFGANİSTAN: KARALIĞA KARŞI BİR MUM GİBİ
Afganistan Devrimci Kadınlar Birliği'nden (RAWA) Friba, "Afgan kadınlar, ülkeyi en kadın düşmanı, cahil, suçlu ve kana susamış köktendinci güçlerin yönettiği bir zamanda 8 Mart'ı kutlayacak" dedi. Ülkesindeki kadınların Taliban'a karşı mücadelesini hatırlatan Friba, "ABD'nin, diğer Batılı hükümetlerin ve onların paralı askerlerinin ihanetlerine ve suçlarına karşın Afganistan'ın kadınları sokaklara çıkıp temel hakları için bağırdıklarında, Taliban'a ve kadın düşmanı zihniyetlerine karşı olduklarını zaten güçlü bir şekilde gösterdiler. Afganistan'ın cesur kadınları işkence görmelerine, tehdit edilmelerine ve hapsedilmelerine karşın pes etmediler ve yine sokaklara çıkıp ağır silahlı Taliban'a karşı durdular" ifadelerini kullandı.
Afganistan'da 8 Mart'ın, "kadın ve insanlık düşmanlarına karşı şehitlerin anısına, mücadele ve sözün yenilenme günü" olduğunu belirten Friba, mevcut durumda Taliban'a karşı kadınların protestosunu "topraklarımızın derin karanlığında bir mum gibi" ifadesiyle tanımladı.
"PRATİK BİRLİKLE MÜMKÜN"
Afgan kadınların her geçen gün daha örgütlü ve harekete geçmeye hazır olduklarına inandıklarının ve bu "gerileyen gücün" ömrünü daha da kısaltacak şeyin kadınların mücadelesi olacağının altını çizen Friba, şu ifadeleri kullandı: "Biz RAWA olarak, tüm Ortadoğu'daki bu suçlu, cahil ve köktendinci rejimlerin devrilmesini temenni ederken, Afganistan, İran, Irak, Suriye, Kürtlerin yaşadığı bölgeler ve diğer ülkelerde özgürlük, demokrasi ve laikliğin tam olarak sağlanabilmesinin, özellikle kadınların sürekli mücadelesi ve tüm ilerici ve demokratik güçlerin pratik birliğiyle mümkün olacağına inanıyoruz. Bu, emperyalist hükümet, gerici ve terörist grupların modellerini, toplumumuzdan bir an önce ve herkes için tamamen yıkmak ve kökünden sökmek için gerekli olacaktır. Dünyanın dört bir yanındaki tüm kadınlardan bu günü baskıya karşı birlik, dayanışma ve yenilenme günü olarak kutlamalarını, ayrıca Türkiye ve dünyanın diğer bölgelerindeki devrimci ve öncü kadınlardan Afganistanlı kadınların yanında durmalarını istiyoruz. Karanlığa karşı mücadelemizi protesto yoluyla desteklemelerini ve hükümetlerini, Taliban'ı desteklemekten vazgeçirmelerini istiyoruz."
İRAN: DEVİRMEK ZORUNDAYIZ
İranlı Feminist Ava Avishan, İslam Cumhuriyeti'nin ilk günlerinden ve birinci Dünya Kadınlar Günü'nden itibaren kadınların, rejime ve onun kısıtlayıcı yasalarına karşı direndiğini ve zorunlu başörtüsüne karşı durduğunu söyledi. MEK (Halkın Mücahitleri Örgütü) gibi siyasi yapıların ve Müslüman siyasi grupların bile kıyafet seçme hakkı ve kadın erkek eşitliği için başörtüsüz kadınlarla yan yana durmalarının da "ilginç" olduğunu belirten Avishan, şöyle konuştu: "Kadınlar günü bizim için bir özgürlük ve eşitlik sembolü olsa da ülkemizde ve dünyada var olan yasaları değiştirmek için ciddi ve maksatlı adımlar atmak gerekiyor. İranlılar olarak rejimimizde reform yapılamaz, bu yüzden rejimi devirmek zorundayız! Ancak daha demokratik ülkelerde kadınlar ve erkekler, kadınlara karşı yasaları değiştirmek için yan yana durmalıdır. Hükümetlerinden her yıl yeni yasalar çıkararak kadına yönelik şiddeti azaltmalarını istemeliler. Kadınlar hükümet içinde daha çok yer almalı ve şiddet karşısında sessiz kalmamayı öğrenmeli."
Editor : Şerif SENCER