“Elbette ÖZETİ| paraya para demeyen zenginler!” dediğinizi duyar gibiyiz. Ancak konunun zengin/fakir ayrımıyla pek de ilgisi yok. Çünkü işin içinde bambaşka sebepler var. Aslında bu satırları okurken bunu mantığınıza oturtamamanız oldukça normal.
Ancak bu araçların hangi sebeple terk edildiğini öğrenebilmek için okumaya devam edebilirsiniz.
Olayın merkezi olan Dubai’ye bir yolculuk yaparak başlayalım.
Birleşik Arap Emirlikleri’nin nüfus olarak en büyük şehri olan Dubai, dünyanın en yüksek gökdeleni olarak bilinen Burj Khalifa gibi bir mimariye ev sahipliği yapar ve daima pahalılığın ve lüksün doruk noktasındadır.
Ayrıca şehrin ekonomisinin, farklı ülkelerden gelen işçilere bağımlı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu şehrin en ilgi çekici noktalarından birisi de şüphesiz, gelir vergisinin olmamasıdır. Elbette böyle bir durum da halkın refahını ve alım gücünü bir hayli arttırır.
Hâl böyle olunca lüks bir araç sahibi olmak, hayalden ziyade gerçeğe dönüşür. Dubai caddelerinde daha orta yollu araçlarla karşılaşmak mümkün olsa da şehrin geneline, lüks arabalar hâkimdir ve bu süper model arabalar, Dubai’de zenginliği göstermenin en iyi yolu olduğu için âdeta bir yaşam biçimine dönüşmüştür.
Peki bu lüks araçlar, tabiri caizse neden çöpe atılıyor?
Dubai’de insanlar, hangi türden bir yaşam biçimine sahip olursa olsun, gelenekler ve yerel yasalar bu şehir için epey önemlidir ve bunlara sıkı sıkıya bağlı olunması beklenir. Aksi takdirde cezalarla karşı karşıya kalınır.
Dubai’nin adalet sistemi, kısmen şeriat ve Batı hukukunun bir karışımıdır ve bu durum da halkın eylemlerinin, beklenenden farklı sonuçlar doğuracağı anlamına gelir. Burada farklı olan şey, ödemeleri geciktirmenin hırsızlıkla eş değer tutulması olur.
Yani bir Ferrari'nin ödemesini ertelemek, doğrudan hapse girileceği manasına gelir. Dubai’de krediler büyük, bol ve alınması çok kolaydır. Bu sebeple insanlar, maddi bir zorlukla karşı karşıya kalmalarına gerek kalmadan yeni bir araba satın alabilmek için kredi almaktan çekinmez.
Bu krediler ödenmediğinde ise 3 farklı seçenek ortaya çıkar. Tanıdıktan borç almak, hapsi boylamak ya da kredisi ödenmeyen arabayı terk ederek çekip gitmek!
İşte insanlar tam da bu sebepten araçlarını, arkalarına bakmadan otoparklara bırakıp giderler. Araçlar o kadar fazladır ki bunları, şehrin arsalarında veya çölün ortasında görmek mümkün olur.
Bu araçlar fazlalığın yanında yine o kadar alelacele terk edilmişlerdir ki bazı araçların anahtarları hâlâ üzerindedir ve polis gelip bu araçları çekene kadar bırakıldıkları yerde beklerler. Bu süreç günler, bazen aylar bile alabilir.
Çünkü yerel yasalar, bu terk edilmiş araçların çekilmesini daha da yavaşlatır. Eğer konum Dubai ise bir çekici çağırıp bu araçtan kurtulmak, zannedildiği kadar kolay bir iş değildir.
Peki bu araçlardan birini satın almak istesek?
Eğer arabasını çölün ortasına bırakan kişi, ödenmesi hâlâ mümkün olan borcu ödememekte ısrarcı olup kayıplara karışmışsa, aracın sahibinin kim olduğunu anlamak epey zor olur. Bunun yanında o kişinin ne kadar borcu olduğunu öğrenebilmek de mümkün olmaz.
Ayrıca bu araçlar bazı zamanlar, polislerin devriye araçları yapılır. Aynı zamanda Dubai sokaklarında görülen lüks polis arabalarının sırrı da budur. Yine şehrin hükûmeti, bu terk edilmiş arabaları satın alabilmek için açık artırmalar düzenler ancak dünyanın diğer ucundaki bir arabayı satın almak da epey cesaret ister.
Kaynaklar: Donut, University of Colomboİlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz:
Editor : Şerif SENCER