Kahramanmaraş ÖZETİ| merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerden sonra alınan 3 aylık OHAL kararını içeren Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Resmi Gazete’de yayınlandı.
Bu kararname ile depremin merkez üssü ve etkilenen çevre illerde yargı alanında uygulamaya konulan maddeleri değerlendiren Avukat Arabulucu Umut Metin, şirketlerin OHAL kapsamında koruma altına alındığı söyledi.
Metin, “Bölgedeki şirketlerin depremin etkisinden kurtulması için zamana ihtiyacı var. Tesislerdeki zarar yanında, önemli bir iş gücü kaybı mevcuttur. Keza işletmelerin sağlıklı çalışması için gerekli olan altyapı da halihazırda büyük oranda yoktur. Kararname bu haliyle sadece vatandaşlar için değil, tüzel kişiler için de geçerli. Şirketleri de insanlar yönetir. İnsanların zor halinde, şirketlerin ve diğer tüzel kişilerin zorda olması normaldir. Kararname ile 10 kentimizde ticaret sicile kayıtlı şirketlerimiz koruma altına alınmıştır” dedi.
Deprem nedeniyle OHAL ilan edilen bölgede alınan yargısal tedbirlerle ilgili bilgi veren Metin, “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Resmi Gazete’de yayınlandı. Bugünlerde deprem bölgesinde kamu düzeninin sağlanması gerekiyor. Acil yargısal ihtiyaçların karşılanması, olası hak kayıplarının engellenmesi kararnamenin gayesidir, denilebilir” ifadelerini kullandı.
YARGISAL SÜRELER 2 AY SÜRE İÇİN DURMUŞTUR
Hukukta, kanunda belirtilen süre içinde işlem yapılmaz ise hak kaybı yaşanacağını vurgulayan Metin, “O hak bir daha kullanılamaz. Örneğin bir hukuk davasına kural olarak 2 hafta içinde cevap verilmezse, davaya cevap hakkı kaybedilir. Deprem şartlarında insanlarımızın bu sürelere uyması beklenemez. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yerinde bir düzenlemedir. Aksi durumda, itiraz edemeyen itiraz hakkını, temyiz edemeyen temyiz hakkını kaybederdi. Kararname 11 Şubat’ta yürürlüğe girmesine rağmen, sürelerin 6 Şubat’tan itibaren durdurulması da isabetlidir” şeklinde konuştu.
ARABULUCULUK TOPLANTISI İÇİN BELİRLENEN SÜRELER DE DURMUŞTUR
Bölgede 3 ay süre ile arabuluculuk toplantılarının da yapılmayacağını aktarab Metin “İşçi-işveren davaları, tüketici davaları, alacak/tazminat talepli ticari davalar da dava öncesinde arabuluculuk toplantısı yapılması gerekmektedir. Bu süreler arabuluculukta en fazla 4 veya 8 haftadır. Bu toplantıya katılmayan taraf davasını ilerde kazansa bile, yargılama masrafları ve avukatlık ücretlerini ödemeye muhatap kalabilmektedir. Bu nedenle arabuluculuk toplantısına katılmamanın oluşturabileceği hak kaybı riski de göz önüne alınmıştır. Arabuluculuk yönüyle de belirlenen süreler durmuştur” ifadelerini kullandı.
TÜM iCRA TAKİPLERİ DURDU
Avukat Umut Metin söz konusu kararname ile yapılacakları şöyle anlattı:
“Kararname ile tüm icra işlemleri, ihtiyati haciz dahil durdurulmuştur. Mevcut icra takip dosyalarında işlem yapılamayacaktır. Yeni icra takipleri başlatılamayacaktır. İstisnası nafaka alacaklarıdır.
İCRA SATIŞLARI ERTELENECEK
İcradan yapılacak bir satışın deprem günü ile 6 Nisan 2023 tarihleri arasına denk gelmesi haline satışın yapılmayacağını belirten Metin, Satış bu tarihten sonra başka bir güne bırakılacaktır. Böylelikle satış suretiyle mağduriyet oluşması yanında, satışın da ekonomik olarak daha verimli yapılabilmesi ve depremzede borçlunun da bu satış sürecine dahil olmasına imkan verilmiş olacaktır. Kararname kapsamı 10 kentimizi esas alsa da, 10 ili aşmaktadır. Kararname depremin yaşandığı 10 ilde yerleşik olan, bu illerde resmi yerleşim yeri olarak ikamet eden tüm vatandaşlarımızı açıkça kapsamaktadır. Bunun yanında, bu illerimizde yerleşik olmasa bile 06 Şubat günü bu illerimizde bulunan vatandaşlarımız da kararname kapsamında korunmaktadır. Örneğin; yerleşim yeri İzmir olsa bile, 06 Şubat deprem günü deprem yaşanan 10 ilimizden herhangi birinde olan vatandaşlarımız da depremden etkilenmiş, zarar görmüştür. Bu vatandaşlarımız da kararname kapsamındaki hukuki korumadan faydalanırlar" diye konuştu.
“AVUKATLAR DA HUKUKİ KORUMADAN FAYDALANMAKTADIR”
Depremin yaşandığı 10 ilden herhangi birinin barosuna kayıtlı olan avukatlar ile vatandaşlar için geçerli olduğu gibi, depremin yaşandığı gün bu 10 ilde herhangi birinde bulunan avukatların da, hiçbir şey olmamışçasına avukatlık hizmetine devam etmesinin beklenemeyeceğinin altını çizen Metin, “Deprem bölgesinde vatandaşlarımızın vekilleri olan birçok avukat meslektaşımız maalesef vefat etmiştir. Veya bedenleri, yaşam alanları zarar görmüştür. Evini, işyerini, ofisini kaybeden çok sayıda meslektaşımız bulunmaktadır. Bu şartlarda avukatlar da kararname kapsamında koruma altındadır. Bu düzenleme ile vatandaşın hak kaybı da engellenmektedir. Kararnamedeki amaç bölgedeki mağduriyeti gidermek olmakla, bu bölgedeki vatandaş ve avukatlar eğer şartları el veriyorsa diğer bölgelerdeki alacakları ve hak iddiaları için yasal işlemleri yürütebilecektir” dedi.
DEPREM ARDINDAN YARGI ALANINDA YAPILMASI GEREKEN DİĞER KONULAR
Metin, deprem ardından yargı alanında yapılması gereken diğer konuları şu şekilde sıraladı:
“Bölgedeki hasar tespiti, delil tespiti gibi hasımsız işlerde avukatlık vekâleti aranmaksızın avukatlar özel yasanın da verdiği imkânla hukuki işleri takip edebilir. Vatandaş bu konuda bilgilendirilmelidir.
Bölgedeki tüm vatandaşların adli yardım talepleri ek bilgi - belge talebi olmaksızın olumlu karşılanmalıdır.
Bölgedeki vatandaşın ve/veya avukatın 2 ay süre ile tüm mazeret beyanları kabul edilmelidir.
Bölgede yargısal bir aşama için herhangi bir mazeret beyanı, mazeret belgesi olmasa dahi depremin olumsuz etkisinin Türkiye genelinde oluşturduğu tablo dikkate alınarak, mahkemelerce mağdurlara ek mağduriyet ihtimali oluşturmamak için hassas davranılmalıdır. Hak kaybı yaşatmamak için duruşmalara mazeret sunulmaması halinde dahi, durumun deprem ile bağı olabileceği gözetilerek en az 2 ay süre ile hukuk davalarının düşmesine müsaade olunmamalıdır.
Avukatlar da mesleki olgunluklarına yaraşır bir tavır göstererek, meslek etik kuralları ve dayanışma olarak, deprem yaşanan illerin de ötesinde bu sürede ülke genelinde karşı taraf duruşmada bulunmasa dahi davanın düşmesini talep etmemelidir. Davayı takip ettiklerini, karşı tarafın mazeretli sayılmasını ve duruşmanın 6 Nisan 2023 sonrasına ertelenmesini talep ettikleri beyanında bulunmalıdır.
Bölgede yaşayan ve yakınları bölgede olan ancak adli kontrol nedeniyle başka bir ilde bulunmak zorunda kalan adli kontrol kapsamındaki kişilerin adli kontrolleri yurtdışı çıkış yasağı gibi bir hale dönüştürülmelidir. Ülke içinde adli kontrol kararları nedeniyle seyahat kısıtlaması en asgari düzeye indirilmelidir.
Bölgedeki hakim ve savcıların, infaz koruma memurlarının, kalem personellerinin insan olduğu ve bölgedeki tüm vatandaşlarımız gibi psikolojik olarak zor olmasının normal olduğu gözetilerek, bölgeye yeter ek Hakim - Cumhuriyet Savcısı- İnfaz Koruma Memuru- Kalem Memuru görevlendirilmelidir.”
Editor : Şerif SENCER