Tarihi ÖZETİ| 1900’lerin başına dayanan bu çift kanatlı uçaklar, savaş zamanında adlarını duyurmuşlardı. Günümüzde yerini tek kanatlı uçaklara devretmesinin en büyük nedenleri ise yine askerî ve teknolojikti.
Birçok kişinin belki hayatında hiç görmediği, kiminin de hayatının belli bir döneminde yer edinmiş olan bu uçak türleri sizce günümüzde neden artık kullanılmıyor olabilir? Gelin, birlikte inceleyelim.
Havacılık tarihine kısa bir bakış atacak olursak takvimler bizi 1903’e götürüyor.
Wright Kardeşler olarak bilinen Wilbur ve Orville Wright, uçuş konusunda kendilerini olabildiğince geliştirmiş iki kardeşti. ABD o dönemde kardeşleri destekliyordu ancak ABD’nin ilk ve tek buhar motorlu ve havadan ağır ilk pervaneli uçağını Alman havacı olan Gustav Weisskopf 1899’da uçurmuştu. Gustav, ABD vatandaşlığına geçmek istemediği için ABD, bu konuda Wright Kardeşler’i desteklemeye devam etti.
Takvimler 17 Aralık 1903’ü gösterdiğinde, Wright Kardeşler ilk uçaklarını havalandırdı.
Uçurulan bu uçak aerodinamik ses teorisine bağlı kalınarak iki pervaneli bir şekilde yapılmıştı. Pilotla birlikte ağırlığı 335 kg'dı. Orville birinci denemede 12 saniye uçtu ve sadece 37 metre mesafe kat etti. Ama o günkü son denemesinde bu süre 59 saniyeye çıktı ve 260 metreye kadar uçabildi.
1900’lerin başlarında motor üreticileri, bir uçağın uçmasını sağlayacak güçte motor üretemiyordu. Daha doğrusu motor gücü ile hafiflik arasındaki denge, uçmaya müsaade etmiyordu. Bundan dolayı da Wright Kardeşler, kendi motorlarını geliştirmek zorunda kaldılar.
Hazırladıkları ahşap gövdeye sahip olan çift kanatlı uçağın, kanvas kumaştan yapılmış kanatlarının açıklığı yaklaşık 12 metre olarak ölçüldü. 17 Aralık 1903’te Wright Kardeşler, bir motorlu uçakla insanlığın uçma hayalini gerçekleştirdiler.
I. Dünya Savaşı sırasında uçaklar, sadece gözetleme ve keşif amacıyla kullanılıyordu. Çünkü tek kanatlı olan uçaklar, en fazla 100 km/sa hızla uçabiliyordu.
Maksimum menzilleri 140 km ile sınırlıydı. Hepsinden önemlisi, bu uçakların teknolojisi silah ve teçhizat taşımaya izin vermiyordu. Hal böyle olunca uçaklar, siperlerdeki düşman askerlerinin açık hedefi haline geliyor ve üstelik saldırılara karşılık veremiyorlardı.
Hiç şüphe yok ki tüm savaşan devletler, uçaklarını rakiplerine zarar verecek şekilde geliştirmenin yollarını aradılar. Geriye dönüp bakınca, hiç kimsenin bunu bir tek kanatlı uçakla yapmayı başaramadığını görebiliriz.
Bu uçakların hem silahları taşıyamayacağı hem de hız kabiliyetlerini artıramayacağı belliydi. Yükü artırmanın tek yolu, kanat açıklığını artırmaktı ancak uçağın malzemeleri ve tasarımı da buna uygun değildi. Nihayet bu ihtiyaçlar ve yoksunluklar çift kanatlı uçağın yükselişine neden oldu.
Mühendisler, daha güçlü motor yapılamadığı için, kanatlar üzerinde yoğunlaşmış ve bir kanat yerine iki kanat kullanmanın motorun eksikliğini telafi edeceğini düşündüler.
Düşünülen bu yapı, kaldırma gücünü artırdığı gibi uçakların dayanıklılığına ve sağlamlılığına da olumlu etki etmişti. Böylece çift kanatlı uçak devri başlamış oldu.
Çift kanat kullanılması kanat açıklığının daha az olmasına imkân verdi, daha kısa kanatlar da daha yüksek manevra kabiliyeti sağladı. Zamanla da çift kanatlılar, dayanıklılık ve alabildikleri yük miktarı kapasitesi dolayısıyla üstün bir hale geldi. Ancak motorda bir geliştirme olmadığı için hız sorununda da bir ilerleme olduğunu söyleyemeyiz.
Peki zamanla neden çift kanatlı uçaklar, yerlerini tek kanatlılara bıraktı?
İki kanat, taşıma gücünü yükseltmişti yükseltmesine ama çok da artırmadı. Çünkü kanatlar atmosferin aynı kısmında hareket ediyor, bu da aerodinamiği olumsuz etkiliyordu. İki kanadı bir arada tutmayı sağlayan parçalar da çok fazla sürtünmeye sebep oluyordu. Görüş kapasitesinin düşük olması da kullanılmaması için bir nedendi.
Saydığımız bu dezavantajlara rağmen I. Dünya Savaşı’nda çift kanatlı uçakların avantajları, diğer türlere göre baskın gelmiştir.
Zamanla teknolojik ilerlemeler ve kompozit malzemelerin üretimi bu denklemi değiştirdi. Çünkü hafif malzemelerin üretimi, mühendislerin kanat açıklığını genişletebilmesine imkân tanıdı. Kompozit malzemeler de ek aerodinamik katkılar sağlamış oldu.
Yapısal bütünlük artık bir sorun değildi ve daha az sürtünme önemli bir avantaj sağladı. Ek olarak, motor teknolojisindeki gelişmeler, daha hafif ve daha güçlü motorların yapılmasını mümkün kıldı.
Elbette çift kanatlı uçaklar, tek kanatlı uçaklarla boy ölçüşemezdi. Temel sorun, teknolojik gelişmelerin tek kanatlı uçakları ihtiyaçlarına karşı daha duyarlı hale getirmesidir. Böylece, 1900'lerin başına damga vuran bu yenilikçi araç, II. Dünya Savaşı sonrası devrini kapatmıştır. Havacılık tarihinin çok önemli bir parçası olarak kabul edilen bu çift kanatlı uçakları artık sadece akrobasi uçuşları, müzeler ve tarihi filmlerde izleyebiliyoruz.
Editor : Åžerif SENCER