Dinimizin ÖZETİ| yapısına aykırı da olsa sanki dinî bir emir veya yasakmış gibi gördüğümüz, nesilden nesile aktardığımız ve yaşamımıza kimi zaman yön veren batıl inançlar, “hurafe” olarak da adlandırdığımız hikâyelerden ibaret.
Ne kadar “boş” olduğunu bilsek de merak dürtüsü, belirsizlik, talihsizliklerle baş etme veya kendimizi daha iyi hissetmek gibi birçok nedenle başvurduğumuz batıl inançlarımızdan 8 tanesini sizler için derledik ve inceledik.
Tahtaya vurmak
“Allah korusun.” anlamında da tahtaya vura vura hâl olduk. İstenmeyen durum için vurduğumuz tahtadan, kötü olasılıkları uzaklaştırmasını diledik. Tahtaya vurma inanışı, en yaygın olanlardan biri.
Sadece Türklerde değil Amerikan toplumunda da bu hareket öne çıkıyor. 2012’de yapılan bir araştırmaya göre Amerikalıların %51’i bu batıl davranışa inanıyor ve hayatında uyguluyor.
Peki nereden geliyor bu hareket? Kökeninde meşe ağacı yatıyor. Meşenin yükseklik ve sağlamlığı, eski zamanlarda özel güçlerle bağdaştırılıyordu. Özel güçleri etkin hâle getirip uyandırmak için ise tahtaya vuruluyordu.
Kara kedinin uğursuzluk getirmesi
Kara kedi dendiğinde hemen iki tane batıl inanç aklımıza geliyor. Biri, kara kedi görüldüğünde saçın tutulması, diğeri ise hepimizin yakından bildiği kara kedinin uğursuzluk getirdiği. Kökeni ise Avrupa’dan geliyor.
MÖ 300’lü yıllarda aslında kediler kutsal birer canlı olarak görülüyordu. Hele ki dişi kediler bazen tanrıça olarak bile kabul edildi. Ancak kedilerin Avrupa’da çok fazla çoğalması, değerlerinin düşmesine neden oldu.
Bir de o dönemlerde tek yaşayan zavallı ve yaşlı kadınlar evlerinde kedi besliyordu. Bu dönem, Avrupa’da cadıya inanıldığı da dönemdi. Takıntılı bir hâl alan cadı karakteri ise evde kedi besleyen kadınlara atfedildi. O dönemde kara kedilerin, gece yarısından sonra şeytan kılığına girdiklerine inanılıyordu. Bu sebeple de maalesef birçok kadın ve kedi beraber yakıldı.
Ölen kişinin üzerine, şişmemesi için bıçak koymak.
Hassas Görsel #blur-img{ filter: blur(100px); -webkit-filter: blur(100px); cursor:pointer; -webkit-user-select: none; -khtml-user-select: none; -moz-user-select: none; -o-user-select: none; user-select: none; } /* Position text in the middle of the page/image */ .blur-bg-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: bold; position: absolute; top: 50%; left: 50%; transform: translate(-50%, -50%); z-index: 2; width: 80%; padding: 20px !important; text-align: center; cursor:pointer; }
Eski Türklerde demir oldukça kutsaldı ve silah yapımında yaygın şekilde kullanılıyordu. Demirden yapılmış kılıçların üzerine ant içiliyor, demirin kötü ruhları uzaklaştıracağına inanılıyordu.
Ayrıca demirin insanları, hastalıktan ve şerden koruduğu da düşünülüyordu. Bu sebeple de ölen kişinin üzerine demir konmasının asıl sebebi aslında şeytanın gelmemesi. Şişmesin gibi düşüncelerle de uzun yıllar süregelen bir gelenek oldu.
Özellikle evde ölen kişilerin, cenazesi kaldırılana kadar bıçakla yere yatırıldığı oluyor. Bazı yörelerde ise kadınların karnının üzerine makas konuluyor.
13 numarasının uğursuzluğu
Yabancı ülkelerde 13’ün uğursuzluğu daha fazla olsa da biz de bu konuda pek geride değiliz. Özellikle ayın 13’ünün cumaya denk gelmesi, uğursuzluk anlamına geliyor. Bunun nedeni ise Hz. İsa’ya kadar gidiyor.
Hz. İsa çarmıha gerilmeden önce son akşam yemeğinde kendisi ve 12 Havarisi ile toplamda 13 kişi vardı. Bu yüzden de 13 sayısı lanetlendi ve korkutucu bir öge olarak kabul edildi.
Yenidoğanların kokmaması için tuzlanması
Şimdiki annelerin görünce çıldırdığı geleneklerden biri de yenidoğanların kokmaması gibi düşünceler ile tuzlanması. Aslında kokmaktan ziyade atalarımızın kabul ettiği inanış, bebeğin ileride güçlü ve yararlı bir insan olması.
Türkmen, Kazak ve Kıbrıs Türklerinde yaygın bu inanç, derisinin kalın olması gibi sebeplerle de yapılıyor. Ancak tuzun içerisindeki sodyumun kana karışması, böbrek yetmezliğinden beyin kanamasına kadar hatta ölüme bile neden olabileceğinden en çok da bu uygulamanın son bulmasını diliyoruz.
Gidenin arkasından su dökmek
Şamanizm inançlarından biri de gidenin arkasından “Su gibi gidip su gibi gelmesi.” için yapılan su dökülmesi. Bu eylemi genellikle uzun yola çıkanlara, askere gidenlere uyguluyoruz. Şans getirmesi, mutlu bir seyahat geçirmesi gibi sebeplerle dökülen su ise Türkiye gibi Bulgaristan ve Sırbistan’da da oldukça yaygın.
Gece ıslık çalmak uğursuzluk getirir.,
Geleneklerimize göre gece ıslık çalmak şeytanı veya kötü şansı çağırmak demek. “Üç harfliler”in geleceğini düşündüren bu batıl inanç aslında denizcilerde oldukça yaygın.
Onlara göre gemide ıslık çalmak demek, kötü havayı çağırmak demek. İnanışlarına göre rüzgâra meydan okumak ve onun da cevap vermesi ıslık çalma ile oluyor.
Kem gözlerden korunmak için kapıya at nalı asmak.
Hele ki eski dönemlerde, büyüklerimizin köy evlerinin kapılarında at nalı görmeye alışkınız. Bunun asıl nedeni ise nazara inanmaktan geliyor. Nazar boncuğu, el şekli gibi simgelerden biri hâline gelen at nalı da asıldığı yeri uğursuzluklardan koruyor yani buna inanılıyor.
Nazarlık olarak nal kullanılmasının nedeni ise nalın kaşlarla beraber bir göze benzetilmesi. Yani kem gözlerin bakışını nal çekiyor ve nazarı önlüyor.
Ve bunlar gibi aslında daha çok fazla batıl inancımız var. Sizin inandığınız veya istemsizce de olsa yaptıklarınız hangileri?
Kaynaklar: Türkoloji, Dergi Park, Dergi Park, Dergi Park, Kütahya Dumlupınar ÜniversitesiDikkatinizi çekebilecek benzer konularımız:
Editor : Şerif SENCER