Bosozokular, ÖZETİ| 1950’lerin başlarında Japonya’nın kenar mahallelerinde kendine has görünüme sahip motorları olan sıradan bir gruptu. Bu grup, özellikle motosikletlerle seyahat ederek, özgürlüklerini ifade etmek, statü kazanmak ve bir topluluğun parçası olmak istiyorlardı.
Yaptıkları, fikirleri o kadar sevildi ve benimsendi ki 40.000’den fazla üyesi olan güçlü bir gençlik kültürüne dönüştüler. Peki, bu kültür nasıl doğdu, amaçları tam olarak neydi? Gelin, yakından bakalım.
Yaklaşık 70 yıl önce bildiğimiz Japonya diye bir şey yoktu.
20. yüzyılın sonları ve 21. yüzyılın başlarındaki teknolojik güç yerine, İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda harabeye dönmüş, Hiroşima felaketinin izlerini silmeye çalışan bir Japonya vardı. Ülkenin sanayi ve ticaret sektörleri yatırımlarla yenileniyor olsa da, savaşın neredeyse tamamen yok ettiği bir toplumu yeniden inşa etmek oldukça zordu.
Savaştan geriye kalanlar arasında eski havacı askerler ve kamikazeler de vardı. Eskiden toplumda oldukça saygı duyulan ve tehlikelerle dolu bir yaşama alışmış olan bu topluluk, eski heyecanlı günlerini arıyordu. Bu yüzden bir araya gelerek Kaminari Zoku (Gök Gürültüsü Çetesi) olarak adlandırılan bir grup oluşturdular.
Bosozoku’nun atası olan bu topluluk, hafta sonları buluşuyor, kendilerine özgü şekilde modifiye ettikleri motosikletleriyle şehir şehir geziyor ve dostluklarını pekiştirerek özlem gideriyorlardı. Bu abiler yaşlandıkça yerlerini 1960’ların ve 70’lerin gençliği almaya başladı.
Genç enerjinin Kaminari Zoku'ya akması, topluluk üyelerinin sayılarını artırdı.
Gençliğin bu hareketi, birbirine bağlı motorculardan oluşan topluluğu bir anda ulusal bir topluluk hareketine dönüştürdü. Kaminari Zoku’nun arkasından gelen nesil 17-20 yaş arasında genç işçi erkeklerden oluşuyordu.
Bu nesil daha gelenekçiydi ve hiçbir şeyden hoşlanmıyordu. 70’lerin sonlarına doğru ilk nesilden kimse kalmamıştı ve çete tamamen yeni neslin kontrolüne geçmişti. Zaman geçtikçe dünya değişiyor, dünya değiştikçe insanlar da değişiyordu. Haliyle çetenin yapısı da oldukça fazla değişti.
Yeni üyeler daha şiddet yanlısı ve daha illegaldi. Aynı zamanda daha büyük organizasyonlar yapıyorlardı. Yaptıkları modifiyelerle motosikletlerine ilginç görünüm kazandırmanın yanı sıra sesinin de fazla çıkması için abartı derece büyük egzozlar takıyorlardı.
Şiddet yanlısı olan bu gençler, trafiği birbirine katıyor, ellerindeki sopalar ve bayraklarla göz korkutmayı amaçlıyorlardı. Zaman zaman da insanlarla kavga ediyorlardı. Durum böyle olunca, bu gençlik bütün ülkede ve basında konuşulmaya başlandı.
Televizyonlar, gazeteler bu çeteden bahsederken Türkçede şiddetli ve hızlı anlamına gelen “boso” olarak bahsediyordu.
“Zoku” kelimesi ise çete anlamına geliyor. Çete zamanla “şiddetli hız çetesi” olarak anılmaya başlandı ve çete de bu adı hemen benimsedi. Kendilerinden artık Bosozoku olarak bahsediyorlardı. Bosozoku, çoğunlukla genç erkekler arasında popüler olsa da, bazı kadınlar da bu kültüre ilgi duyuyordu.
Japon toplumunun geri kalanı gelişip dünyaya açılırken, Bosozokular geleneksel değerleri ve davranış kurallarını korumaya odaklanıyordu. Amaçları aynı olsa da Japonya’nın neredeyse tamamına yayılmış onlar Bosozoku grubu oluştu.
Her grubun farklı kuralları vardı. Örneğin, bir grup yasaları alenen çiğnemeye ve kaosa neden olmaya göz yumarken, diğer grup için halka zarar vermek ahlaksızlık olarak görülüyordu.
Gruplar arasında bölge savaşları, adam kaçırma ve hatta öldürme gibi olaylar nadir görülen şeyler değildi. Bir grup başka bir grup tarafından tehdit edildiğinde kendi grubunuzu savunmak bir ölüm kalım meselesiydi.
Dedik ya, Bosozokular gelenekçi bir grup diye, bu grubun kendine has motosikletleri olduğu gibi kendine has bir giyim kuşam tarzı da vardı.
Japonya'yı etkisi altına alan batılılaşmış takım elbise ve kravata karşı çıkan Bosozoku, askeri pilot tulumlarından modellenen Tokkōfuku adı verilen tek tip bir stili benimseyerek, seleflerine saygı duruşunda bulunarak tamamen kendilerine ait kişisel bir tarz oluşturdu. Her çete farklı renkler ve desenlere sahip kıyafetler giyiyordu.
Çetelerin liderleri ise geleneksel Japon alfabesiyle kaplı uzun bir ceket giyiyordu. Lider değişince ceket devrediliyordu. Bu sayede yeni kuşaklara gelenekler aktarılıyordu.
Bosozoku, araçlarını modifiye ederken hız veya güçle aşırı derecede ilgilenmiyordu.
Tek amaçları vardı, o da gösteriş. Değiştirilmiş egzozlar, büyük boy grenajlar ve dev sissy-barlarla donatılmış motosikletler, gösterişli boyalar, çıkartmalar ve bayraklarla süsleniyordu. Bazen bir motosiklette birden fazla korna oluyordu; çetelerin kişisel şarkıları bu kornalarda kullanılıyordu.
Zamanla motosikletlerin yanına arabalarda eklendi ve işler iyice çığırından çıkmaya başladı. 80’lerin başlarında sadece şehirlerde değil, kırsal alanlarda da onlarca, yüzlerce bazen de binlerce kişi halinde gezen, yolları tıkayan, çevreye zarar veren ve polisle çatışan bir grup haline geldiler. Ancak her şeyin bir sonu olduğu gibi, onların da bir sonu vardı.
Japonya'da 'kayıp on yıl' olarak bilinen 90'ların başlarından itibaren ekonomide yaşanan sorunlar Bosozokular için sorun yaratmaya başladı.
Artan işsizlik, ekonomik sorunlar çetenin keyfi harcama gelirlerini de azaltmaya başladı. Haliyle motosiklet ve arabalarda yapılan modifiyeler de çok az sayıda işçi sınıfının karşılayabileceği bir lüks haline geldi.
Aynı zamanda Japon polisine verilen şüpheli üyeleri olay yerinde tutuklama yetkisi, en ufak bir olayda çete üyelerinin tutuklanmasını sağlıyordu. Bunun da ötesinde, 2004'te başlayan hükümet ve halk baskısı, tek tek çeteleri bitirirken aynı zamanda bütün olarak Bosozoku kültürünü de neredeyse yok etti.
Her ne kadar günümüz Japon gençliğinin ilgi alanı ve tercihleri değişmiş olsa da Bosozoku kültürü hala varlığını sürdürüyor. Örneğin, Tokyo’da modanın kalbi olarak anılan Ginza’da, pırıltılı ve gösterişli Tokkōfuku ceketlerinin yenilenmiş versiyonlarını görebilirsiniz. Ayrıca, nadirde olsa ilginç ve abartılı şekilde modifiye edilmiş motosiklet ve arabalar Japonya yollarında ilerlemeye devam ediyor.
Editor : Şerif SENCER