
‘TURHAN
ÖZETİ| SELÇUK EKOLÜNE YÖNELDİM!’- Karikatür, yaşamınıza
nasıl dahil oldu? Nasıl çizmeye başladınız?Karikatür çizmeye, Gırgır dergisine amatör işlerimi göndererek başladım. Karikatüre dair bildiğim hemen her şeyi rahmetli Oğuz Aral’dan öğrendim. Oğuz Aral o dönem kendini yetiştirme çabası içinde olan alaylı veya okullu tüm çizerlerin hocası konumunda, değeri ölçülemez bir figürdü.1983 yılında Karikatürcüler
Derneği İstanbul Şubesi’ne üye oldum, aynı yıl bana da sürpriz
olacak şekilde Yugoslavya’nın o dönem ünlü mizah dergisi Jez’e gönderdiğim karikatürüm kapak oldu.Bu benim için
büyük bir mutluluk olmanın yanında hevesimi de kamçılayan bir gelişmeydi, karikatüre
daha da sıkı sarıldım. Sonrasında uzun müddet Gırgır için çizmeye devam ettim. Bazen esprilerim derginin kadrolu
usta çizerleri tarafından çizildi, bazen kendi çizgilerimle Gırgır’ın sayfalarında yer aldım. Birkaç defa kapak olma onuruna eriştim.Gırgır’dan
sonra sırayla Fırt, Hıbır, Avni
gibi başka mizah dergilerine de çizdim. O
sırada hem profesyonel
olarak voleybol oynadığım hem de TEKEL’de çalıştığım için hiçbirinin kadrolu çizeri değildim ama mizahla bağımı koparmaya da hiç niyetim yoktu.Mizah dergilerinin formatı gereği ilk dönemlerim sözlü karikatür üretmekle geçti. Fakat sonrasında Turhan Selçuk ekolü, sözsüz politik mizah üretimine yöneldim. Turhan Selçuk karikatürün erki rahatsız etme işlevine vurgu yapardı.Bu şekilde konuşma balonları olmaksızın çizdiğim
yeni işlerimle minimal bir çizgi
stili benimsedim. Bu işlerle ulusal ve uluslararası çeşitli yarışmalara katılmaya ve bazılarından ödülle dönmeye başladım.Yunus Nadi’nin bu ödüller
arasında benim için
anlamı çok büyük, çok özel bir ödül. İlkine 1997 yılında değer görülmüştüm, ikincisini de bu yıl almanın gururu ve mutluluğu içerisindeyim.Çizgi kariyerimin son döneminde ise portre karikatürle ilgilenmeye başladım. Beni İzmir’de çeşitli etkinliklerde portre çizerken de görebilirsiniz.İYİLİĞİ İSTEMENİN BEDELİ- Siyasi hiciv alanında
eserler üretiyorsunuz. Bu alanda ne gibi zorluklarla karşılaştınız?Siyasi karikatür ülkemizdeki mevcut baskı ortamından dolayı üretimi çok zorlaşmış, hatta neredeyse imkânsızlaştırılmış bir alan. Çizdiğiniz bir karikatürden ötürü yargılanabiliyor, cezalandırılabiliyorsunuz. İfade özgürlüğünün hiçe sayıldığı bir dönemi deneyimliyoruz hep birlikte.Bu anlamda son dönemde karşılaştığım en büyük zorluk çizdiğim bir karikatürden ötürü şikâyet edilmem ve yargılanmam oldu diyebilirim.Pek çok çizer arkadaşımın da başına gelmiştir, bu ülkenin iyiliğini dileyen bir
sanatçı olarak söz konusu sürecin ne kadar yaralayıcı ve yıpratıcı olduğunu tahmin edersiniz. Adaletin
yerine gelmiş olması ise tek tesellimiz diyebilirim.

- Ödül kazanan karikatürün yaratı sürecini anlatır mısınız?Yargı sistemindeki bitmek bilmez aksaklıklar, politik mizah üreten çizerlerin her daim ana malzemelerinden biri olmuştur. Yargının
üzerinden silindir gibi geçen ve yargı bağımsızlığını
geri dönüşsüz olmasından korktuğumuz biçimlerde zedeleyen
müdahale ve baskı unsurları hepimizin malumu.Demokrasi ile yönetilen bir ülkede bağımsız yargının üzerinde ne olabilir? Ödül alan karikatürüm işte böyle bir düşünce ortamında doğdu. Yargı sisteminin düzgün çalışmasına ve adalet dağıtmasına engel olan yapıyı irdelemeye çalıştım. Bir
gün bu konuda eser üretmek zorunda kalmadığımız günlerin geleceğine olan inancımız ise her
zaman baki tabii.‘HOŞGÖRÜ ORTAMI KALMADI’- 40 yıldır karikatür çiziyorsunuz. Başladığınız günle bugünün Türkiyesi’ni kıyasladığınızda neler değişti?O dönemin siyasetçilerinde geniş bir hoşgörü mevcuttu. Politik mizah üretiminin kendileri için
önemli bir yol gösterici olduğunun bilincindelerdi ve yazılan, çizilen, üretilen her şeyi dikkatle takip ederlerdi.Çizerlere ve çizgilerine dava açmak şöyle dursun, esprilerimize hem gülerlerdi hem de devamının üretimini teşvik ederlerdi. Süleyman Demirel bu hususta
örnek teşkil eden bir politik figürdür. Kendisine Nasreddin Hoca ile
ilgili bir festivalde Nasreddin Hoca’nın kaftanının sembolik olarak giydirilmişliği dahi vardır.Bugüne bakıldığında böyle bir hoşgörü ortamından bahsetmemiz söz konusu bile değildir. Söyleyecek çok şey var ama şununla bitirmek isterim: İktidarlar gelip geçicidir, sanat ve mizah ise kalıcıdır.

BİROL ÇÜN:Birol Çün, 1955
İzmir doğumludur. 1977’den bu yana karikatür çiziyor. 1983’de Karikatürcüler Derneği’ne üye olan Çün, bugüne dek 46 ödüle değer görüldü. Daha önce Gırgır, Fırt, Avni gibi birçok mizah dergisinde de çizen Çün'ün karikatürleri
Cumhuriyet gazetesinin “Ciddiyet” sayfasında da yayımlanmaktadır.
Editor : Şerif SENCER