Milli ÖZETÄ°| EÄŸitim Bakanı Yusuf Tekin, TRT Haber'de öğretmen atamalarına iliÅŸkin yeni açıklamalarda bulundu.Â
Bakan Tekin, "Engelli öğretmen atamalarıyla ilgili süreç, şimdi biz 20 bin öğretmen, Hazine ve Maliye Bakanlığı'yla planladık. Diğerini farklı bakanlıklarla beraber planlayacağız. Onunla ilgili planlamayı büyük oranda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız yürütüyor. O yürüttükten sonra bize ayrılan rakam neyse, biz de ona göre atamalarımızı yapmış olacağız." dedi.
Bakan Tekin'in açıklamaları şu şekilde:
Yepyeni bir dönem başlıyor. Hem eğitim anlamında, hem de çocuklarımız uzun bir yaz tatilinden sonra tekrar aramıza katıldılar. Biz bakanlık olarak, öğretmenler olarak, eğitim camiası olarak heyecanla yeni dönemin başlamasını bekliyorduk. İnşallah çocuklarımız için, ailelerimiz için, ülkemiz için, milletimiz için hayırlı, başarılı, sağlıklı bir eğitim-öğretim yılı hep beraber yaşarız.
Narin yavrumuzun başına gelen olaydan dolayı gerçekten bakan olarak, bir baba olarak, bu ülkenin bir vatandaşı olarak gerçekten çok üzgünüm. ArkadaÅŸlarına, sevenlere baÅŸsaÄŸlığı diliyorum. Ä°nÅŸallah böyle bir olayla bir daha karşı karşıya kalmayız. Böyle olaylar olduktan sonra bakanlık olarak biz de sürekli bu tür konularda yapabileceÄŸimiz ÅŸeylerle ilgili olarak çocuklarımızın yanında olmaya çaba sarf ediyoruz. Sabahleyin de biz eÄŸitim-öğretim yılının açılışı için bütün birim amirlerimiz, bakan yardımcılarımız, deÄŸiÅŸik illerde okullarda çocuklarımız ve öğretmenlerimizle bir araya gelmiÅŸlerdi.Â
Bugün de Özel Eğitim Genel Müdürlüğümüz bünyesinde oluşturduğumuz bir ekip Genel Müdürümüzün başkanlığında Diyarbakır'a gittiler. Narin çocuğumuzun okulunda eğitim-öğretim yılının açılışını orada yaptılar. Dört arkadaşımız özel olarak da travma konusunda, travmayla mücadele konusunda ilk müdahaleler konusunda eğitilmiş yetkin dört arkadaşımız Genel Müdürlüğümüz ve Genel Müdürlüğümüzdeki uzman arkadaşlarla beraber eğitim-öğretimi orada açtılar. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın yetkilileriyle beraber okuldaki çocuklarımızın yas ve travma konusundaki süreci atlatmalarına ilişkin alınabilecek tedbirleri aldılar. Allah bir daha başımıza böyle bir şey getirmesin. Temennim odur ki inşallah bu vahşeti işleyen kişiler bir an önce kanun önünde hesap verirler.
"BÄ°Z BÃœYÃœK BÄ°R AÄ°LEYÄ°Z"
20 milyona yakın bir öğrenci kitlemiz var özel okullarla beraber. Özel okulda çalışan arkadaşlarımızla beraber 1 milyon 250 bin civarında öğretmenimiz var. Şu an kamuda Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde 1 milyon 131 bin öğretmen arkadaşımız görev yapıyor. Toplamda 75 bin civarında okulda eğitim-öğretim başladı. Bu da çok önemli bir rakam. Bir de şunu da söyleyeyim; yaklaşık 100 bin kurumda da biz Milli Eğitim Bakanlığı olarak, özel öğretim kapsamındakilerle beraber eğitim-öğretim sürecini yürütüyoruz. Yani gerçekten biz çok büyük bir aileyiz. Hep beraber, bu ülkenin eğitim-öğretim yükünü üstlenmeye çaba sarf ediyoruz. Türkiye'deki eğitim camiası öğretmen arkadaşlarımız fedakar bir biçimde çocuklara ilgileniyorlar, öğretmenlik mesleğini yerine getirmeye çaba sarf ediyorlar. Ben hepsine tek tek teşekkür etmek istiyorum.
"HER ŞEY ÇOK HIZLI DEĞİŞİYOR"
Daha önce de çok defa anlattım ama sizin vesilenizle bir kez daha paylaşmak isterim. Biz çok hızlı değişen bir dünyanın içerisindeyiz. Her şey çok hızlı değişiyor. Örnek olarak sizin sektörünüzle ilgili, yayıncılıkla ilgili, kullandığınız ekipmandan tutun, metoda kadar her şey çok hızlı değişiyor. Siz bu gelişmelere ve bu değişime ayak uyduramazsanız eğer işinizi yürütmekte zorlanırsınız, rekabet etmekte zorlanırsınız. Eğitim de, bu çok hızlı değişen sektörlerden bir tanesi. Dünyanın her tarafında eğitim bürokrasisini yönetenler, eğitim-öğretim hizmetini verenler, dünyadaki bu gelişmeleri, kendi bünyelerinde ayak uyduracak tedbirleri alma yönünde çaba sarf ediyorlar. Bunların içerisinde, aklınıza gelebilecek her türlü konu var. Yani eğitim-öğretim yaptığımız fiziki binaların niteliklerinden, planlamasından, mimari yapısından, kullandığınız okullarda ve sınıflarda kullandığınız teknolojik altyapıya kadar her şey değişiyor. Bunların hepsine ayak uydurmanız gerekiyor. Ama en önemlisi de, uyguladığınız programlar, yani sizin sorunuzdaki müfredatlar açısından ayak uydurmanız lazım.
"BİLGİYE ÇOK RAHAT ERİŞİLEBİLEN BİR DÖNEM YAŞIYORUZ"
Peki nereye evriliyor dünya, ona bakmak lazım. Evrildiği yer şurası; Belki 1970'li, 1980'li yıllar, bizim öğrenci olduğumuz yıllar açısından baktığımızda, eğitim-öğretim süreçleri daha çok çocuklarımızın, bilgi edinme kaynakları sınırlı olduğu için, onlara bilgi vermek, bilgi kazandırmak üzerine kurgulanmış. Fakat bilhassa dijital, gelişmelerin hayatımıza kattığı kolaylıklar da göz önünde bulunduğunda, çocuklarımızın, gençlerimizin bilgiye erişimde, artık çok daha rahat oldukları, çok rahat bir şekilde bilgiye erişebildikleri bir dönem yaşıyoruz. Hal böyle olunca, çocuklarımız okuldaki eğitim-öğretimi, bir anlamda işlevsiz gibi görmeye başladılar. Çünkü çok rahat bir şekilde bilgiye erişebiliyorlar. Erişebildikleri bilgi belki bizim 180 iş gününe yaydığımız bir bilgiyi, onlar çok kısa bir çabayla, elektronik ortamda, internet ortamında erişebiliyorlar. Dünyadaki eğitimle ilgili bu tür gelişmeleri takip ettiğimizde de şunu görüyoruz. Artık eğitim, çocuklarımızın, bilgiye erişmekten ziyade, erişebildikleri bilgiyi beceriye dönüştürmeleri üzerine kurgulanmış. Biz kendi sistemimizi, buna uygun hale getirmezsek, biraz önce sizinle ilgili verdiğim örnekte olduğu gibi, muadillerimizle rekabette zorlanırız.
"HEMEN HEMEN HERKES YÜKSEKÖĞRETİME ERİŞMEYE BAŞLADI"
Dünyanın tamamında artık, eğitime erişim de daha rahat. Dünyadaki istatistiklere baktığımızda belki bundan 40 yıl önce, orta öğretime yani liseye erişimde dünyadaki istatistikler rakamlar çok düşük iken, şimdi yükseköğretime erişimde, dahi çok arttı sayılar. Yani çocuklarımızın bir anlamda zorunlu eğitim için geçirdikleri süre aslında, Türkiye için söylüyorum, yaklaşık 16 yıl oldu. Artık hemen hemen herkes yükseköğretime erişmeye başladı. Dolayısıyla bizim çocuklarımıza kazandırdığımız şeylerin, vermeye çalıştığımız eğitim öğretimin de bir kısmını doğal olarak yükseköğretim lisans ve ön lisans programlarına doğru yönlendirmemiz lazım. Bu dünyada da böyle yürüyor. Yani, şunu yapıyor dünyadaki muadillerimiz; Zorunlu eğitim çağında, yani ilkokul, ortaokul ve lisede verilen eğitimin içeriğini biraz daha daha ilerleyen yıllardaki eğitim-öğretim sürecine bırakarak buraları hafifletiyorlar. Biz bu anlamda da, dünya örnekleriyle karşılaştırdığımızda, bu revizyonları da yapmıştık.
"PROGRAMIMIZIN MANTIĞINI, KAZANIMDAN BECERİYE DOĞRU DÖNÜŞTÜRDÜK"
Åžu an Türkiye Yüzyılı Maarif Modeliyle yaptığımız ÅŸey, bilgiyi çocuklarımıza kazandırmaktan ziyade, elde ettikleri bilgiyi beceriye dönüştürmek ve mümkün olduÄŸunca da, temel eÄŸitim ve orta öğretim çağındaki bilgileri, daha ilerleyen eÄŸitim aÅŸamalarında almaları gereken bilgileri sonraya bırakmak, dolayısıyla müfredatı hafifletmek. Ä°ki tane önemli ÅŸey yapmış oluyoruz. Bir programımızın mantığını, kazanımdan beceriye doÄŸru dönüştürdük. Ä°kincisi de içerik olarak da, yaklaşık yüzde 35 oranında bütün, müfredatımızda bir sadeleÅŸme yapmış olduk. SadeleÅŸmeden anlatılması gereken ÅŸey ÅŸu; Åžu konuyu programdan çıkarmışlar. Biz o konuyu bilimsel olduÄŸu ya da olmadığı gibi bir tartışmayla çıkarmıyoruz. Çocuklarımızın bu bilgiyi, daha ilerleyen eÄŸitim-öğretim süreçlerinde almalarının doÄŸru olacağını düşündüğümüz için, oraya doÄŸru kaydırmış oluyoruz. Bu yanlış anlaşılmanın önüne geçmek için bu açıklamayı yaptım. Biz ÅŸu anda müfredatlarımızı, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeliyle, bu iki açıdan, dünya örnekleriyle eÅŸit hale, getirmiÅŸ olduk.Â
"BİZİ MİLLET YAPAN DEĞERLERİ PROGRAMAIZIN İÇİNE YERLEŞTİRMEYE ÇALIŞTIK"
Müfredatımıza yerleştirdiğimiz değerlere, Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşı, bu ülkenin vatandaşı, bu milletin bir ferdiyim ve bu ülkenin bir ferdi olmaktan gurur duyuyorum diyen hiç kimsenin itiraz etmemesi gereken, edemeyeceği şeyleri; adalet gibi, merhamet gibi, vatanseverlik gibi, temel hak ve hürriyetler gibi değerleri buraya yerleştirdik. Dolayısıyla bu anlamda modele yönelik eleştirileri yapan kişileri de anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Bir taraftan dünya örnekleriyle uyumlu hale getirmeye çalıştık, bir taraftan da bizi millet yapan değerleri programlarımızın içine yerleştirmeye çalıştık. Bundan, bu ülkenin vatandaşıyım diyebilen, bundan gurur duyan, ben bu milletin bir parçasıyım demekten gocunmayan bir kişinin neden rahatsız olacağını, niye itiraz edeceğini gerçekten anlamakta zorlanıyorum.
"MÜFREDAT HER KADEMENİN İLK SINIFINDA HAYATA GEÇİYOR"
Yeni müfredat kademeli bir biçimde hayata geçirilecek. Bugün itibarıyla okullarımızda her kademenin ilk sınıfında hayata geçiyor. Yani okul öncesinde, birinci sınıfta, ortaokulların ilk sınıfı olan beşinci sınıflarda, ortaöğretimlerin ilk sınıfları olan dokuzuncu sınıflarda Türkiye 100. Yılı Maarif Modeli hayata geçecek. Bir de bazı ortaöğretim kurumlarında yani liselerimizde hazırlık sınıfı var. Hazırlık sınıfı uygulayan okullarımızda da model hayata geçmiş olacak inşallah. İnşallah dediğimiz, beklediğimiz, amaçladığımız şekilde dünya örnekleriyle rekabet edebilen, dünya örnekleriyle uyumlu ve bizim ülkemizin milletimizin temel referans değerlerini çocuklarımızda kazandırmak konusunda başarılı güzel bir model olur.
"TOPLUMSAL ROLLERİMİZİ YERİNE GETİRMEK İÇİN ÇABA SARF EDELİM"
Åžu anda toplumsal olarak hani sosyolojide kullandığımız toplumsal roller diye bir kavram var. Hepimizin bir toplumsal rolü var, bir iÅŸlevi var. Bir ÅŸey yapıyoruz. Öğretmenlerimizden ne bekliyoruz? Önce bir bu sorunun cevabını verelim. Öğretmenden ÅŸu anda toplumda beklentilerimiz; bir, öğretmenlik yapsın. Ä°ki, bir anne baba olarak iÅŸimiz yoÄŸun, eve geç geliyoruz, iÅŸimizle ilgileniyoruz. Öğretmenlerden ÅŸunu da bekliyoruz. Çocuklarımıza hem annelik yapsınlar, babalık yapsınlar. KardeÅŸi yoksa bir de abilik, ablalık yapsınlar. Yani öğretmen arkadaşımıza toplumsal anlamda altından kalkmakta zorlanabileceÄŸimiz çok fazla toplumsal rolü öğretmenlere yüklüyoruz. Bu yıl yapmak istediÄŸimiz ÅŸey ÅŸu; hepimiz toplumsal rollerimizi yapmak için çaba sarf edelim.Â
Biz ÅŸimdi velilerimize, ebeveynlerimize diyoruz ki hepimiz kendi iÅŸimizi yapalım. Bırakalım öğretmen arkadaÅŸlarımız öğretmenlik yapsınlar. Biz de anne baba olarak üstümüze düşeni yapalım. Dolayısıyla bu minvalde eÄŸitim öğretim sürecindeki toplumsal rollerimizi saÄŸlıklı oynarsak eÄŸer, eÄŸitim sistemimiz baÅŸarılı olur, öğretmenlerimiz baÅŸarılı olur. Biz de ebeveyn olarak baÅŸarılı bir ebeveynlik yapmış oluruz, diye düşündüğümüz için bu anlamda bir dizi proje hayata geçirdik. Velivizyon adıyla bir platform oluÅŸturduk. Bu platformda yıl içerisinde, bu anlamda, attığımız adımlar, yaptığımız projelerle ilgili paylaşımlarımız olacak. 27 bölümlük mini bir dizi çektik. "Ailem" ismiyle tamamen bu bahsettiÄŸim, toplumsal rolleri doÄŸru yapmamız üzerine kurgulanmış bir dizi. Onu, bu platforma koyduk. 2024-2025 eÄŸitim öğretim yılında üzerinde duracağımız üç konudan bir tanesi de bu. Yani Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile beraber, ailelerin bu sürece biraz daha etkin bir biçimde dahil olmaları, etkin ama doÄŸru bir biçimde.Â
"MESLEK LÄ°SELERÄ°NE KARÅžI ÖNYARGIYI YIKACAK ADIMLAR ATILDI"Â
Türkiye'de mesleki ve teknik eÄŸitim aslında 28 Åžubat sürecine kadar gayet saÄŸlıklı yürümekteydi. 28 Åžubat'ında siyasete ve siyasal karar alma mekanizmalarına, anti demokratik bir müdahale süreci yaÅŸayınca, o sürecin devamında da iÅŸte katsayı uygulamasıyla beraber meslek liseleri de boÅŸaltıldı. Ä°majları ve algıları bundan negatif etkilendi ve toplumda meslek liselerine karşı bir önyargı ortaya çıkmaya baÅŸladı. Bu önyargı, Sayın CumhurbaÅŸkanımızın talimatlarıyla özellikle 2010'lu yıllardan itibaren önyargıyı kırabilecek adımlar atıldı. Mesela 2014 yılında "proje okul" diye bir kavram literatüre kazandırdık. Yapmak istediÄŸimiz ÅŸey buydu, baÅŸlıklardan bir tanesi buydu. ArkadaÅŸlarımız sahayı karış karış dolaÅŸtılar, bütün illerimizi. Meslek örgütleriyle, meslek birlikleriyle, ticaret odaları, sanayi odalarıyla, iÅŸ çevreleriyle oturdular ve hangi tür mesleklerde, nitelikli eleman ihtiyacı temininde güçlük çektiklerine dair adımlar atıldı. Sorunlar tespit edildi. Ve birkaç tane önemli uygulama hayata geçirildi.Â
"HARÇLIK VERME UYGULAMASINI BAŞLATTIK"
Bunlardan bir tanesi meslek liselerimiz proje okul formatında tematik hale getirildi ve bu tematik hale getirilmesi sürecinde programların yani mesleki müfredatın özellikle meslekle ilgili yani nitelik kazandırmaya çalıştığımız meslekleri hangisiyse onunla ilgili programlarını ve eÄŸitimleri verme konusunda ilgili meslek örgütleriyle bir araya gelmiÅŸ olduk. Yani ayakkabıcılık meslek lisesi açıyorsak, Ayakkabıcılar Odası'yla oturduk. Programını ve eÄŸitim öğretim sürecini onlarla birlikte yürüttük, proje okul formatı içerisinde. Bu çok önemli bir adımdı. Sonra sektör bize dedi ki; "Bu çocuklar, iÅŸletmelerde iÅŸbaşı eÄŸitimlerine geldikleri zaman, staj için bize geldikleri zaman, bu çocuklarımızın ücretlerini ödemekte, bu çocuklara bir harçlık vermekte zorlanıyoruz", staj ücreti. O tarihte bir deÄŸiÅŸiklik daha yaptık. Çocuklarımızın, yani meslek liselerindeki öğrencilerimizin, iÅŸ yerlerinde staj için gittiklerinde asgari ücretin yüzde 30'u ve yüzde 50'si oranında çocuklarımıza harçlık verme uygulamasını baÅŸlattık. Yani iÅŸletmeye ilave bir maliyet getirmeden çocuklarımızın iÅŸ başı eÄŸitimlerini, saÄŸlıklı hale getirecek bir tedbir daha aldık. Bu da çok önemli bir devrimdi.Â
Sonra şöyle bir durumla karşı karşıya kalındı; çocuklarımızın bu esnada, herhangi bir sosyal sigortası yoksa, iş yerinde yaptığı meslekle ilgili bir sağlık problemi yaşarsa, bunu nasıl gidereceğiz sorusu sektörden geldi. Bu kez onu da düzelttik 2016 yılında. Ve çocuklarımızı, oraya giden çocuklarımızı, iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı sigortalı hale getirdik. Bunu da yine sektörle beraber yaptık. Bir başka adımımız, MESEM'ler, yani eski çıraklık eğitim merkezleri. 12 yıllık zorunlu eğitim olduktan sonra orada bir eleştiri noktası ortaya çıkmıştı. MESEM diye bir kavram ürettik. Ve çocuklarımızın özellikle mesleki eğitime eğilimli çocuklarımızın mesleki eğitimde geçirdikleri süreyi zorunlu eğitime sayabilecek bir düzenleme daha hayata geçirmiş olduk. Bu nitelikli eleman ihtiyacını duyan sektörle oturup, beraberce kararlaştırdığımız şeylerdi.
"MESLEK LİSELERİNDEKİ ÖĞRENCİLERİMİZİN ORANI ARTTI"
Åžimdi geldiÄŸimiz noktada, bu bahsettiÄŸim genel çerçevenin içerisinde yine sektörün talepleri, çocuklarımızın daha nitelikli eÄŸitim alması açısından, gençlerimizin daha nitelikli eÄŸitim alması açısından alınması gereken bazı tedbirler daha ortaya çıktı. GeçtiÄŸimiz yaz aylarında, bunların bir kısmını hayata geçirdik ve onu hayata geçirdiÄŸimiz tedbirler neticesinde bu yıl meslek liselerindeki, yeni kayıtlı öğrencilerimizin oranı, bir önceki yıla göre yüzde 15'e yakın arttı. Bu önemliydi. Åžimdi bu yıl, bir de 10 AÄŸustos tarihi itibarıyla yine çok uzun toplantılar neticesinde, ne tür tedbirler alınması gerekir diye, tartıştık ve bir metin ortaya çıktı. O metin de 10 AÄŸustos tarihi itibarıyla Sayın CumhurbaÅŸkanımızın imzasıyla, Resmi Gazete'de yayınlandı ve yürürlüğe girdi. Orada yeni tedbirleri de hayata geçirmiÅŸ olacağız.Â
"ZANAAT ATÖLYELERİ OLUŞTURDUK"
Mottomuz; "Her insanın bir mesleği olmalı" yani çocuklarımıza hem bir meslek olarak hem de bir hobi olarak yapabilecekleri bir mesleki yetenek kazandırabilir miyiz? Bu mantıktan hareketle, bu yıl, ortaokullarda 7. ve 8. sınıflarda zanaat atölyeleri oluşturduk. İsteğe bağlı olarak çocuklarımız, isterlerse eğer kendi okullarında açtığımız herhangi bir mesleğe, hazırlık statüsündeki zanaat atölyelerinde, bu kurslara devam edebilecekler. Sonra, bu yıl yine meslek liselerinin bünyesinde, ortaokullar açmaya başlıyoruz. Bir de yine sektörle yaptığımız toplantılar neticesinde, yeni okul, mesleki ve teknik anadolu liseleri bünyesinde, yeni okul türleri, bölge meslek okulları, sektöre entegre okul, sektör içi okul ve benzeri isimlerle yeni okul türleri hayata geçiriyoruz. Bu yıl 3 tane ana konumuz var 2024-2025 eğitim öğretim yılı için. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin hayata geçirilmesi, mesleki ve teknik Anadolu liselerimizin ya da mesleki eğitimin yaygınlaştırılması ve daha nitelikli hale getirilmesi, bir de ailelerimizin, biraz daha fazla eğitim öğretim süreçlerinin içerisinde kendi toplumsal rollerini doğru oynayabilecekleri bir mekanizmanın kurgulanması.
"YENÄ° ADIMIMIZ, SPOR OKULLARI"
Bu yıl ilk defa Güzel Sanatlar, Ankara Güzel Sanatlar ve Müzik Ãœniversitesi ile beraber, Müzik Ä°lkokulu, Müzik Ortaokulu ve Müzik Lisesi açtık. O da ilk öğrencilerini aldı. Müzikte, ilkokuldan baÅŸlatacağız. Bir gün inÅŸallah ilerleyen dönemde sporla ilgili bu tematik spor okullarımızı belki ilkokul düzeyinden baÅŸlatmak daha doÄŸru olacak ama ÅŸu andaki adımımız spor ortaokulları. Spor ortaokullar derken de böyle bütün sporları yapan ortaokullar deÄŸil de tematik branÅŸlar itibarıyla ilgili tematik branşın ortaokuldan itibaren eÄŸitimlerinin baÅŸlatılması ve bu eÄŸitimleri yaparken, bu konuda yetkin kamu otoriteleri olan federasyonlar ve Gençlik Spor Bakanlığı, böyle bir sacayağıyla beraber yürütürsek, baÅŸarılı oluruz diye düşünüyorum. Ne kadar erken yaÅŸta çocuklarımızın sportif ve sanatsal yeteneklerini keÅŸfedersek, eÄŸitimlerini de o kadar daha saÄŸlıklı, yürütmüş oluruz. Bu da inÅŸallah bu yıl hayata geçecek güzel projelerimizden bir tanesi.Â
"ÖĞRETMEN İSTİHDAMINDA YENİ BR SÜRECİ BAŞLATMIŞ OLACAĞIZ"
Revize etmemiz gereken alanlardan bir tanesi de, öğretmen arkadaÅŸlarımızın hem mesleÄŸe alış koÅŸulları hem de meslek içi eÄŸitimleri ile ilgili yürütülen süreçlerin gözden geçirilmesi. Öğretmenlik mesleÄŸi, evet akademik bilginin önemi çok ama en az akademik bilgi kadar öğretmenlerimizin meslekte geçirdikleri yıllar ve mesleki uygulamaları da önemli. Milli EÄŸitim Akademisi adıyla bir akademi kurup, hem öğretmen arkadaÅŸlarımızın istihdam süreçlerini, hem de istihdam edildikten sonra da hizmet içi eÄŸitimlerini Türkiye'deki bu anlamda yetkin üniversiteler ve akademisyenlerle birlikte uygulamayı da ağırlıklı bir biçimde içine alacak, yeni bir süreci baÅŸlatmış olacağız. Artık öğretmenlikle ilgili çok farklı bir süreç gündemimize gelecek inÅŸallah.Â
Çocuklarımız, eğitim öğretim süreci içerisinde iki konuyu çok önemsiyorlar. Bir tanesi temel eğitimden ortaöğretime geçiş sürecinde yapılan sınavlar. Diğeri de ortaöğretimden yükseköğretime geçiş sınavları. Bunu hayatlarının merkezine yerleştirmiş durumdalalar. Şimdi ilk sınavı biz yapıyoruz. Yani ortaokullardan liseye geçişle ilgili sınavı biz yapıyoruz. Biz zaten kendi ders kitaplarımızı ve öğretmenlerimizin derslerde, öğrencilerimizle paylaştıklarını soru olarak sorup, ona göre bir sınav yapıyoruz. Biz göreve başladığımız andan itibaren ÖSYM başkanımızla çok sık bir araya geliyoruz ve ÖSYM başkanı, ÖSYM'de aynı şeyi yapıyor. Yani tamamen bizim ders kitaplarımız ve bizim öğretmenlerimizin de içerisinde yer aldığı ekip tarafından hazırlanmış sorularla.
"PiİYASADA SATILAN DERS, TEST YA DA BENZERİ KİTAPLARI ÇOCUKLARINZA ALDIRMAYIN"
Dolayısıyla biz bir kere, şu konuda öğretmen arkadaşlarımızı ve idarecilerimizi uyarıyoruz. Bizim ders kitaplarımız ve öğretmenlerimiz, çocuklarımızın bu iki sınavda hazırlanması için kesinlikle yeterlidir. İlave bir kaynağa ihtiyaç duyulur ise eğer, bunu da karşılamak, yani ilave bir ders ya da kaynağa ihtiyaç duyulursa, okullarımızda "DYK Kursları" dediğimiz, Destekleme ve Yetiştirme Kurslarımız var. Yani çocuğunuz, öğrenciniz, herhangi bir dersten eksiklik hissediyorsa, okul idaresine başvurup, ilave bir ders planlaması yapılabilir. Bunu da yapıyoruz.
Üçüncüsü; ilave bir materyale ihtiyaç duyuyorsanız eğer, şu an dünyada en çok içeriğe sahip olan ve en çok moda tabirle, "tıklanan", eğitim portallarından bir tanesi "EBA" dediğimiz platform. Orada da inanılmaz zengin bir içerik var. Hal böyle olunca biz diyoruz ki; "Zaten ders kitaplarımızı dağıtıyoruz, okullarımızda öğretmenlerimiz size hem derste, isterseniz de ders dışında DYK kursları vesilesiyle size destek oluyorlar. İlave olarak, ilgili genel müdürlüklerimizin hazırlayıp, uzmanlarla hazırlayıp, EBA'ya yükledikleri içerikler var. Bu kadar zengin bir içerik varken, çocuklarımıza, ilave bir ders ücreti ya da mali yük getirecek şekilde, kitap aldırmanın hiç kimseye faydası yok.
"BU YIL 250 MÄ°LYONA YAKIN DERS KÄ°TABINI ÃœCRETSÄ°Z DAÄžITTIK"
Bu konuya şöyle de bakıyorum; kamu politikaları üzerine vesayet uygulamaya çalışan bir mekanizma var demektir bu. Çünkü sadece İlave bu kadar materyal varken dışardan ilave bir materyali velilere yük olacak şekilde satın aldırmak asla tasvip ettiğimiz bir şey değil. Bir kez daha uyarmış olayım, kitaplarımız ve materyalimiz yeterlidir. Lütfen idarecilerimize ve öğretmenlerimize hiçbir denetimden geçmemiş olan piyasada satılan test, ders benzeri kitapları çocuklarınıza aldırmayın, öğretmenlerimizi bu konuda baskı altına almayın. Biz bunu asla ve kesinlikle istemiyoruz. Bir materyale ihtiyaç varsa bunu zaten EBA'da sunuyoruz. İlave basılı materyal de gönderiyoruz zaten.
"ÖĞRETMEN ARKADAŞLARIMIZ GELSİNLER BİR DENEME DERSİ ANLATSINLAR"
Sisteme kayıtlı 1 milyon 130 binden fazla öğretmen arkadaşımızın yaklaşık 800 bini, Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde atandı. Bunu şunun için söylüyorum. Bu rakamlar sayesinde dünyada, hem derslik başına hem de öğretmen başına düşen öğrenci sayısı itibarıyla yapılan istatistiklerde Türkiye, OECD ortalamasının üzerinde bir noktaya yerleşti. Göstergelerimiz de çok pozitif. Sayın Cumhurbaşkanımız eğer öğretmen ihtiyacımız varsa, öğretmen ataması konusunda yapılabilecek her türlü fedakarlığı yapıyor ve bizi de bu konuda talimatlandırıyor. Bu yıl 20 bin öğretmen arkadaşımızı sisteme dahil edelim dedik. Ben vatandaşımızın çocuğunu emanet olarak teslim ettiğimiz öğretmenin, mülakatla istihdam etmenin doğru olacağına inanıyorum.
Öğretmen arkadaşlarımız gelsinler bir deneme dersi anlatsınlar. Deneme dersi neticesinde, biz de en iyilerini seçelim noktasındaydık. Nitekim bunu hayata geçirebilmek için yönetmeliğimize bir değişiklik yapmamız, gerekti. O da şu: Mevcut durumda, yani yönetmeliği değiştirmeseyidik eğer, KPSS'de atayacağımız öğretmen sayısının 3 katı kadar adayı mülakata davet edecektik ve mülakatta verdiğimiz notla, öğretmenleri sisteme dahil etmiş olacaktık. Biz dedik ki, "Böyle yapmayalım. Mülakatın ağırlığını yüzde 50, KPSS'nin ağırlığını yüzde 50 yapalım. Ama mülakatı da daha önceki uygulamalarda olduğu gibi KPSS notunun aynısının verildiği mülakatlardan bir deneme dersinin anlatıldığı mülakatlara dönüştürelim" dedik. Bunu yaptık.
"DANIŞTAYIN VERECEĞİ KARARA GÖRE ATAMA SÜREÇLERİNİ BAŞLATACAĞIZ"
Bu değişikliği yaptıktan sonra, yani mülakatın etkisini yüzde 50'ye düşürdük. Bundan sonra, "Mülakata karşıyız" diyen, siyasetçiler ve sendikalar dava açtılar.
Yönetmeliğin iptali için. Şimdi ben anlamakta zorlanıyorum. Biz zaten yüzde 100'ü yüzde 50'ye düşürdük. Dava süreci devam ediyor. Danıştay'da açılan süreç. Yıl içerisinde, yani yaz ayları içerisinde, hiçbir referansı, dikkate almaksızın, tamamen kör jüri mantığıyla, yani, jüri üyeleri kendisine mülakat için gelen adayla ilgili hiçbir kimlik bilgisine sahip olmaksızın, aynı şekilde sınava girecek arkadaşlar, jüri üyeleriyle ilgili hiçbir bilgisi olmaksızın, mülakata girdiler. Mülakat sürecini tamamladık. Danıştay'ın bu konuda vereceği karara göre, öğretmen arkadaşlarımızın mülakat notlarını açıklayıp, atama süreçlerini başlatacağız.
Engelli öğretmen atamalarıyla ilgili süreç, şimdi biz 20 bin öğretmen, Hazine ve Maliye Bakanlığı'yla planladık. Diğerini farklı bakanlıklarla beraber planlayacağız. Onunla ilgili planlamayı büyük oranda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız yürütüyor. O yürüttükten sonra bize ayrılan rakam neyse, biz de ona göre atamalarımızı yapmış olacağız.
AKRAN ZORBALIÄžI
Okullar açılmadan önce gönderdiğimiz genelgelerden bir tanesi de şiddet ve akran zorbalığı ile ilgili idi. Okullarımızda bu konuyla ilgili komisyonlar, rehber öğretmenlerimizin bu konuda farkındalığını artırıcı tedbirler aldık. Bir sınıfta, aralarında 1,5 yaş farkı olan iki çocuğumuz bulunuyor. İkisinin de yasal hakkı, bir problemimiz yok. Fakat bizim bu sene şube tercihlerinin merkezi yapılmasındaki çıkış noktalarından bir tanesi tam da burasıydı. Biz şubeleri oluştururken, parametrelerimizi de ona göre koyduk. Yani 66 aylık bir çocukla 84 aylık bir çocuğu aynı sınıfa vermek, aynı şubeye vermek yerine daha birbirine yaşı yakın yaş aralıklarındaki çocukları aynı sınıflara vererek, tedbirler alıyoruz.
Editor : Åžerif SENCER