Milli ÖZETİ| Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda, sözleşmeli araştırma görevlilerinin kadroya alınması ve Milli İstihbarat Akademisi kurulmasını da içeren Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin geneli üzerindeki görüşmeler tamamlandı.
Görüşmelerde söz alan CHP İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir, teklifin gerekçelerinin hiçbir şekilde anlaşılmadığını, bazı konularda kafalarda soru işareti bıraktığını söyledi.
Üniversitelerde idarelerin keyfi kararları nedeniyle yüksek lisans ve doktorasını tamamlayanlardan ilişiği kesilenlerin olduğunu, bu kişilerin kanun kapsamına girip girmeyeceğinin merak edildiğini belirten Özdemir, "Meclis olarak 2018 yılında yasal güvence vermemize rağmen neden kadro bulamadılar? Bir de 2022 Aralık ayında ilan edilen 800'e yakın araştırma görevlisi kadrosu oldu. Bu kişilerin sınav süreci devam ediyor. Kanun yürürlüğe girdiğinde bu akademisyenlerin durumu ne olacak? Burada bir açıklık var. 50/d'den 33/a'ya geçenler için zorunlu hizmet yükümlülüğü olacak mı?" diye sordu.
Özdemir, komisyonun, vakıf üniversiteleri konusunda detaylı bir çalışma yapması gerekirken, üniversitelerin isimleriyle uğraşıldığını ileri sürdü.
Kurulalı birkaç yıl olmuş üniversitelerin isimlerinin değiştirilmesi uygulamasını bir türlü anlamadığını ifade eden Özdemir, "Bazı üniversitelerin içinden vakfın adı çıkarılırken, bazı üniversitelere vakıf adı ekleniyor. Buradaki ölçüt nedir? İsim değişikliğinin arkasında başka bir gerekçe mi var?" ifadelerini kullandı.
İYİ Parti Adana Milletvekili İsmail Koncuk, öğrenci disiplinini düzenleyen mevzuattaki "kopya çekmeye teşebbüse" verilen cezanın çok ağır olduğunu söyledi.
Ortaöğretim disiplin yönetmeliğini incelediklerini, benzer fiilin 1 ila 5 gün uzaklaştırma cezasını ön gördüğünü öğrendiklerini vurgulayan Koncuk, "Yani 12. sınıfta bir çocuk kopya çektiğinde 1 ila 5 gün okuldan uzaklaştırılıyor. Aynı çocuk bir yıl sonra üniversiteye geçtiğinde aynı eylemi gerçekleştirmeye teşebbüs ettiğinde bir yarı yıl ceza alıyor. Bu cezanın çok ağır olduğunu dile getiriyoruz. Asla kopya çekmeyi öğrencilerimize tavsiye etmiyoruz ama herhalde kopya çekmeyen yoktur." ifadelerini kullandı.
CHP İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan, Anayasanın 42. maddesinin "Kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz" hükmünü içerdiğini belirterek, görüşülen teklifte "yükseköğrenim kurumu içerisinde alkollü içki kullananlar belirli süreyle eğitim hakkından yoksun bırakılırlar" hükmünü içirdiğini anımsattı.
Bu durumun anayasada yerinin olmadığını ileri süren Aydoğan, şunları kaydetti:
"Bunun anayasa karşısında bir anlamı var mı? Özgürlüklerin özüne dokunmamak bu mu? İleride bir çocuk aldığı az miktar bir alkolle yakalandığında eğitim hakkını elinden alacaksınız. Hukuki anlamda belirginlikten uzak, ölçülülükten uzak, hakkaniyetten uzak, hukuki güvenlik ilkesiyle alakası olmayan düzenlemeleri sokup sokuşturup, bir ideolojik tariflemeyle beraber gencecik çocukları sokağa bırakmayın. Bu olmaz. Bunu tarif edemezsiniz. Birisi alkol içer, birisi çay içer. Sizin bu düzenlemenize göre bir genç içtiği içki yüzünden eğitim hakkından yoksun kalacak, biz de vicdanımıza yedireceğiz ve bu teklifi buradan geçireceğiz öyle mi?" ifadelerini kullandı.
MHP Erzurum Milletvekili Kamil Aydın, bir eğitimci olarak eğitimde ölçütlerinin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de ortaya koyduğu muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmak olduğunu söyledi.
Beşikten mezara diye adlandırdıkları bir süreçte "İlim Çin'de de olsa alacağız, almakla mükellefiz." dediklerini belirten Aydın, "Batı ülkelerinden verilen referanslar baş tacı. Ancak 'batıdaki özgürlükler çok fazla, bizdeyse gittikçe kısıtlanıyor." sözlerini anlayamıyorum. Batı'nın çok gelişmiş büyük üniversitelerinde bulunduk. Ne içkinin ne de sigaranın özgürce, rahatça kullanıldığına şahitlik ettim. Dolayısıyla burada üzerinde konuştuğumuz meseleler detaylandırılmış, o kurumu bağlayan meseleler ve gücünü de anayasadan almaktadır." diye konuştu.
"Anayasa Mahkemesi mevzuatın, kanunla tanzim edilmesini istemiştir"
YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar ise Türkiye'de bu zamana kadar yükseköğretim alanında öğrenci disiplinini düzenleyen mevzuatın, büyük ölçüde yönetmeliklerle yürütüldüğünü anımsattı.
Son anayasa kararının, öğrenci disiplin yönetmeliğinin maddelerinin anayasaya aykırılık bakımından bir değerlendirilmesini değil, ilgili disiplin mevzuatının kanuna bağlanması gerektiği hususunu içerdiğini belirten Özvar, "Kanun teklifinde ifade edilen ilgili maddelerle alakalı ne Anayasa Mahkemesinde ne de bu vakte kadar hiçbir yargı denetiminde ortaya bir problem çıkmamıştır. Ancak Anayasa Mahkemesi bizden bu konudaki mevzuatın, kanunla tanzim edilmesini istemiştir. Bizim yapmaya çalıştığımız şey ilgili disiplin yönetmeliğini kanun seviyesine çıkarmaktan ibarettir. Dolayısıyla anayasanın bizlerden istediği vazifeyi böylelikle yapmış oluyoruz." dedi.
Özvar, teklifle sadece "disiplinde uyarı" cezasını kaldırma yoluna gittiklerinin altını çizerek, "Çünkü uyarı, yönetmelikte bir ceza olarak formüle edilmişti. Bütün üniversite hocalarıyla yaptığımız istişare, anket çalışmaları ve öğrenci görüşmelerinde bunun bir ceza olarak değerlendirilmesinin; öğrenci psikolojisi, motivasyonu ve sicil bilgileri bakımından da çok menfi sonuçları doğurduğunu gördük ve bunun da düzeltilmesi gerektiğine inanarak ilgili cezayı kaldırmış olduk. Bunun dışında disiplin yönetmeliğinde geçen maddelerin hemen hemen tamamında herhangi bir değişiklik meydana gelmemiştir." ifadelerini kullandı.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmelerinin tamamlanmasının ardından maddelere geçildi.
Editor : Şerif SENCER