Cumhurbaşkanlığı ÖZETİ| İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Rusya-Ukrayna krizinin daha da derinleşmesini önlemek için Türkiye'nin elinden geleni yaptığını belirterek, "Fransa başta olmak üzere Avrupa ülkelerinden temel beklentimiz, krizin daha da derinleşmeden yönetilmesi hususunda Türkiye'ye destek olmalarıdır, küresel alanda kimlikçi siyaset yerine stratejik öncelikleri esas almalarıdır." dedi.
Altun, İletişim Başkanlığı Konferans Salonu'nda düzenlenen "Türkiye-Fransa İlişkileri: Fırsatlar ve Meydan Okumalar" Paneli'ne katıldı.
Fahrettin Altun, panelin açılışında yaptığı konuşmaya, 2022 FIFA Dünya Kupası Şampiyonu olan Arjantin'i ve onunla final oynayan Fransa'yı tebrik ederek başladı.
İki ülke arasındaki final maçının heyecan verici olduğunu dile getiren Altun, "Zannediyorum dünya futbol tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir maç izledik." ifadesini kullandı.
Türkiye'nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde gerek ikili ilişkilerde gerek bölgesel ve küresel konularda çözüm odaklı, gerçekçi, tutarlı, insanı merkeze alan ve çok boyutlu bir dış politika performansı ortaya koyduğunu belirten Altun, bu alanda sergilenen güçlü performansın, Türk dış politika modelini bugün tüm dünyada ayırt edici bir konuma yerleştirdiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Türkiye'deki gelişmelerde olduğu gibi ikili, bölgesel ve küresel konularda da sergilediği stratejik liderliğin, Türkiye'nin diplomatik gücünün, kapasitesinin ve etkisinin artmasına imkan tanıdığına işaret eden Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye dış politikada; ikili ilişkilerin samimi bir diyalog ve kazan-kazan anlayışıyla güçlendirilmesi, bölgesel sorunlara bölgesel çözümler üretilmesi, küresel adalet mücadelesinin büyütülmesi, uluslararası örgütlerin reforme edilmesi ve dünya genelinde kutuplaşmaların, çatışmaların önüne geçilmesi ilkeleriyle hareket etmektedir. İnsani trajedilerden gıda, sağlık, enerji ve iklim krizlerine, tüm dünyayı ilgilendiren sorunların çözümüne katkı sunan ülkemiz; terör, nefret söylemi, İslamofobi, antisemitizm ve dezenformasyon gibi küresel tehditlerle mücadelede de öncü bir rol oynamaktadır."
Türkiye'nin, bu temel sütunlar üzerinde yükselttiği dış politika vizyonuyla milli menfaatlerini korurken, diğer yandan dünya barışına da hizmet etme amacı güttüğünü dile getiren Altun, "Suriye ihtilafına ve bunun sebep olduğu insani krize çözüm ararken, Rusya-Ukrayna savaşında yürüttüğümüz barış diplomasisiyle ya da hiçbir ayrım yapmaksızın bütün terör örgütlerine karşı verdiğimiz etkin mücadeleyle elde ettiğimiz neticeler, Türkiye'nin bu içinde yaşadığımız küresel belirsizlik, küresel kaos çağında istikrarlaştırıcı bir güç olarak öne çıkmasını sağlamıştır." diye konuştu.
Altun, Türkiye'de olduğu gibi bölgede ve tüm dünyada istikrarın, barışın, huzurun ve emniyetin hakim olması için üzerlerine düşen sorumluluğu bundan sonra da yerine getirmeyi sürdüreceklerini kaydetti.
"İŞBİRLİKLERİNİN GELİŞTİRİLMESİ OLDUKÇA ÖNEM ARZ ETMEKTEDİR"
Suriye krizinin sonuçlarından biri olan mülteci meselesine henüz çözüm üretemeyen Avrupa'nın, enerji ve gıda güvenliğinin de pamuk ipliğine bağlı olduğunun, ne yazık ki Rusya-Ukrayna savaşında gözler önüne serildiğini aktaran Altun, şöyle devam etti:
"Türkiye, öncülük ettiği tahıl koridorunun yanı sıra enerji koridoru gibi girişimlerle de Avrupa'nın karşı karşıya olduğu tüm bu meselelerin çözümü noktasında kilit bir rol oynamıştır, oynamaya da devam edecektir. Bu gerçeklikten hareketle, Avrupa'nın da diplomatik ve ekonomik işbirliğinden terörle mücadeleye, her konuda Türkiye ile ilişkilerini samimi bir yaklaşımla derinleştirmesi ve güçlendirmesi gerektiğine inanıyoruz. Uzun bir geçmişe sahip olan Türkiye ve Fransa ilişkilerinde de ikili ve bölgesel boyutta ortak çalışmalar yürütülmesi, işbirliklerinin geliştirilmesi oldukça önem arz etmektedir."
"AVRUPA ÜLKELERİNDEN BEKLENTİMİZ, TÜRKİYE'YE DESTEK OLMALARIDIR"
Altun, Rusya-Ukrayna savaşının; tahıl, enerji ve gübre krizinde görüldüğü üzere, hem küresel hem de bölgesel düzlemde hala bu savaşın derin istikrarsızlıklar üretme potansiyeline sahip olduğu gerçeğini gözler önüne serdiğini dile getirdi.
Türkiye'nin, savaşan her iki devletin de güvendiği bir aktör olarak ürettiği çözümler ve arabulucu rolüyle krizin daha da derinleşmesini önlediğini, burada da istikrarlaştırıcı bir aktör olarak Türkiye'nin ön plana çıktığını vurgulayan Altun, şunları kaydetti:
"Rusya-Ukrayna krizinin daha da derinleşmesini önlemek için biz elimizden geleni yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Krizin bir an önce son bulması Avrupa ülkelerini de ağır maliyetlerden, ağır meydan okumalardan, yeni sorunlardan koruyacaktır. O nedenle Fransa başta olmak üzere Avrupa ülkelerinden temel beklentimiz var. Nedir bu beklenti? Krizin daha da derinleşmeden yönetilmesi hususunda Türkiye'ye destek olmalarıdır, küresel alanda kimlikçi siyaset yerine stratejik öncelikleri esas almalarıdır."
"RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI İNSANSIZ SAVAŞ ARAÇLARININ ÖNEMİNİ DE GÖSTERMİŞTİR"
Rusya-Ukrayna savaşının, hava savunma sistemleri ve insansız savaş araçlarının önemini de gösterdiğini belirten Altun, "Güçlü bir savunma sanayisi altyapısına sahip olan ülkemiz, insansız kara, deniz ve hava araçları konusunda hem yüksek teknolojiye sahip hem de maliyet etkin ürünler geliştirmektedir. Türkiye, hava savunma sistemleri konusunda da yerli ve milli sistemler geliştirmekte ve bunları adım adım devreye almaktadır. Bu alanda geliştirdiği kapasiteyle Türkiye, hiç kuşkusuz SAMP-T projesine de önemli katkılar verebilecek konumdadır. Bu projenin hayata geçirilmesi savunma sanayisi alanında yeni işbirliklerinin de önünü açacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Altun, küresel ve bölgesel düzlemde yükselen istikrarsızlıkların, bir diğer önemli meseleyi; göç ve mülteci hareketlerini de öne çıkardığını söyledi.
Fransa ve Avrupa'nın, göç ve mülteci hareketlerinin yönetilmesi konusunda çetin meydan okumalarla karşı karşıya olduğuna dikkati çeken Altun, "Düzensiz göç ve mülteci hareketlerinin neden olduğu toplumsal ve siyasal sorunlarla boğuşan Fransa da Türkiye'nin çözüm noktasında oynadığı hayati rolün farkına varmalıdır, Suriye ve Libya gibi alanlarda politikalarını Türkiye ile uyumlu bir perspektif içine almalıdır." dedi.
"TÜRKİYE, FRANSA'DAN DA PKK'NIN, ÜLKESİNDEKİ TÜM FAALİYETLERİNE SON VERMESİNİ İSTEMEKTEDİR"
Terörle mücadeleden Karabağ meselesine, Yunanistan'la ilişkilerden Suriye ve Libya politikasına, her iki ülkenin perspektiflerinin farklılaştığı konuların bulunduğunu dile getiren Altun, şunları paylaştı:
"Bilindiği üzere, Avrupa Birliği de PKK'yı bir terör örgütü olarak tanımaktadır. Ancak üzülerek görüyoruz ki Fransa'da PKK mensupları varlık gösterebilmektedir. Türkiye tüm NATO müttefiklerinden olduğu gibi Fransa'dan da terör örgütü PKK'nın ve uzantılarının ülkesindeki tüm faaliyetlerine son vermesini istemektedir. Türkiye aynı zamanda Suriye'deki PKK/PYD/YPG yapılanmasına karşı yürüttüğü haklı mücadelede de müttefiklerinin desteğini beklemektedir.
Terörden arındırılmış ve istikrar kazanmış bir Suriye'nin, Avrupa'nın güvenliğine de büyük bir katkı sağlayacağını düşünüyoruz, bu gerçeği unutmamalıyız. Bu bağlamda Fransız çimento şirketi Lafarge'ın Suriye'de DEAŞ dahil, terör örgütlerine destek sağladığının ortaya çıkması ise küresel terörizmle mücadele tarihinde ne yazık ki kara bir leke olarak kalacaktır."
"TÜRKİYE-FRANSA İLİŞKİLERİ, UCUZ VE KISA VADELİ SİYASİ HESAPLARA KURBAN EDİLMEMELİDİR"
Batı'daki Türkiye düşmanı lobilerin ya da PKK/YPG ve FETÖ gibi terör örgütlerinin uzantılarının dezenformasyon kampanyalarının da iki ülke ilişkilerinin yanı sıra Fransa'ya da zarar verme potansiyeline haiz hususlar olduğunu belirten Altun, "Türkiye-Fransa ilişkileri, terör örgütlerini ya da Türkiye karşıtı lobileri memnun eden ucuz ve kısa vadeli siyasi hesaplara kurban edilmemelidir." dedi.
Türkiye'nin mücadele ettiği terör örgütlerine destek sağlanmasının ve teröristlerin himaye edilmesinin, küresel terörizmle mücadeleyi akamete uğrattığının ve zayıflattığının asla unutulmamasını isteyen Altun, şöyle konuştu:
"Terörün küresel bir tehdit olduğunu ve buna karşı mücadelenin küresel boyutta işbirliği içinde yapılması gerektiğini her platformda ifade ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız, küresel terörizmle mücadele noktasında küresel işbirliğinin gereğini, bütün uluslararası platformlarda, BM dahil olmak üzere açık ve net bir biçimde ortaya koyuyorlar. Fakat Türkiye, ne yazık ki bu alanda gerekli desteği alamamaktır. Hal böyle olsa da biz kendi milli güvenliğimizin gerekliliklerini yerine getirmeyi ve terörle mücadeleyi bütün imkanlarımızla sürdürme noktasındaki kararlılığımızı devam ettireceğiz."
GAYRİ ASKERİ STATÜDEKİ ADALAR
Diğer taraftan Türkiye'nin, Doğu Akdeniz ve Ege'deki sorunlar karşısında uluslararası hukuk çerçevesinde samimi bir diyalogla hakkaniyetli bir çözüm için çalıştığını ve bu çözüm odaklı tutumunu sürdürdüğünü anımsatan Altun, şu değerlendirmede bulundu:
"Gayri askeri statüdeki adaların uluslararası hukuka aykırı olarak silahlandırılmasından deniz yetki alanlarına kadar, Ege'deki meselelerin karşılıklı mutabakat temelinde, barışçı yöntemlerle çözülmesi yönündeki irademizi muhafaza ediyoruz ve gayretlerimizi sürdürüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın vurguladığı üzere Yunanistan'ın da dürüst, samimi ve anlamlı diyaloga teşvik edilmesi önem arz etmektedir. Doğu Akdeniz'de de hem Türkiye'nin egemen haklarının korunması hem de Kıbrıs Türklerinin müktesep haklarının tescil edilmesi yönündeki çabalarımız da devam edecektir.
Buna ilaveten, Sayın Cumhurbaşkanımızın çözüm için bir Doğu Akdeniz konferansı düzenlenmesi yönündeki önerisinin, çağrısının bölge ülkeleri tarafından desteklenmesinin önemine inanıyoruz. Öte yandan Libya'da kurulacak istikrarlı ve demokratik bir yönetimin de Avrupa'nın hem yasadışı göç ve terör örgütleri ile mücadelesi hem de enerji güvenliği açısından büyük önemi haiz olduğuna inanıyoruz. Bu noktada da Türkiye'nin oynadığı rol, Avrupa Birliği ve Fransa tarafından takdir edilmeli ve destek görmelidir diye düşünüyoruz."
KARABAĞ KONUSU
Bir diğer meselenin de "Karabağ" konusu olduğunu belirten Altun, "Şunu bütün açıklığıyla vurgulamak isterim. Karabağ, uluslararası hukuka göre Azerbaycan toprağıdır. Karabağ sorununun yeni bir sıcak çatışmaya dönüşmeden kalıcı bir şekilde çözülmesi herkesin hayrınadır. Bölge ülkelerinin hayrınadır, küresel barış için gereklidir." sözlerini sarf etti.
Altun, bütün uluslararası aktörlerin, Azerbaycan'ın Karabağ zaferini kabullenmesinin ve politikalarını bu gerçek ekseninde şekillendirmesinin önem arz ettiğini vurguladı.
Bölgeye barışın ve huzurun gelmesiyle, refahın da geleceğini ve bundan herkesin faydalanacağını söyleyen Altun, "Fransa'dan da bu konuda Türkiye'nin çabalarına destek vermesini bekliyoruz. Diğer taraftan Avrupa İslamofobi Raporu'na baktığımızda Fransa'da İslam karşıtlığı ve Müslümanlara yönelik sistematik ayrımcı yaklaşımların, ne yazık ki pek çok olumsuz gelişmenin cereyan ettiğini görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın birçok uluslararası toplantının gündemine getirdiği bu tehdide karşı Fransa başta olmak üzere tüm Avrupa'nın gerekli tedbirleri alması gerektiğini ve Türkiye'nin çağrılarına kulak vermesi gerektiğini düşünüyoruz." ifadesini kullandı.
"TÜRKİYE'NİN AVRUPA'DAN UZAK TUTULMASI EN BAŞTA AVRUPA'YA ZARAR VERECEKTİR"
"Fransa'nın eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın da vurguladığı gibi; Türkiye'nin, bir parçası olduğu Avrupa'dan uzak tutulması en başta Avrupa'ya zarar verecektir" diyen Altun, Fransa'nın da ikili ilişkilerde ve bölgesel konularda Türkiye ile yakın işbirliği içinde olmanın geniş bir yelpazede sağlayacağı imkan ve faydaları görmesi gerektiğini belirtti.
Bu tür uluslararası toplantıların, Türkiye'nin çözüm odaklı, gerçekçi, tutarlı, istikrarlaştırıcı ve küresel barışa katkı sunan dış politikasının daha iyi anlaşılmasına katkı sunacağını düşündüğünü aktaran Altun, "Küresel sınamalar ve bölgesel krizler karşısında ilişkilerimizi derinleştirmek, işbirliğimizi güçlendirmek elbette ortak menfaatimizdir." dedi.
Editor : Şerif SENCER