USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Politika

Ali Babacan: O faiz lobisi, Beştepe’de düğün yapıyor, düğün

DEVA Partisi lideri Babacan, “Hesap ortada. Fakat bunlar, hesap kitap bilmiyor. Sorun da burada zaten. Cumhuriyet tarihinin en yüksek faiz ödeyen yönetimi olarak tarihe geçtiler. Lafa gelince ne diyorlar? ‘Faiz lobisi’, değil mi? Hey yavrum hey. Bu mu sizin faize karşı haliniz yahu? O f

Ali Babacan:  O faiz lobisi, Beştepe’de düğün yapıyor, düğün
13-11-2022 21:21
Google News

Demokrasi ÖZETİ| ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Hesap ortada. Fakat bunlar, hesap kitap bilmiyor. Sorun da burada zaten. Cumhuriyet tarihinin en yüksek faiz ödeyen yönetimi olarak tarihe geçtiler. Lafa gelince ne diyorlar? ‘Faiz lobisi’, değil mi? Hey yavrum hey. Bu mu sizin faize karşı haliniz yahu? O faiz lobisi, Beştepe’de düğün yapıyor, düğün. Yazık günah” dedi.

Babacan, kur korumalı mevduat uygulamasını anımsatarak, “Yoksuldan topluyor, varlıklıya veriyor. Hesap ortada. Hey gidi ‘ezilenlerin hür sesi’ Erdoğan hey. Hey gidi ‘gariplere yoldaş olan’ Erdoğan hey. Ne oldu sana yahu? Nasıl oldu da bu hale düştün? Nasıl oldu da yoksuldan toplayıp, bu faiz lobilerine bu kadar para öder oldun” diye konuştu.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin beşinci mitingini bugün Denizli Demokrasi Meydan’ın yaptı. Mitinge katılan yurttaşlar, “Hadi gari kurtar bizi” pankartı açarken “Milletin cebi boş, Erdoğan’a hava hoş”, “Babacan gelecek, dertler bitecek” sloganları attı.

Mitingde konuşan Ali Babacan, şunları söyledi:

Hepiniz, Denizli’ye kurduğumuz bu demokrasi meydanına hoş geldiniz. Biz, ülkemizi çok seviyoruz, vatanımızı çok seviyoruz. Toprağımızı, insanımızı çok seviyoruz. Ancak bu büyük ülkenin, bu güzel insanların çektiği sıkıntılara itirazımız var. Bu yokluğa, bu yoksulluğa, bu haksızlığa, bu adaletsizliğe itirazımız var. İşte Denizli, görüyoruz, biliyoruz. Bizim, çiftçimizin mağdur edilmesine itirazımız var. Kale’de biber, Beyağaç’ta tütün, Honaz’da kiraz, Güney’de kekik, Tavas’da çekirdek, Çivril’de elma üreten çiftçimizin zararına satış yapmasına, mallarının elinde kalmasına itirazımız var. Buldan’da, Güney’de, Çal’da bağların sökülmesine itirazımız var. Tarlada 3 lira olan Çivril şeftalisinin pazarda 25 liraya satılmasına itirazımız var. Tavas Avdan’daki köylümüzün toprağının gasp edilmesine, tarımın kömür madenciliğiyle bitirilmesine itirazımız var. Denizli’de, imar uygulamalarıyla birilerinin kayırılmasına itirazımız var. Artan maliyetler yüzünden tekstil üreticilerimizin dara düşmesine itirazımız var.

“TÜRKİYE’Yİ HER ALANDA AVRUPA BİRLİĞİ STANDARTLARINA ULAŞTIRMAK İÇİN ÇALIŞACAĞIZ”

Altyapı projelerinin başlatılıp yarım bırakılmasına itirazımız var. Denizli’nin, bu tabloya itirazı var. Bizim, bu tabloya itirazımız var. Ama arkadaşlar, endişeye mahal yok, biz buradayız. Bu şehir; tarımıyla, ticaretiyle, sanayisiyle, doğal güzellikleriyle, tarihi eserleriyle, jeotermal kaynaklarıyla büyük bir potansiyele sahip. İşte biz, güçlü Denizli için buradayız. Denizli’nin zenginliği için buradayız. Sorunlara çözüm bulmak için, dertlere deva olmak için buradayız. Evet, şimdi Denizli’ye soruyorum: Hazır mısın Denizli? Adalet için hazır mısın Denizli? Zenginlik için hazır mısın Denizli? Çözüm için hazır mısın Denizli? DEVA için hazır mısın Denizli? Siz hazırsanız biz de hazırız. Bakın, biz bu seçimi kazandıktan hemen sonra neler yapacağız? Biz, öncelikle Türkiye’yi her alanda Avrupa Birliği standartlarına ulaştırmak için çalışacağız. Avrupa Birliği’ne üye olalım veya olmayalım, fark etmez.

“TÜRKİYE’Yİ BİRİNCİ SINIF HUKUK DEVLETİ YAPACAĞIZ”

Bugünkü derdimiz bu değil. Bizim derdimiz, vatandaşlarımızı bir an önce her alanda Avrupa standartlarına kavuşturmak. Önce hukuku ayağa kaldıracağız. Tüm haklarımızı güvence altına alacağız. Türkiye’yi birinci sınıf hukuk devleti yapacağız. Tüm sorunları hak ve hukuk çerçevesinde çözeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti’nin her bir vatandaşı, eşit ve onurlu bir vatandaştır. Sorunlarımızı ‘eşit vatandaşlık’ ilkesiyle çözüp ileriye bakacağız. Geçmişin tüm kamburunu üzerimizden atıp yarınlara yürüyeceğiz. Böylece zenginliğe doğru dev bir adım atacağız. Türkiye’yi, mutlu insanların ülkesi yapacağız. Türkiye’yi, mutlu gençlerin, mutlu kadınların, mutlu çalışanların ülkesi yapacağız.

“GÖRECEKSİNİZ, KADINLAR DA BEŞTEPE’DEKİLERİN TAHTINI ALACAK”

Bu Beştepe’dekiler var ya Beştepe’dekiler. Bunlar, kadınların ahını aldı. Ama göreceksiniz, kadınlar da Beştepe’dekilerin tahtını alacak. Evdeki kadının emeğini hiçe sayan, sokakları tekinsiz kılan bu iktidarı müsait bir yerde indireceğiz. Kadına şiddetin her türlüsüyle kararlı bir şekilde mücadele edeceğiz. Çok net söylüyorum; devlet, şiddeti uygulayanın değil, şiddete maruz kalanın yanında olacak. Ülkemizde hiçbir kadın, kendini yalnız ve çaresiz hissetmeyecek. Kadınları ekonomik yönden güçlendireceğiz. Özellikle gençler ve kadınlar için iş imkanlarını artıracağız. Fikri olan, hayali olan, üreten tüm gençlere, kadınlara, girişimcilere destek olacağız. Bitti mi? Bitmedi arkadaşlar. Peki kadınlar işgücüne nasıl katılacak? Evde çocuğu var, yaşlısı var, bakımı var, şusu var, busu var. Ne yapacağız? Bol bol kreş açacağız. Yaşlı bakım merkezleri açacağız. Sanayide çalışan kadınlar için ücretsiz kreş ve bakım desteği vereceğiz. Evet, bunların hepsi gerçek olacak.

“YENİ MESLEK EDİNMEK İSTEYENLERE, HERHANGİ BİR ALANDAKİ BECERİSİNİ GELİŞTİRMEK İSTEYENLERE 1 AYLIK, 3 AYLIK, 6 AYLIK, GEREKİRSE 1 YILLIK ÜCRETSİZ KURSLAR AÇACAĞIZ”

Bu hükümetin son döneminde verilen diplomaların çoğu artık işe yaramıyor. Bu nedenle gençler, arzu ettikleri türden bir iş bulmakta zorlanıyor. Peki biz ne yapacağız? Yeni meslek edinmek isteyenlere, herhangi bir alandaki becerisini geliştirmek isteyenlere 1 aylık, 3 aylık, 6 aylık, gerekirse 1 yıllık ücretsiz kurslar açacağız. Bu kurslara gidenlerin yol parasını ve öğle yemeğini devlet olarak biz karşılayacağız. Bu kursları tamamlayanlar, işe girdiklerinde uzunca bir süre gelir vergisi ödemeyecekler. Bu kurslardan mezun olanları işe alan firmalar da sigorta primi ödemeyecek.

“ERDOĞAN BUNU O GECE BANKAMATİKTEN ÇEKTİĞİNDE, BU 20 LİRA KAÇ DOLAR EDİYORDU BİLİYOR MUSUNUZ? TAM 15 DOLAR EDİYORDU”

Biliyoruz, son yıllarda çalışanlarımızın da emeklilerimizin de maaşları enflasyon karşısında eridi gitti. Bakmayın, bu hükümet kulağını altına alıp yatıyor. İşçilerin de memurların da emeklilerin de eline geçen para, pul oldu. İşte biz, arkadaşlar, bu ekonomik kriz iklimini 6 ayda ortadan kaldıracağız. Enflasyonu da en geç ikinci yılın sonunda tek haneye düşüreceğiz. Dikkat edin, süre veriyorum. Zaman söylüyorum. Sözümü takvime bağlıyorum. Daha önce çözmedik mi? 2001-2002 krizi oldu, değil mi? Gelip krizi çözdük mü? Çözdük. Enflasyonu 2 yılda tek haneye indirdik mi? İndirdik. Paramızdan altı sıfır attık mı? Attık. Evet, 31 Aralık 2004 gecesi, paramızdan altı sıfırı attık. O gece, yılbaşı gecesi, Sayın Erdoğan’ın fotoğrafçılara verdiği bir poz var. Altı sıfırı atılmış 20 liralık banknotla verdiği poz. İşte bu 20 lira. Alın işte bakın, 20 lira. Erdoğan bunu o gece bankamatikten çektiğinde bu 20 lira kaç dolar ediyordu biliyor musunuz? Tam 15 dolar ediyordu.

“ŞU ELİMDEKİ PARA 15 DOLAR DEĞERİNDEYMİŞ, ŞİMDİ İNMİŞ 1 DOLARA”

Şimdi kaç dolar ediyor? Ancak 1 dolar ediyor. Şu elimdeki para, 15 dolar değerindeymiş, şimdi inmiş 1 dolara. Bu paranın değeri 14 dolar eksilmiş arkadaşlar. Ben soruyorum şimdi; bu paranın içinden 14 doları kim aldı? Bu 14 dolar nereye gitti? Denizli cevabı biliyor. Denizli bu işi biliyor. Denizli hesap biliyor. Hesap bilmeyen, bu hükümet. Doğru mu? Ekonomi bilmeyen, bu hükümet. Doğru mu? Son dört yıldır, tek imzayla ülkeyi yönetmeye başladıktan sonra, döviz kurunu da enflasyonu da patlatan, bu hükümet. Doğru mu? Geçenlerde Sayın Erdoğan diyor ki ‘Zamanında ben imza atmasaydım Babacan paradan altı sıfırı atamazdı’ diyor. İşte şimdi ben Sayın Erdoğan’a Denizli’den, bu meydandan sesleniyorum; madem hikmet senin imzanda, at bir imza da şu enflasyonu düşürüver bakalım. Madem hikmet senin imzanda, at bir imza da şu döviz kurunu düşürüver bakalım. 2018 seçimlerinden bu yana ülkeyi bir krizden diğer krize savuran, tek imzayla aklına geleni yapan sen değil misin? Yapamaz, ağzıyla kuş tutsa yapamaz. Çünkü şunu bir türlü anlayamadı; hukuk olmadan, adalet olmadan enflasyon düşmez.

“DIŞİŞLERİ’NDEN EKONOMİYE DÖNDÜM VE EKİBİMİZLE BERABER, 2008-2009 KRİZİNİ DE ÇÖZDÜK”

Dürüst ve ehil kadrolarla çalışmadan enflasyon düşmez. Kararları istişareyle almadan enflasyon düşmez. Ne dedik? ‘2002 krizini sapasağlam bir ekiple biz çözdük’ dedik. Bitti mi? Bitmedi. Bir kriz daha çözdük. 2008-2009’da küresel ölçekte bir ekonomik kriz çıktı. Hatırlayın, ben o zaman Dışişleri Bakanı’yım. Türkiye Cumhuriyeti pasaportunun değerli olduğu yıllar. Pasaportumuzun itibarlı olduğu yıllar. Avrupa Birliği yolunda kararlı adımlarla ilerlediğimiz yıllar. Dünyada kriz çıkıp da Türkiye’yi de etkilemeye başlayınca, Dışişleri’nden ekonomiye döndüm ve ekibimizle beraber, 2008-2009 krizini de çözdük evelallah.

“İÇİM YANIYOR İÇİM. BU YILKİ BÜTÇEDE FAİZ ÖDENEĞİ TAM 330 MİLYAR TL”

Bunlar, döviz kurunu patlattılar mı? Patlattılar. Enflasyonu patlattılar mı? Patlattılar. Asgari ücret, açlık sınırının altında kaldı mı? Kaldı. Hazine’mizi borca batırdılar mı? Batırdılar. Merkez Bankası’nın tam 248 milyar dolarlık döviz rezervini arka kapıdan boşalttılar mı? Boşalttılar. Bir şey daha yaptılar. Bunlar, tarihimizin en çok faiz ödeyen hükümeti oldular. Bakın, rakamlar ortada. İçim yanıyor, içim. Bu yılki bütçede faiz ödeneği tam 330 milyar TL. Bunun üzerine, bir de yeni icat ettikleri kur korumalı mevduat hesaplarına 300 milyar TL‘nin üzerinde kur farkı ödeyecekler. Yani faiz ve kur farkını toplayınca yaklaşık 650 milyar TL edecek. Rakamın büyüklüğüne bakın ya. Bu yıl çiftçiye ödenecek tarım desteklerinin tamamı 50 milyar, Erdoğan’ın faize ve kur farkına ödeyeceği tam 650 milyar TL.

“HEY GİDİ ‘EZİLENLERİN HÜR SESİ’ ERDOĞAN HEY. HEY GİDİ ‘GARİPLERE YOLDAŞ OLAN’ ERDOĞAN HEY… NE OLDU SANA YAHU”

Şu işe bakın. Peki bu ödediği, 650 milyarı nereden buluyor dersiniz? Evet, hepimizin ödediği vergilerden. Asgari ücretliden gelir vergisi alıyor, emekliden her alışverişinde KDV alıyor, cep telefonuyla konuşan her gençten özel iletişim vergisi alıyor. Yani vergilerin çoğunu parası ‘yok’ olandan topluyor, topladığı vergileri de parası ‘var’ olana veriyor. Parasını faize yatırana faiz olarak veriyor, parasını bankaya yatırana kur farkı olarak veriyor. Yani yoksuldan topluyor, varlıklıya veriyor. Hesap ortada. Hey gidi ‘ezilenlerin hür sesi’ Erdoğan hey. Hey gidi ‘gariplere yoldaş olan’ Erdoğan hey. Ne oldu sana yahu? Nasıl oldu da bu hale düştün? Nasıl oldu da yoksuldan toplayıp, bu faiz lobilerine bu kadar para öder oldun? Hayret, gerçekten hayret.

“BUNLARIN SADECE BU YIL ÖDEDİKLERİ FAİZ VE KUR FARKINA KAÇ TANE KONUT YAPILABİLİR BİLİYOR MUSUNUZ”

Ben, bu faize ödenen milyarları içime sindiremiyorum. Bakın, başka bir hesap daha yapalım; bugün TOKİ standardında 100 metrekarelik bir dairenin yaklaşık maliyeti 650 bin TL. Bunların sadece bu yıl ödedikleri faiz ve kur farkına kaç tane konut yapılabilir biliyor musunuz? Yani 650 milyar TL’ye kaç konut yapılabiliyor? Evet, hep beraber ekrana bakalım şimdi. 1 milyon adet. Evet, tam 1 milyon adet konut yapılabiliyor. Bunlar, ‘Yılda 100 bin konut yapacağız’ diyorlar, o da vatandaştan para alarak, değil mi? Oysa faize verdikleri parayla bu yıl tam 1 milyon konut yapılabilirdi, üstelik vatandaştan 5 kuruş para almadan.

“FAİZ LOBİSİ BEŞTEPE’DE DÜĞÜN YAPIYOR, DÜĞÜN”

Hesap ortada. Fakat bunlar hesap kitap bilmiyor. Sorun da burada zaten. Cumhuriyet tarihinin en yüksek faiz ödeyen yönetimi olarak tarihe geçtiler. Lafa gelince ne diyorlar? ‘Faiz lobisi’, değil mi? Hey yavrum hey. Bu mu sizin faize karşı haliniz yahu? O faiz lobisi, Beştepe’de düğün yapıyor, düğün. Yazık günah.

“AMERİKA'DA ÇALIŞAN BİR İNSAN, SADECE 1 HAFTA ÇALIŞSA KAZANDIĞI PARAYLA YENİ MODEL BİR İPHONE ALABİLİYOR”

Arkadaşlar, ev almayı, araba almayı geçtik, millet bir cep telefonu bile alamaz oldu. Bakın, Amerika'da çalışan bir insan, sadece 1 hafta çalışsa kazandığı parayla yeni model bir iPhone alabiliyor. Avrupa'da aynı iPhone, bilemediniz 8-10 günlük çalışmanın karşılığıyla alınabiliyor. Peki ya Türkiye’de? Türkiye'de ise aynı iPhone’u almak için en az 6 ay çalışmak zorunda kalıyoruz ya. Bir telefon ya bu, hepi topu bir telefon. Telefon lüks olur mu? Telefon lüks falan değil, ihtiyaç. Ev, araba alma hesabını yapamıyoruz bile. Vatandaşlarımızın çoğu, artık araba alma hayalinden vazgeçti. Vatandaşlarımızın çoğu, ‘Ömür boyu çalışsam dahi artık bir ev sahibi olamam’ diyor.

“MİLLETİN VERGİLERİNİ YİNE MİLLETİN HİZMETİNE SUNACAĞIZ”

Bunlar, insanların hayallerini çaldılar. İnsanların hayatlarını çaldılar, hayatlarını. Ama siz hiç merak etmeyin arkadaşlarım. Ne dedim az önce? 6 ay, 6 ay… 6 ayda bu krizi aşacağız inşallah. Çünkü biz, milletin kaynaklarını millet için kullanacağız. Milletin vergilerini yine milletin hizmetine sunacağız. 6 ayda nefes alacağız, nefes. Hiç merak etmeyin arkadaşlar. Rahat olun. Sandık günü var ya sandık günü. Vatandaşımız oy kabinine girecek, mührü DEVA’nın damlasının altına vuracak. Gerisi bizde. Hiç merak etmeyin, hiç. Endişeye mahal yok. Çözüm bizde.

“BU SEÇİMİ, ASGARİ ÜCRETLE GEÇİNMEYE ÇALIŞAN, ÇOCUĞUNU OKUTAMAYAN İŞÇİLER KAZANACAK”

Bu seçimi kimler kazanacak biliyor musunuz? Bu seçimi, çocuğunun beslenme çantasını güçlük çekerek hazırlayan ana babalar kazanacak. Bu seçimi, torununa küçük bir hediye bile alamayan nineler, dedeler kazanacak; çarşıdan, pazardan taneyle alışveriş yapan, açlıkla sınanan emekliler kazanacak. Bu seçimi, asgari ücretle geçinmeye çalışan, çocuğunu okutamayan işçiler kazanacak. Enflasyonun ezdiği dar gelirli, sabit gelirli insanlar kazanacak. Bu seçimi, kazancı günden güne eriyen, sattığı malı yerine koyamayan esnaf kazanacak. Gübre, mazot, tohum, elektrik fiyatları altında ezilen, ürettikçe zarar eden çiftçiler kazanacak.

Bu seçimi, en güzel yılları umutsuzlukla, kaygıyla geçen, hor görülen gençler kazanacak; her gün motosikletin tepesinde canını tehlikeye atarak ekmeğini çıkaran kurye arkadaşlarımız kazanacak. Bu seçimi, konserleri yasaklanan sanatçılar kazanacak; yargıda aklanmalarına rağmen hakları iade edilmeyen KHK’lılar kazanacak. Bu seçimi, düşüncesi, kimliği, inancı, kıyafeti, yaşam tarzı nedeniyle hor görülenler kazanacak; otoriter ittifakın görmezden geldiği haysiyetli insanlar kazanacak. Evet, bu seçimi, adalet kazanacak, adalet. Hiç şüpheniz olmasın. Bu seçimi, 7’den 70’e, doğudan batıya, kuzeyden güneye tüm Türkiye kazanacak.

“BU HÜKÜMET ÜLKEMİZDEKİ ORTA DİREĞİ YIKTI”

Bu hükümet, ülkemizdeki orta direği yıktı. Rahmetli Özal’ın inşa etmek için gayret ettiği, büyük emek sarfettiği orta direk yok oldu. Hele şu son 4 yıldır ülkemizde yoksul daha yoksul oldu, zengin daha zengin oldu. Bu hükümet, korkunç bir servet transferi yapıyor şu anda. Yoksuldan alıyor, zengine veriyor. Yoksulun kazanırken veya harcarken ödediği vergileri toplayıp, zaten parası olana ‘faiz’ diye veriyor, ‘kur farkı’ diye veriyor. İşte arkadaşlar, o yıkılan orta direği yeniden inşa etmek, bizim boynumuzun borcu. İşte bunun için biz, öncelikle gerçek sosyal devlet nasıl olur, bunu tüm dünyaya göstereceğiz. Herkese fırsat eşitliği vereceğiz. Devlete işe alımlarda KPSS sonrası yapılan mülakat uygulamasını kaldıracağız. Mülakat, kendilerinden olmayanları eleme aracı haline geldi. İşte bunun için mülakatı kaldıracağız. Başka ne yapacağız?

“BİR HANENİN GELİRİ İHTİYACINI KARŞILAMAYA YETMİYORSA ARADAKİ FARKI DEVLET ÖDEYECEK”

Kimseyi aç ve açıkta bırakmayacağız. Peki bunu nasıl yapacağız arkadaşlar? Şimdi bu söyleyeceğime dikkat edin. Biz, ihtiyaç sahiplerine ‘asgari gelir desteği’ sağlayacağız. Bu ne demek? ‘Asgari gelir desteği’ ne demek? Dünya bunu konuşuyor, dünya. Anlatayım. Şimdi, diyelim ki beş kişilik bir aile. Bu ailenin geçinebilmesi için asgari ne kadar paraya ihtiyaç var? Önce o günkü şartlarda bu rakamı belirleyeceğiz. Bugüne göre hesaplayalım, mesela 20 bin lira olsun. Sonra da bu ailenin mevcut toplam gelirini öğreneceğiz. Diyelim ki bu ailenin mevcut geliri de 10 bin lira. Ailenin asgari ihtiyacı ile mevcut gelirinin arasındaki farkı devlet olarak biz ödeyeceğiz. Kalan o 10 bin var ya arkadaşlar, işte onu devlet ödeyecek. İşte ‘asgari gelir desteği’ bu demek. Bir hanenin geliri ihtiyacını karşılamaya yetmiyorsa aradaki farkı devlet ödeyecek demek. Ve bunu, hak eden herkes alacak. Hiç kimsenin parti üyeliğine, kimliğine, şusuna busuna bakmayacağız. Vatandaşlarımız arasında asla ayrımcılık yapmayacağız. Burada bitti mi? Hayır. Dahası var.

“YENİ DOĞAN BEBEKLERİN MAMA, BEZ GİBİ TEMEL İHTİYAÇLARINI 2 YIL BOYUNCA DEVLET OLARAK BİZ KARŞILAYACAĞIZ”

Biz, aynı zamanda iş imkanlarını artırıp insanımızın çalışarak kazanmasının önünü açacağız. İnsanlarımızın, sosyal yardımlara bağlı kalmadan hayatını sürdürmesini sağlayacağız. Yeni doğan bebeklerin mama, bez gibi temel ihtiyaçlarını 2 yıl boyunca devlet olarak biz karşılayacağız.

“KARARSIZLARA BAKTIĞIMIZDA, İÇLERİNDE İLK DEFA OY KULLANACAKLAR VAR”

Yapacak çok işimiz var inşallah, çok. Hani bir laf var; televizyonlarda, şurada burada çok konuşuluyor. Siz de izliyorsunuz. Ne diyorlar? ‘Kararsız seçmen çok’ diyorlar. ‘Acaba kararsızlar seçim günü ne yapacak’ diye soruyorlar. Kararsızlara baktığımızda, içlerinde ilk defa oy kullanacaklar var. Oy verdiği partiden memnun olmayanlar, oy verdiği halde umduğunu bulamayanlar var. Kararsızlık nedir, çok iyi bilirim ben. Kararsızlık demek, eleştiri demek. Kararsızlık demek, omurgalı duruş demek. Anket şirketleri ne yapıyor? Kararsızları mevcut partilere dağıtıveriyor. Biz de diyoruz ki bir dakika durun hele. Bakın kararsızlar ne diyor? Dinleyin.

“SEÇMEN ÖYLE 3-5 PARTİ ARASINDA FALAN KARARSIZ DEĞİL”

Kararsızlar, ‘Ben oy vermek için kötünün iyisine, ehveni şere tamah etmem kardeşim’ diyor. ‘Bize; gerçek, hakiki çözümlerinizi sıralayın’ diyor. ‘Bizi geçiştirmeyin, ciddiye alın’ diyor. Arkadaşlar, kararsız seçmenin gözü DEVA Partisi’nin üzerinde. Nereden biliyorum? Çünkü ben, vatandaşın gözünün içine bakıyorum. 81 ilin tamamını dinledim. Ona göre konuşuyorum. Ne var biliyor musunuz? Seçmen, öyle 3-5 parti arasında falan kararsız değil. Kararsız denen insanlar; dinine, inancına, diline, kılığına-kıyafetine müdahale edilmemesi konusunda çok kararlı. Aynı DEVA Partisi gibi. O insanlar, özgürce konuşabilme konusunda çok kararlı. Aynı DEVA Partisi gibi. Kararsız denen insanlar, herkes için demokrasi konusunda çok kararlı. Tıpkı DEVA Partisi gibi. O insanlar, Avrupa Birliği hedefi konusunda çok kararlı. Aynı DEVA Partisi gibi. Kararsız denen insanlar, nitelikli ve eşit eğitim konusunda çok kararlı. Tıpkı DEVA Partisi gibi. Kararsız denen insanlar, bayat ekmek kuyruklarına girmemek konusunda çok kararlı. Aynı DEVA Partisi gibi. Kararsız denen insanlar, zenginleşme konusunda çok kararlı. Aynı DEVA Partisi gibi. Bu ne demek biliyor musunuz?

“BU HAKSIZLIK, HUKUKSUZLUK BİTSİN DİYE DEVA DİYECEK MİYİZ? OCAKTA ET PİŞSİN DİYE DEVA DİYECEK MİYİZ”

Biz, DEVA Partisi olarak, tüm Türkiye’yiz arkadaşlar. Biz, Türkiye’nin ta kendisiyiz. Seçim günü o sandığa gidecek olanlar var ya o sandığa… İşte o insanlar, kararlı bir şekilde bu ülkenin yarınlarına damga vuracak. İnşallah sizler, mührü DEVA’nın damlasına vuracaksınız. DEVA Partisi de bu ülkenin yarınlarına damga vuracak. Denizli, şimdi size soruyorum. Bu haksızlık, hukuksuzluk bitsin diye DEVA diyecek miyiz? Ocakta et pişsin diye DEVA diyecek miyiz? Borca girmeden kışlık mont alabilmek için DEVA diyecek miyiz? Kadına şiddetle mücadele için DEVA diyecek miyiz? Avrupa’nın kapılarını açmak için DEVA diyecek miyiz? Seçim günü DEVA Partisi’nin damlasına mührü basacak mıyız? Siz seçim günü mührü damlaya vuracaksınız. Biz de Türkiye’nin yarınlarına damga vuracağız.
Editor : Şerif SENCER
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TEKNOLOJİ TÜMÜ
Neden Aşırı Düşünüyoruz?
Neden Aşırı Düşünüyoruz?

Günümüzde “overthink” adı altında çok fazla düşünceye maruz kalıyoruz. Sosyal ilişkiler de bu düşüncelerin bir parçası. İnsanlar ne der, ne düşünür gibi düşünceler etrafta kol geziyor.

ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
ANKET TÜMÜ
Asgari Ücret En Az Ne Kadar Olmalı?
NAMAZ VAKİTLERİ
Gazete Manşetleri
Yol Durumu