“Sonsuza ÖZETİ| kadar dinleyebilirim, öyle söyleyeyim”. Teoman konserinin başlarında hemen arkamda oturan bir genç kadın yanındaki arkadaşına böyle söylüyordu. Konserin en sonunda ise Teoman bis için sahneye geldiğinde başka bir genç geceyi özetleyen ikinci cümleyi sarf etti: “Yine kesin bilmediğimiz bir şarkı söyleyecek”... Gerçi tam bu noktada kararsız kaldığı her halinden ve sözlerinden belli olan (“Kafamda ne yapacağımı kurgulayamadım, bir dakka düşünmem gerekiyor... Bir içki içip hemen geliyorum, bekleyin” diyerek kısa bir süreliğine sahneyi terk ettiğinden anladık bunu da) Teoman herkesin bildiği bir şarkıyla (“Gönülçelen”) bitirdi konseri ama en bilinen parçalarını bile öyle farklı bir tonda ve kopkoyu bir ruh halinde söylemişti ki genç kadın “Gönülçelen”i de tanımakta zorlanmış mıdır acaba diye merak etmedim değil.
ŞARKICI DEĞİL ANLATICI
Ama zaten Teoman’ın 2018 tarihli “Koyu Antoloji” albümünü çalacağı herkesçe biliniyordu. Bence en iyi albümlerinden biri olan son çalışması “Gecenin Ucuna Yolculuk”tan da birkaç parça çalması en azından benim için güzel bir sürpriz oldu zira son bir yıl boyunca defalarca dinlediğim şarkıları bir de sahnede canlı dinlemeyi çok istiyordum. Öte yandan konser öncesi İKSV’nin İstanbul Caz Festivali sosyal medya hesabından yayımladığı duyuruda yer alan “Teoman bu konserde ilk kez ‘şarkıcı’ değil, ‘anlatıcı’ formunda olacak” cümlesinin ne anlama geleceği konusunda izleyicinin kafasının karışık olduğunu gördük. Kimileri açık açık “E hani konuşacaktı Teoman, hiçbir şey söylemedi” diye tepkisini ve şaşkınlığını ifade etti konserin çıkışında. Gerçekten de izleyiciyle çok az hasbihal etti Teoman, hatta sahnede ona eşlik eden müzisyenleri bile saymadı. Ama belki de onun bu “anlatıcı” formu, parçalarını bir rock solisti gibi değil de gecenin koyu temasına uygun bir şekilde mırıldanarak konuşur gibi, alabildiğine pes tonlarda söylemesine yapılan bir atıftı, olamaz mı? Konserin en başında ve en sonunda boş sahnede yankılanan “Viski ve Lazanya” (son albümdeki “naratif” parça) yine bu “anlatıcı” formunun nasıl bir şey olduğunun ipucuydu aslında. Koyu tema demişken sahnenin iki yanındaki dev ekranlarda bile renkli değil siyah beyaz görüntülerle yayımlanıyordu konser; ilginç ama yerinde bir tercihti düşününce.
Söylemedikleri söylediklerinden çoktu elbette ama böyle koyu hatta kopkoyu bir geceye de biraz daha depresif, belki karamsar ve düşük tempo şarkılar yakışırdı. Zaman zaman, tam da davulcunun ön tarafına yerleştirilmiş şık koltuğa oturarak şarkılarını söyleyen Teoman’ı dinlerken ister istemez şunu düşündüm: belki de yeni bir evreye geçti artık Teoman, hayatla birlikte, kaçınılmaz olarak geçen zamana karşı (hani diyor ya “Vakit bir türlü geçmezken yıllar, hayatlar geçiyor”) mutluluk istemekten de vazgeçti belki ve yeni şarkıları, yeni tarzı da bu minvalde seyrediyor, seyredecek. Kahvenin koyusu, viskinin islisi, şarkıların hezeyanlısı... Bizce tamamdır.
www.idrak34.comEditor : Şerif SENCER