Hayvanları veya böcekleri onlar hala hayattayken pişirmek, bazılarınıza mide bulandırıcı gelebilir. Bizim yemek kültürümüzde, birkaç deniz mahsulü dışında pek böyle bir beslenme anlayışı göremezsiniz.
Özellikle Çin, Tayland ve Kore gibi ülkelerde, hayvanları canlı canlı yerken video çekilecek kadar normalleşmiş bir durum bu (aslında öyle olmasa da). O zaman gelin, buna maruz kalan canlılara bir bakalım.
İlk örneğimiz ahtapot:
Sannakji .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Ahtapotu canlı yeme durumu, en çok Güney Kore'de görülüyor. Ahtapot canlıyken kollarını kesiyorlar ve halen hareket eden kolları bir tabağın içine koyup servis ediyorlar. Bu yemeğe (!) de sannakji adını veriyorlar.
Hatta ahtapotun kollarına susam yağı döküyorlar ki insanlar yerken canlı et boğazlarından aşağıya kayabilsin. Siz ne düşünürsünüz bilemem ancak her yıl yaklaşık olarak 6 kişiyi öldüren bu girişimi, insanların hala daha bayıla bayıla devam ettirmelerine ben anlam veremiyorum.
Çoğunuzu şaşırtmayacak örnek: Balık
İkizukuri .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Japonya'da "ikizukuri" adlı bir yemeğin yapılması için canlı balıklardan sashimi (ince dilimlenen canlı balık / bir suşi çeşidi) hazırlanıyor. Hatta et canlı olduğu için kolay yenebilsin diye en ince şekilde kesiyorlar. Aslında resimde de görüldüğü gibi canlı bir balığın etleri fileto yapılıp servis ediliyor. Yani bu sebeple balığın hala hareket ettiği bile oluyor.
Balığı canlı pişirme sevdasının bir diğer örneğini Çin'deki ''yin yang balığı'' yemeğinde görüyoruz. Tamamen ikizukuri ile aynı mantık. Bundaki fark, balığın gövdesinin yağda kızartılması ve kafasının çiğ bırakılması diyebiliriz. Hatta yemek sofrada insanların önüne geldiğinde bile balığın kafasının hareket ettiği görülebiliyor. Aslında balığın hareket etmesini sağlayan şey de vücudundaki sinirlerden kaynaklı, yoksa balık çoğu zaman ölmüş oluyor.
Çin'in 'sarhoş karides' yemeği de bir hayli ilginç
Sarhoş Karides .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Çin'in bazı bölgelerinde karidesler canlı bir kasede servis ediliyor ve hatta tabağın içinde oraya buraya zıplayabiliyor. Hayvancağızların üstüne de likör bazlı bir sos dökülüyor ki hareket edip tabaktan (!) kaçmasınlar. Daha doğrusu müşteriler yemeğe başladıkları zaman bu sosu döküyor. Dökmeden önce de herhalde hayvanları bir gösteri izler gibi izliyorlar.
Canlı canlı kurtçuk (larva) yiyenler bile var
Mesela Avustralya'da küçük beyaz kurtçukları yiyorlar. Hatta onların tadını cheetos'a benzetiyorlar. Özellikle Aborjin topluluklarının uzun süredir bu alışkanlığa sahip oldukları biliniyor. Herhalde onlardan kalma olacak ki bölgedeki insanlar için ara öğün atıştırmalığı gibi bir şey olmuş bu kurtçuklar.
Larvaları direkt olarak ağaçtan topluyorlar ve sanki dut toplamışsın da ağzına atıyormuşsun gibi yiyorlar.
Pecorino Peyniri (kenarlardaki küçük kurtçukları görebilirsiniz) .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Hatta bunun bir de Sardinya versiyonu var. Sardinyalılar pecorino adlı peynirin içinde delik açıyor ve onu öylece dışarıda bırakıyor. Böylece peynir sinekleri gelip peynirin içine yumurtluyor, yumurtalar kırılınca da larvalar peyniri yemeye başlıyor. Aynı zamanda sinekler, peynirin içine dışkılıyor ve onların sindirim sistemindeki asit peynirin yağlarını parçalayıp yumuşatıyor.
İnsanlar bu gıdanın kıvama geldiğini, açtıkları delikten sıvı damlamaya başladığında anlıyor ve onu yemeye başlıyor. Ancak bu peyniri bulmak kolay değil çünkü 1962'den beri İtalya hükümetince yasaklanmış durumda. Satanlara da sattıranlara da ceza veriliyor.
Kurbağa yemeyi seçenler de var
Japonya'nın meşhur kurbağa sashimisinden bahsedecek olursak, kurbağa genelde ölü ve çiğ servis ediliyor. Fakat kurbağanın kalbi, hayvan yeni öldüğü için taze oluyor ve hala atabiliyor. Bu ilk olarak Tokyo'da Asadachi adlı bir restoranda, bu hayvanın canlı olarak servis edilmesiyle ortaya çıkıyor. Hayvan canlı bir şekilde geliyor, sonra şef bıçağı eline alıp onu öldürüyor.
Ardından şef hayvanın kalbini direkt çıkarıyor ve vücudunun geri kalanını çiğ et olarak dilimliyor. Burada söz ettiğimiz tüm örnekler eleştirilse de bu, hayvan haklarını koruyan dernekler dahil olmak üzere birçok kesimin işkence olarak tanımladığı bir örnek diyebiliriz.
Deniz kestanesi ve midye:
Deniz kestanesi .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Deniz kestanelerinin zaten küçücük bir parça etleri var. Üstüne bir de çiğ olarak kesilip tüketiliyorlar. Bazen canlının içindeki et suşi yaparken de kullanılıyor. Bazı insanlar, onların yosunlar için istilacı türler olarak bilinmeleri nedeniyle, deniz kestanelerini yemenin kötü bir şey olmadığını düşünüyor.
Ancak bizim ülkemizde Mayıs 2022 tarihinde ekosistem devamlılığını sağlamak için Marmara denizinde deniz kestanesi avcılığı yasaklandı.
Midye .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Midyelerin canlı pişirildiği çok bilindik olduğu için çoğunuz duymuşsunuzdur. Ancak pişirirken kapağı muhakkak kapalı tutulur, kapağı açık olan midyeler pişirilmez. Hatta onun canlı ve kapağı kapalı pişirilme nedeninin, gıda zehirlenmesini önlemek olduğu söyleniyor. Çünkü kapağı açık olanların içine bakteriler girebiliyor, bu da insan sağlığı için tehlikeli görülüyor.
İstiridye ve ıstakoz:
İstiridye .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
İstiridyeler kabuklarından kesilip çıkarılana kadar ölmeyen canlılardır. Bu nedenle onları denizden çıkarıp çiğ olarak buz tepsisinde servis ettiğinizde hala yaşıyor oluyorlar. Bunu olumlu bir şey olarak mı değerlendirsek bilemiyorum ancak merkezi sinir sistemleri olmadığı için ağrıyı hissetmezler. Bu deniz canlısı, ülkemiz de dahil olmak üzere genelde dünyanın birçok yerinde tüketiliyor.
Istakozun etinde ise kendinden kaynaklanan doğal bakteriler vardır. Bu nedenle ıstakoz ölünce bu bakteriler çoğalabildiği için bu hayvan canlı pişirilerek gıda zehirlenmesi önlenmek istenir. Istakozların uzunca bir süre canlı pişirildiklerinde acı çekmedikleri biliniyordu ancak bu tamamıyla yanlış.
Onların merkezi sinir sistemleri olmasa bile hormonal olarak acıyı hissettikleri söylenebilir. Hatta uzmanlara göre, canlı pişirildikleri zaman kuyruklarını hareket ettirmeleri bunun belirtisi çünkü kaçış refleksi olarak bunu yapıyorlar.
Düşünün bir lokantaya gidiyorsunuz, yemeğinizin üstüne süs niyetine karınca koyuyorlar...
Rene Redzepi'nin yaptığı karıncalı yemek .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Danimarka'da ünlü bir restoran olan Noma, çoğu yemeklerinde karınca kullanıyor. Şef Rene Redzepi, karidesin üzerini karıncalarla süslediği bir yemek bile yapmış mesela. Verdiği bir röportajda da karıncaların, yemeğe ekşi limon gibi bir aroma verdiği konusunda ısrarcı olduğu görülüyor.
Bir de civcivlerin canlı canlı kıyma makinalarına atıldıkları iddiaları var
İngiltere'de vejetaryen bir grubun üyesi, gizlice tavuk çiftliğinde çekim yapıyor. Sonra hayvanların cinsiyetlerine göre ayrıldığını ve erkek olanların canlı canlı kıyma makinesine atıldıklarını görüyor. Bu kişinin söylediğine göre bunun nedeni de yumurta üretiminde erkek civcivlerin işe yaramaz görülmesinden kaynaklanıyor.
Velhasıl hayvan haklarını koruma örgütleri ve hayvan severler, tüm bu verdiğimiz örneklerin hayvanlara acı çektirmekten başka bir işe yaramadığını düşünüyor. Yani hayvanların canlı canlı pişirilmesi kulağa zaten pek mantıklı gelmiyor. Üstüne bir de bu şekilde tüketme merakı nereden geliyor diye insan sorgulamadan edemiyor. Peki siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi yorumlarda bizimle paylaşabilirsiniz.
Kaynaklar: Tree Hugger, Quora, Irısh Hexaminer, Özhan Öztürk, Science Focus