Birçoğumuz bu durumu yaşıyoruz ve yağmurun getirdiği hüzün âdeta ortak bir deneyim hâline geldi.
Peki, bu ruh hâli değişikliğinin ardındaki sebep ne? Bilimsel verilere göre yağmurlu havalarda kendimizi daha mutsuz hissetmemizin ardında birkaç farklı etken var.
Güneş ışığı eksikliği ve D vitamini
Güneş ışığının neredeyse tamamen kaybolduğu yağmurlu havalarda, güneş ışığının vücudumuza verdiği serotonin yani mutluluk hormonundan eksik kalıyoruz.
Güneş ışığı olmayınca alamadığımız D vitamini de hem fiziksel hem de zihinsel sağlığımızı olumsuz etkileyerek depresyonu beraberinde getiriyor.
İç saatimizin güneş ışığına güvenmesi de durumu değiştiriyor. Uyku-uyanıklık döngümüz bozuluyor. Yağmur yağdığında uyumak istememizin nedeni de bundan. Uyku kalitesinin değişmesi de ruh hâlini etkiliyor.
Özellikle kış aylarında, bu durum "mevsimsel duygusal bozukluk" (Seasonal Affective Disorder - SAD) adı verilen depresif bir ruh hâliyle de açıklanıyor.
Renklerin psikolojisi
Renklerin psikolojimizi etkilediği de bilinen bir gerçek. Gri ve soluk tonların hakim olduğu yağmurlu havalarda, enerjimiz düşüyor. Canlı ve parlak renkler genellikle enerji verirken, gri, mavi ve kahverengi gibi tonlar genellikle melankoli hissini artırıyor.
Sosyal etkileşim azalıyor.
Yağmurlu havalarda dışarı çıkma isteğimiz de azalıyor. “Aman çıkıp da ne yapacağım bu havada?” deyince eve kapanıyoruz. Zaten düşük olan modumuza bir de sosyal bağ eksikliği de ekliyoruz. Sonra gelsin yalnızlık hissi.
Ses ve koku ise son nedenlerimiz.
Bazılarımız yağmurun sesini ve havadaki o kokuyu sevse de bu, herkes için geçerli değil. Sürekli bir pıtırtı, huzursuzluk kaynağı olabiliyor. Gürültünün stres seviyesini arttırdığını da biliyoruz zaten ama yağmuru da işin içine katabiliriz.
Havadaki nem oranın arttığı durumlarda ise baş ağrısı ve eklem ağrısı gibi fiziksel rahatsızlıklar da ortaya çıkabiliyor. Alın size bir keyif kaçırıcı durum daha.
Hâl böyle diye sürekli karalar da bağlayacağımıza göre tüm bunların farkındalığını yaşarak günümüzü daha keyifli hâle getirecek eylemlere yönelmekte fayda var.
Kaynaklar: Academia, Self, Psychology TodayBunlara da göz atabilirsiniz: