Sınav üzerinde çok düşünülerek sadece oraya odaklanılmasının sonucu olumsuz etkileyebileceğini söyleyen Uzman Psikolog Arzu Hamurcu, “Öncelikle sınava çok az bir zaman kaldı ve bu az zamanı ne kadar verimli geçirebiliriz onu konuşmak gerekirse eğer, çocuklar için çok büyük bir başarı stresi üzerlerine yükleniyor. Bunu ebeveynler olarak yapıyor olabiliriz, öğretmenler olarak yapıyor olabiliriz. Belki çevre ya da arkadaşları olarak da bu başarı stresini sınava girecek öğrencilere biz yüklüyoruz aslında. Başarının getirdiği büyük bir stres var ve burada bilinen iki yanlış var. Öncelikle başarı belki bir yerde stres getirir ama biz toplum olarak sanıyoruz ki stres hiç olmazsa o zaman biz başarılı oluruz. Oysa ki stresi orta düzeyde yaşarsak başarılı oluruz diğer tüm duygular gibi. Eğer biz hiç stres yaşamazsak sınava hiç hazırlanmamıza da gerek kalmaz, sınav için bir kaynak aramamıza da gerek kalmaz. O yüzden herhangi bir önlem de almayız ve sınavımız muhtemelen başarısız olur.
Çok streslenirsek, stresi çok yüksek oranlarda yaşarsak o zaman da şu ortaya çıkabilir; her gün sınav sonucunu konuşabiliriz, her gün sınavla ilgili rüyalar görebiliriz, her gün netlerimiz üzerinde hesaplamalar yaparak, sınava olan odağımızı çok fazla arttırdığımız için geri kalan hayatımız doğal olarak performansımızın düşüklüğüne bağlı olacağı için sınavda yine heyecanlanıp istediğimiz sonucu elde edemeyebiliriz. Stresimizi orta düzeyde tutabilirsek eğer, hangi bölüm ve hangi puan için ne kadar soru cevaplanması gerektiğini araştırmak, aynı zamanda tüm sınav stresini önleyebilecek önerilerden de kaçınılması gerektiği için güzel bir yola çıkıp bu noktada hedefe odaklanıp güzel bir motivasyon ve orta düzey bir kaygıyla, stresle istenilen sonuç elde edilebilir” dedi.
"SONUCA GÖRE ÖDÜLLENDİRMEK BÜYÜK BİR YANLIŞ"
Hamurcu, çocuklara sınavın bir yarıştan ziyade onların başarısının görülmesinin istenildiği bir süreç olduğunun hissettirilmesi gerektiğini söyleyerek, “İkinci bilinen yanlış da sınavın sonucuna odaklanmak ve sonuca göre ödüllendirmek. Bu bilinenin aksine çok büyük bir yanlıştır. Çünkü sınav sonucuna değil, sınav sürecine bizim hedeflendirmemiz gerekiyor. Eğer süreçte çocuğun başarılı olduğunu, çocuğun gayretini, çok güzel noktalara gelebileceğini görüyorsak bunun ödüllendirilmesi gerekiyor sınav sonucunu beklemeden. Çünkü o zaman çocuklar beklentilerinin, hedeflerinin bir yarış atından ziyade gerçekten görüldüğünü hissettikleri için çok yeterli bir süreç geçiriyorlar. Burada ’Sen nasıl olsa yaparsın’ gibi sorumluluk verici bir cümleden ziyade, ’Sen daha önce de başarmıştın, sınavdan önce de senin hayatında başardığın birçok şey var.
Biz senin başarılı olduğunu biliyoruz’ gibi bir cümle ile çocuklara daha rahat bir motivasyon verilebilir. Günümüzde her ebeveyn de aslında bir öğrencidir. O yüzden eski ebeveynlik tarzlarından yani emredici, sadece kendisinin her şeyi bildiği bir tarzdan ziyade çocuğa ’Bunu bilmiyorum ama istersen birlikte araştıralım mı?’ diyerek yöneldiğinizde çocuk hem kendini daha motivasyonlu hissedecek, hem de daha enerjik bir şekilde ailesinin ona destek sağladığını hissederek daha odaklı bir şekilde ders çalışacaktır. Onlara cesaret verici, kaygıdan uzaklaştırıcı ama aynı zamanda da tembellikten uzaklaştırıcı bir ebeveyn örneği ile bunu sunabiliriz. Nasıl ki bir çiçeğin sulanması ve güzel bir ortam görmesi gerekiyorsa, aynı şey çocukların başarısı için de geçerli. Eğer çocuğun başarılı olmasını istiyorsak sıcak bir aile tablosuna ihtiyaç var” ifadelerini kullandı.