Uzayla ilgili çalışmalarımız devam ettikçe evrenimizin sırları hakkındaki bilgi birikimimiz daha da genişliyor. Bu bağlamda yeni James Webb Teleskobu, Artemis görevi için yapılan hazırlıklar ve Mars çalışmaları başta olmak üzere sayısız araştırma ve gelişme bizlere yardımcı oluyor.
Fakat şaşırtıcı şekilde, uzay alanında yaptığımız bu çalışmalar bazen kendi zihnimizin de sırlarını açığa çıkarabiliyor. Şimdi bu sırlara bir örnek olarak uzaya çıkan astronotların yaşadığı bir durum olan Overview etkisini anlatacağız. Söz konusu durum, insan zihninin Dünya’yı algılama şeklinin değişmesine sebep oluyor.
Öncelikle nedir bu Overview etkisi?
Uzaya gönderilen astronotlar olmasaydı muhtemelen haberimizin olmayacağı bu durum, uzaya çıkmanın ardından gezegenimize dönüp bakma fırsatı yakalamış olanlarda görülüyor. Ya da en basitinden uçağa bindiğinizde bile bu durumu yaşayabilirsiniz.
Söz konusu kişiler Dünya’yı dışarıdan gördüklerinde, insanlığın ortaya çıkardığı problemler bir anda anlamsızlaşıyor ve zihinleri temiz bir şekilde karşılarında duran o topu, yani Dünya’yı korumak istiyorlar.
Haritaya baktığınızda, çizilmiş sınırlar görürsünüz fakat dışarıdan Dünya’ya baktığınızda bunların hiçbiri yoktur:
Amerika’daki Biden ve Trump çatışmalarından ülkemizdeki sorunlara, Afrika’daki açlıktan kanlı tarihlere neredeyse her şey insanın elinden çıkmıştır ve bunlar hâlâ konuşulur. Overview etkisinden bahsederken bunları konuşmanın sorun olduğunu söylemiyoruz elbette. Ondan ziyade bu etkinin altında olan birisi için yukarıda saydıklarımız anlamsız hâle gelmesi söz konusu.
Göçmen sorunları, ekonomik krizler, sınır çatışmaları vb. durumlar dışarıdan (uzaydan) duyulmaz, çizdiğimiz sınırlar dışarıdan görülmez, gezegenin nüfusunun yarısı aniden ortadan kaybolsa bu yine dışarıdan fark edilmez. Bunlar insanlığın sorunları ve dışarıdan güzeller güzeli Dünya’yı izleyen astronotlar için pek de bir şey ifade etmez. Oradan bakıldığında her şey birbirine bağlıdır ve bağımlıdır.
Ters taraftan baktığınızda ise Dünya’da bu saydığımız sorunlarla ilgilenen kişiler için de astronotların gördüğü pek bir şey ifade etmez:
Normal bir uçuş (uçakla) sırasında söz konusu terimi fark edip ortaya koyan Frank White’a göre tam da bu sebeple astronotların yaşadıkları durumu anlatmaları oldukça zor bir hâl alıyor. Kafanızda canlandırmak isterseniz şöyle düşünün: Uzaya çıkan astronotlar geri dönecek olsalar da ailelerini, evlerini ve sahip oldukları diğer şeyleri bilim uğruna burada bırakır. Onlar yukarıdayken gezegende kalanlar buranın sorunlarıyla ilgilenir.
Gezegene uzaydan bakan astronotlar ise bu insanları ya da sorunları görmez. Sadece birbirine uyumlu renkleriyle eşsiz şekilde hareket eden Dünya’yı görür. Uzayı ilk defa o şekilde görür ve ilk defa o yer çekimi olmayan ortamda bulunur ve hafif hisseder. Son olarak da ilk defa alıştığımız zaman akışının nasıl sadece Dünya’da geçerli olduğunu fark eder.
Peki astronotlar uzaydan Dünya’ya bakıp büyülendi diyelim. Tam olarak ne değişiyor?
Nasa astronotu olan Edgar Mitchell durumu şöyle anlatıyor: “Aniden üzerinizde Dünya farkındalığı, onun güncel hâli hakkında yoğun bir tatminsizlik ve bu konuda bir şeyler yapmak için bir istek gelişiyor. Ay’ın üzerinden uluslararası siyaset oldukça minik görünüyor. Bir politikacıyı ensesinden tutup çeyrek milyon mil sürükleyip şuna bir bak seni … diyesiniz geliyor”.
Bu durumu yaşayanlar Dünya’yı oldukça masum ve kırılgan olarak görüp hayatlarını onun iyiliği için adamaya hazır hâle geliyorlar desek çok da abartmış olmayız. Çünkü asıl önemli olan kendi hayatlarını buna adamaları değil, insanlar yüzünden ortaya çıkan sorunlara çok daha geniş çerçeveden bakma yetisi kazanmış olmaları. Kabaca Amerikalı bir astronot, artık evine döneceğini düşünürken ülkesini değil, tüm Dünya’yı düşünüyor.
Konuyu daha iyi sindirebilmek için Carl Sagan'ın soluk mavi nokta konuşmasına göz atmanızı tavsiye ediyoruz: