Her yıl olduğu gibi bu yıl da 24 Nisan'da, 1915'te yaşandığı öne sürülen sözde 'Ermeni Soykırımı' ile ilgili siyasi kampanya kesintisiz devam etti.
Bağımsız tarihçiler tarafından bilim kurullarında ele alınması gereken bu konu, bu güne dek maalesef devletlerin elinde "kullanışlı bir diplomatik silah" olmaktan öteye gidemedi.
Savaşlarda yiten insanların cesetleri üzerine bina edilen 'soykırım' endüstrisinin şüphesiz ki finansörü çok, müşterisi de ziyadesiyle fazla.
Ancak yaklaşık bin yıllık bir ortak yaşam ve dostluk döneminin ardından 20. yüzyılın başında korkunç bir mezalimin ortağı olan Türk ve Ermeni halklarının başına gelenler şüphesiz daha derin ve tarafsız bir sorgulamayı hak ediyor.
LEWIS NE DEMİŞTİ?
Bugün soykırım iddialarının doğru olduğunu savunan tarihçiler gibi doğru olmadığını savunan ve yaşananları "karşılıklı mezalim" olarak tanımlayan tarihçilerin sayısı da oldukça fazla.
19 Mayıs 2018'de 101 yaşında yaşama veda eden ve pek çok karmaşık sürece tanıklık eden ünlü İngiliz tarihçi Bernard Lewis de onlardan biri.
Bernard Lewis
25 Mart 2002'de Ulusal Basın Kulübü'nün Washington, DC'deki bir etkinliğinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Lewis, "sözde soykırım" iddiaları ile ilgili şunları söylemişti:
"Bu bir tanımlama meselesidir... Günümüzde soykırım kelimesi, hiç kan dökülmeyen durumlarda bile çok gevşek bir biçimde kullanılmakta. Bunu yadırgayanların rahatsızlığını anlayabiliyorum. Ancak bu özel durumda, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Ermenilerin katlinin, Nazi Almanyası'nda Yahudilerin başına gelenlerle aynı olduğu iddia ediliyor ve bu düpedüz bir yalan."
Lewis, sözlerine şöyle devam etmişti:
"SİLAHLI İSYANIN BİR SONUCUDUR"
"Ermenilerin başına gelenler, savaşın öncesinde başlayan ve daha büyük ölçekte devam eden, Türklere karşı [girişilmiş] büyük bir Ermeni silahlı isyanının sonucudur. Aralarında ordu mensuplarının da bulunduğu önemli sayıda Ermeni sınırı geçerek Türkiye'yi işgal eden Rus kuvvetlerine katılmıştır. Ermeni isyancılar Van şehrini ele geçirmiş ve işgalcilere teslim etmek üzere bir süre ellerinde tutmuşlardır. Anadolu'da gerilla savaşı yaşanmıştır. Yani bu, bugünlerde, "Ermenilerin Türkiye'ye karşı [yürüttüğü] ulusal kurtuluş hareketi" olarak adlandırılan şeydir ve Türkler bunu püskürtmek için kesinlikle çok şiddetli yöntemlere başvurdular."
"KATLİAM KARARINA DAİR KANIT YOK..."
"Bu da Türk hükümetinin Ermeni nüfusu hassas bölgelerden tehcir etme kararının açık bir gerekçesidir ki bu [techir], o zamanlar hala Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası olan Arap vilayetlerini içermediği gibi neredeyse tüm Anadolu'yu içermektedir. Katliam kararı alındığına dair bir kanıt yok, aksine bunu önlemeye yönelik girişimlerin pek de başarılı olmadığına dair önemli kanıtlar var..."