Türkiye’nin, özellikle son 20 yılındaki karayolu hamleleri, denizyolu, havayolu ve demiryolunu geride bıraktı. Tüm Öğretim Elemanları Derneği Genel Sekreteri Dr. Suay Karaman, dün başlayan yazı dizimizin ilk bölümünde sorunun ulusal bir boyut haline geldiğini belirtmişti.
Yazı dizimizin ikinci bölümünde ulaştırma politikalarını gazetemize değerlendiren Mavi Vatan Vakfı Başkanı Kaptan Levent Akson, Ulaşım ve Trafik Uzmanı Dr. Suat Sarı ve Eski Ulaşım-İş Sendikası başkanı Adem Çalışkan da Türkiye’nin, merkezinde demiryolu ve denizyolunun da olacağı ulusal ulaştırma politikasına ihtiyacı olduğunu söyledi.
ULAŞIM VE TRAFİK UZMANI VE İBB İYİ PARTİ GRUP SÖZCÜSÜ SUAT SARI: KARAYOLUNU TEŞVİK ETMEK ÇAĞDIŞI
Türkiye’de ulaştırma politikalarının liyakatsiz kadroların elinde şekillendiğini belirten Ulaşım ve Trafik Uzmanı ve İBB İYİ Parti Grup sözcüsü Dr. Suat Sarı, “Ulaştırma politikalarında yolcu ve kargo taşımacılığında öncelik, demiryolları olmalıdır” dedi. Karayolu taşımacılığını teşvik eden politikaların çağdışı olduğunu belirten Sarı, “Türkiye’de ulaştırma politikalarını otoyol müteahhitleri mi organize ediyor” sorusunu sordu.
"MİLLİ GELİRE UYGUN"
İktidarın son dönemdeki köprü projelerinde tren yolunun da olduğunu söyleyen Sarı, “1915 Çanakkale Köprüsü üzerinde önceden tren yolu vardı. Sonra iptal edildi. Osmangazi Köprüsü’nde de projede var olan tren yolu iptal edildi. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde tren yolu var. Ancak Kuzey Marmara üzerinden yapılacak demiryolu yapılmadığı için altı yıldır ihalesi dahi yapılmadı” dedi.
“Yetkililere soruyoruz, Türkiye; trafik yol güvenliği risksiz, ithal fosil yakıta bağlı kalmayan, daha ucuz ve emniyetli yolculuk yapılacak demiryolunu mu yoksa trafik güvenliği riskli, ithal yakıt ile cari açığı kışkırtan, sera gazını artıran karayolu taşımacılığını mı seçmeli” diyen Sarı, “Halkımızın milli gelirine uygun ulaşım politikaları ön plana alınmalıdır. Bu sebeple öncelik demiryolları olmalıdır” ifadelerini kullandı.
ESKİ ULAŞIM-İŞ GENEL BAŞKANI ADEM ÇALIŞKAN: BU KADAR YANLIŞLIK, KASITLA MÜMKÜN
Ulaşım-İş Sendikası başkanı Adem Çalışkan, “Limanlarımız AKP’den önce kamu eliyle ve gerçekten verimli bir kuruluş olarak işletilirken bunların çoğu işlet-devret modeliyle özelleştirilmiştir. Bunların yanı sıra birçok yerde özel liman ve iskeleye izin verilmiştir. Ancak uygulamaya bakıldığında mevcut limanlar tam bir liman özelliklerini giderek yitirirken yeni yapılan özel işletmeler ise liman özelliğine hiçbir zaman kavuşamamıştır” dedi.
"GAR DEĞİL AVM"
Demiryolu projelerinin de ihtiyaçlarla örtüşen biçimde kurgulanmadığını söyleyen Çalışkan, “Türkiye’nin aslında yolcu taşımacılığına değil yük taşımacılığına dönük demiryolu yatırımlarına ihtiyacı varken yüksek hızlı tren projeleri yapılmış, üstelik yapımından işletilmesine kadar her zaman zarar etmeye mahkûm bu sistemler hiçbir zaman planlanan sürede bitirilememiştir. Tren garı adı altında AVM’ler yolcu garantisi verilerek yüklenici firmaya sıfır maliyetle verilmiş, bunların yirmi yıl gibi uzun süre işletilmesine dair sözleşmeler yapılmıştır” dedi.
“Hava yoluna dönük olarak yapılan yatırımlarında çok isabetsiz olduğu konunun uzmanlarınca dile getirilmesine rağmen bu uyarılara kulak tıkanarak çok büyük paralarla yolcu garantili, yap-işlet-devret modelli hava alanları inşaatlarına devam edilmiştir” diyen Çalışkan, sözlerini şu cümlelerle tamamladı:
“Ülkemizdeki doğalgaz ve petrol fiyatlarına bakıldığında bu boru hatlarının ülkemizden geçmesinden yeteri kadar yararlanamadığımız da ortadadır. Bu kadar yanlışlık herhalde yanlışlıkla yapılamaz, mutlaka kasıt gerekir.”
MAVİ VATAN VAKFI BAŞKANI LEVENT AKSON: DENİZ: ÇEVRECİ VE EKONOMİK
Deniz taşımacılığının küresel ölçekteki yük taşımacılığının yüzde 86’sını, Türkiye’nin dış ticaret taşımacılığının yüzde 89’unu kapsadığını belirten Mavi Vatan Vakfı Başkanı Kaptan Levent Akson, yurtiçindeki yük taşımacılığında ise karayollarının yüzde 88 ile demiryolu ve denizyoluna büyük fark attığını belirtirken bu oranın Avrupa’da yüzde 40 olduğunu belirtti.
"DİĞERLERİNDEN UCUZ"
“Denizyolunun, demiryolundan üç kat, karayolundan yedi kat ve havayolundan ise 21 kat ucuz olması, denizyoluna gösterilmesi gereken önem yanında ihmal edilen bir başka üstünlüğü vardır ki o da karbon emisyonudur” diyen Akson, sözlerini şöyle sürdürdü: “En önemli sera gazı olan karbondioksit emisyonu hesaplamasında ticari gemiler milyon ton-mil esası ile 14 ton karbondioksit emisyonu ile rakiplerine ciddi bir fark atmaktadır. Bu değer demiryolunda 48/190 ton, kara yolunda 128/290 ton ve havayolunda 700/2900 ton aralığındadır. Ülkemiz, petrol ve petrol ürünlerine her yıl 100 milyar dolar ödeme yapmaktadır. Karayolundan mümkün olduğunca demiryolu ya da denizyoluna geçiş, planlamaların liman ya da nihai teslim noktalarına yakın yapılması ülkemize her yıl milyarlarca dolar enerji ve milyonlarca ton karbon emisyon tasarrufu sağlayacaktır.”