Gökyüzünün ortasında, hiçbir oksijen tankına bağlı olmayan bu maskeler, nasıl oluyor da bize oksijen sağlayabiliyorlar?
Ya da sadece biz öyle sanıyoruz…
Her yolcu için mutlaka bir oksijen maskesi bulunuyor.
Uçak yolculuklarında, genelde hosteslerin direktifleriyle oksijen maskelerinin nasıl kullanıldığını öğreniyoruz. Ancak çok hayatî bir durum söz konusu olmadıkça bu maskeleri kullanmıyoruz. Hatta eminiz ki birçoğumuz, nasıl kullanıldığını bile bilmiyordur. Kullanacağımız bir durumun da oluşmamasını tekrar temenni ederek aslında oksijen maskelerinin nasıl oksijen sağladığını anlatmak istiyoruz.
Aslında uçaklardaki oksijen maskeleri, bir oksijen tankına bağlı değil. Aslında bu durumu açıklayan bir sosyal medya kullanıcısı, paylaştığı video ile viral olmuştu. Herkes bu duruma tepki gösterirken şaşkınlığını da gizleyemedi.
Peki gerçekten de durum bundan mı ibaret?
Gerçekten de uçaklardaki oksijen maskeleri, "oksijen jeneratörü" adı verilen kimyasal bir sistemle çalışıyor. Joe Horneman’ın videosunda bahsettiğine göre, maskelerin arkasında gaz tankları yerine sodyum klorat içeren özel jeneratörler bulunuyor. Bu katı kimyasal bileşik, yüksek sıcaklıkta ayrışarak saf oksijen gazı ve sofra tuzuna dönüşüyor. Peki bu nasıl gerçekleşiyor?
Maskeyi aşağı çektiğiniz anda, bir ateşleme iğnesi devreye giriyor ve oksijen jeneratörünü tetikliyor. Jeneratör, yaklaşık 538°C üzerinde yanarak sodyum kloratı parçalıyor. Açığa çıkan oksijen, bir filtreden geçerek maskeye ulaşıyor. İşte soluduğumuz saf oksijen de bu şekilde üretiliyor.
Aslında bu, daha güvenli.
Oksijen tankları, patlama riski taşıyabiliyor ve ağırlık nedeniyle uçaklar için pek de pratik değil. Kimyasal jeneratörler ise hem hafif hem de uzun raf ömrüne sahip. Üstelik bir mum gibi yavaşça yandığı için, pilotun güvenli irtifaya inmesine yetecek kadar oksijen sağlıyor.
Bazı pilotlar, küçük uçaklarda tank kullanıldığını, büyük uçaklarda ise kimyasal sistemin standart olduğunu belirtiyor.
Kaynaklar: 1, 2İlginizi çekebilir: