Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı Hüseyin Demirtaş, Türkiye’de geçen yıl şekere yüzde 164, una yüzde 129, süte yüzde 127, kuru soğana yüzde 314.6, limona yüzde 202.8, domatese yüzde 106.2 zam geldiğini vurgulayarak bu yıl da zamların devam edeceğini vurguladı.
Kayıtlı çiftçi sayısı son 10 yılda yüzde 55 azaldığını ve sayının 1 milyon 800 bine kadar düştüğünü, şu anda çiftçinin toplam borcunun da 250 milyar lira civarına çıktığına dikkat çeken Hüseyin Demirtaş ile tarımı ve sorunları konuştuk.
- Bu yıl tüm Türkiye’de havalar sıcak gidiyor. Bu durum tarımsal üretimi nasıl etkileyecek?
Ülkemizde uzun yıllar yağış ortalaması 432 mm civarında. 2021-2022 üretim yılında ülke genelinde yağışlar uzun yıllar ortalamasının altında, geçen yıl ortalamasının biraz üzerinde gerçekleşti.
Hububat açısından önemli olan ekim ayı yağışlarına baktığımızda da Türkiye genelinde ekim ayı yağışlarının normalin altında seyrettiğini görüyoruz. Veriler kuraklığın 2022 Eylül-Ekim periyodunda İç Anadolu’nun batısından başlayıp Trakya ve Ege’ye kadar uzanan bölgelerini etkisi altına aldığını, kasım ayında “şiddetli kuraklık” halini alarak Doğu Anadolu ve İç Anadolu’nun batı bölgelerini de kapsayacak şekilde yaygınlaştığını gösteriyor. Türkiye’nin ortalama buğday üretimi resmi rakamlara göre 20 milyon ton civarında. 2021’de yaşanan şiddetli kuraklıkla bu 17.7 milyon tona düşmüş, yeterlilik derecesi ise ekmeklik buğdayda yüzde 90’ın altına indi. 2022 sonu itibarıyla ortaya çıkmış olan kuraklık durumu 2023’ün kış ve bahar periyodunda da devam ederse 2023’te başta hububat olmak üzere birçok ürün bu durumdan olumsuz etkilenecek.
- 2022’de gıda enflasyonu üç haneyi gördü. 2023 yılı için tarımsal ürünlerde ne kadarlık zam öngörüyorsunuz?
Küresel ölçekte buğday ve pirinç gibi küresel önem taşıyan ürünlerde, iklim koşullarındaki değişmeler ve tedarik alanında yaşanan sorunlar nedeniyle dalgalanmalar olsa da fiyatların önemli ölçüde düşmediğini görüyoruz. Dünya gıda fiyatları ortalaması bir önceki yıla göre yüzde 1 gerilemesine karşın yüksek düzeyde seyretti.
Küresel gıda fiyatları artış oranı yüzde 14 olurken baz etkisine karşın Türkiye’de artışın dünya ortalamasının çok üzerinde bir düzeyde seyretmeye devam ettiğini görüyoruz. TÜİK’in verdiği rakam yüzde 77 oranındaki artış esas alınsa bile Türkiye’deki gıda enflasyonunun ülke içinden kaynaklanan nedenlerinin küresel eğilimlerden daha ağır bastığı açık şekilde görülüyor. TZOB verilerine göre, Türkiye’de 2022’de şeker yüzde 164, un yüzde 129, süt yüzde 127, beyaz peynir yüzde 114, tavuk eti yüzde 101.2 zamlandı. Kuru soğan yüzde 314.6, limon yüzde 202.8, domates yüzde 106.2, kuru fasulye yüzde 108.7 zamlandı.
Küresel gıda fiyatlarıyla ülkemizdeki gıda fiyatları arasındaki bu farkın en büyük nedeni girdi fiyatlarındaki artışların üretim ya da sübvansiyon yoluyla dizginlenememesi. O nedenle 2023’te girdi fiyatlarında bir düşüş olmadan fiyatlar düşmez.
MİLLİ PROGRAM HAZIRLANMALI
- Türkiye’de yurttaşın ucuz gıdaya ulaşması nasıl sağlanabilir?
Tarım ve kırsal alana verilen hasarın durdurulması geçici önlemler ve “pansuman” niteliğindeki girişimlerle önlenebilecek noktayı geçti. Tarımın bir ülkenin güvenliğini sağlayan stratejik bir sektör olarak kabul edilmesi ve desteklenmesi şart. Bunun için gerçekten “yerli ve milli” bir ulusal tarım programı hazırlanmalı. Kamu sektörü tarafından desteklenmeli ve üretici kooperatiflerinin üretim ve pazarlama alanlarını kapsayacak şekilde geliştirilmeli.
250 MİLYAR TL BORÇ VAR
- Gelinen noktada Türkiye çiftçisinin durumu nedir, kaç çiftçi var, borçluluk seviyesi nedir?
Kayıtlı çiftçi sayısı son 10 yılda yüzde 55 azaldı. Pandemi öncesinde Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı çiftçi sayısı 2 milyon 100 bin iken şu anda sayı 1 milyon 800 bine kadar indi. Tarım alanları da son 10 yılda yüzde 5, son 20 yılda ise yüzde 12 düştü. Üretime devam eden çiftçiler ise yeterli destek olmadığı için bankalar ve başka kredi kurumlarına yöneldi. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun verilerine göre, çiftçilerin bankalara olan kredi borcu 2022 Mart’ta bir önceki yılın aynı ayına göre, yüzde 33.2 artarak 186.9 milyar TL’ye yükseldi. Bu rakamın yılsonuna kadar 190 milyarı bulması bekleniyor. Çiftçilerin sulama amaçlı kullandıkları elektrik borcu 2 milyar lirayı aştı. Takibe alınan borç 4 milyara yaklaştı. Çiftçinin toplam borç miktarının 250 milyar lira civarında olduğu tahmin ediliyor. Çiftçiler borçlanma karşılığında ekim alanlarını ve tarımsal üretim araçlarını ipotek ettikleri için borç sorunu üretimin geliştirilmesinin önündeki en büyük engellerden biri haline geldi.
- Türkiye kendi kendine yettiği ürünlere bile ithalat yoluna gidiyor, bu ürünleri buradaki çiftçi üretemez mi?
Uygulanan yanlış politikalar nedeniyle buğday, şeker pancarı, arpa, yulaf, kuru fasulye, pirinç, mercimek gibi birçok üründe üretim açığı ortaya çıkmış, ithalat zorunlu hale geldi. Bu gidiş devam ederse yakın zamanda kritik eşikte olan pamuk ve patates gibi ürünlerde de ithalat zorunlu hale gelecek. Üretim düşünce fiyatlar artmakta, bu kez fiyatların düşürülmesi için ithal edilen ürünlerdeki gümrük vergileri düşürülmekte ya da sıfırlanmakta. Yaşananlar, kamu imkânları harekete geçirilmediği ve mevcut politikalar tersine çevrilmediği sürece “palyatif” birtakım önlemlerle bu gidişi tersine çevirmenin mümkün olmadığını gösteriyor.
ÇİFTÇİ ÜRETİMDEN KAÇIYOR
- Tarım ÜFE yüzde 170’e kadar çıktı. Bu yıl elektrik, gübre ve zirai ilaçta zam bekliyor musunuz?
Tarım-Girdi Fiyat Endeksi 2022 Eylül’de yıllık bazda yüzde 138.15’e yükselerek yıllık bazda tarihi rekorunu kırdı. Artış oranı enerjide yüzde 194’e, gübrede yüzde 263’e kadar yükseldi. Bu rakamlar, market fiyatlarındaki kartel etkileri önlense ve bu sayede fiyatlar bir miktar düşürülse bile gıda enflasyonunun küresel ortalamanın çok üzerinde seyretmeye devam edecek. Girdilerin piyasa fiyatlarında bir düşme eğilimi görülmediği sürece bu fiyatların gıda fiyatlarına yansımasını önlemenin tek yolu tarımsal desteklerin artırılması. Oysa 2023 bütçesinde tarımsal desteklemelere ayrılan fonlar 2006’da çıkarılan Tarım Yasası’nın öngördüğü miktarın çok altında.
Hayvancılık, başta yem fiyatları olmak üzere girdilerinin yüksekliği nedeniyle rantabl olmaktan çıktı. Avrupa’da çiftçi sattığı 1 litre süt karşılığında 1.5 kilo yem alabilirken Türkiye’de bu parite 1’e 1 düzeyinde, hatta zaman zaman bunun altına düşüyor. Bu nedenle üretici adım adım üretimden çekiliyor.