“Tüyünü yutarsam ne olur?”, “Ondaki hastalık bana da bulaşır mı?”, “Dışarıdan getirdiği bakteriler bana zarar verir mi?” merak edilen yalnızca birkaç sorudan biridir.
Peki evcil hayvanlarımız, bizleri hasta edebilir mi?
Evcil hayvanların insan psikolojisi ve sağlığı üzerindeki olumlu etkileri, oldukça fazladır.
Örneğin köpeğinizin patisiyle birkaç saniyeliğine yüzünüzü okşaması, kalp atış hızınızı düşürür ve sakinleşmenize katkı sağlar. Aslında sizi stresli bir psikolojiden dingin bir hâle geçirme durumu yalnızca kedi ve köpeklere özel değildir.
Kuş, balık, kaplumbağa ve hamster gibi sahiplendiğiniz ve onunla yaşamaktan keyif aldığınız her hayvan, onlarla kurduğunuz iletişimler sayesinde sizi pamuk gibi yapmaya yeterli olur.
Bu bağlamda Almanya ve Avustralya’daki evcil hayvan sahiplerinin, doktoru çok daha az ziyaret ettiği görülür. Yine Çin’de de herhangi bir hayvanla birlikte yaşayan kişilerin, daha derin uyuduklarına dair çeşitli kanıtlar vardır.
Hatta Amerikan Kalp Derneği, kalp krizi ve felç geçiren kişilerin hayatta kalma şansının, köpek sahibi olmayanlara göre daha yüksek olduğunu görmüştür.
Özellikle kedi ve köpek sahibi olmanın farklı avantajları da vardır.
Örneğin köpekler, günlük ihtiyaçlarını karşılamak için günün farklı saatlerinde gezintiler yapar ve yeni bakterileri evimize getirir. Böylece bağışıklık sistemimiz, başka türlü karşılaşmamızın mümkün olmadığı patojenlerle tanışır ve bunlara karşı direncimiz artar.
ABD’de bulunan 1200 evdeki mantar ve bakteri topluluklarını araştıran bir çalışma da insanların, köpek ve kedilerin varlığı sayesinde sırasıyla 56 ve 24 yeni bakteri türüyle tanıştığını tespit eder.
Ayrıca bu durum, bir bebeğin yaşamının erken dönemlerinde kedi veya köpeğe maruz kalmasının, onda astım gelişme olasılığını %13 azaltabileceği anlamına gelir.
Fakat bazı kişiler, evcil hayvanların tüyleri ve parazitlerinden oldukça endişe eder.
Veteriner Hekim Onur Candan’ın ifade ettiği üzere aslında kedi ve köpek tüylerinin insan saçından çok da büyük bir farkı yoktur. Bu noktadaki iki fark, şekil ve renktir.
Ayrıca özellikle sokak kedilerinin bir kısmı midelerinde parazitler taşırlar. Bu parazitler, zamanla dışkı ile dışarı atılır. Kendini sürekli olarak yalayan kedi elbette popo kısmını ve devamında tüylerini yalar. Böylece tüylere parazit yumurtası yerleşmiş olur ve bizler de bunlarla temas ederiz.
Ancak bu problemin önüne de düzenli olarak yapılan iç ve dış parazit aşılarıyla geçmek mümkündür ve bu sebeple herhangi bir endişeye gerek kalmaz.
Özetle tüylü dostlarımız, birçok açıdan bizi olumlu anlamda etkiler.
Evcil bir hayvanla hayatı paylaşmak, zamansız kucaklaşmaları ve gece geç saatlere kadar süren yalamaları beraberinde getirir. Hâl böyle olunca modumuz istediği kadar düşük olsun, kapıda bizi heyecanla bekleyen birini görür görmez yüzümüzde bir tebessüm oluşmaması mümkün değildir.
Ayrıca uzmanlar, bir kedi veya köpeğin sahibiyle etkileşime girdiği an hem hayvanda hem de sahibinde aşk molekülü ismi verilen bir hormonun salgılandığını da dile getirir.
Kaynaklar: Veteriner Hekim Onur Candan, National Library of Medicineİlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: