Yüzyıllar içinde evcilleştirdiğimiz ve artık tamamen bize muhtaç yaşayan sokak hayvanlarının hayatlarını iyi yaşamaları için tek çareleri biziz. Sokaklarımıza baktığımızda, gerek esnafın gerekse o bölgede yaşayanların arasında çok fazla duyarlı insan olduğunu görebiliriz.
Türkiye; ulusal kimlik, din, laiklik ve etnik köken olarak oldukça farklı insanları barındıran bir ülke olabilir ancak herkesi birleştiren ortak bir sevgi var: hayvanlar. Peki, Türkiye’ye gelen bir turisti sık sık şaşırtan bu durumun kaynağı neye dayanıyor? Türkler olarak, hayvanları neden bu kadar seviyoruz?
Vatandaşlar olarak sokaklardaki milyonlarca hayvana bakmaya çalışmamız hoş bir davranış olsa da aslında bu, hukukta ve belediyecilikte hayvanları ihmâl ettiğimizin bir göstergesi.
Öncelikle şundan bahsetmek gerekir ki, Türkiye’de bu kadar sokak hayvanı olmasının sebebi aslında pek de iyi niyetli değil. Bunun nedeni, gelişmiş ülkelerdeki gibi planlı bir kısırlaştırma politikamızın olmaması ve kontrolsüz bir şekilde cins hayvan üretimi. Haberlerde, sosyal medyada veya sokaklarda karşımıza çıkan sevimli sokak dostlarımız aslında her yerde iyi bir hayat yaşamıyor.
Bizim görmediğimiz veya denk gelmediğimiz yerlerde, sokak hayvanlarının çok büyük bir kısmı her gün açlıktan ve sefaletten ölüyor. Sokaklarımıza mamalar ve kulübeler koyarak her ne kadar sokak canlarına yardım etsek de, kısırlaştırma; kanser başta olmak üzere birçok hastalığın önüne geçerek, agresyonu ve talihsiz ölümleri azaltarak sokak hayvanlarının refah seviyesini en çok artıran çözüm.