Asıl çılgın proje bu, asrın projesi... Hangi partinin vaadi olursa iktidara onun geleceği kesin. Tanıdık Arap prensleri, şeyhleri varsa bol bol yatırım da yaparlar. Gerekirse birkaç güzel yerden arsa da veririz, değerlenir nasılsa oralar.
"Coğrafi konumumuz iyi" klişesini bilirsiniz, tam zıttı olan "Coğrafya kaderdir" düşüncesi de ayrı bir klişedir bu topraklarda. O zaman değiştirelim bakalım şu meşhur coğrafyayı, acaba hangi klişenin haklılık payı daha yüksek?
Eğer en başından beri hep orada olsaydık, ada ülkesi olduğumuz için boy ortalamamız bir hayli düşük olurdu.
Arka plan, Midjourney tarafından yapıldı. .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Avustralya, Yeni Zelanda gibi ada ülkelerindeki yerli halkın kısa olması da bununla alakalı. Nedeni evrim; ama bu, başka bir içeriğimizin konusu.
Ayrıca, rekabet olmayan bir coğrafyada teknoloji hızlı gelişmez. Bu yüzden en fazla Aztekler, Mayalar kadar gelişebilirdik. Sömürgeci ülkeler buralara kadar ulaştığı için onlar tarafından kolayca yok edilirdik muhtemelen, özellikle de İspanyollar tarafından.
Ama biz bu ihtimali es geçelim ve hemen şimdi tası tarağı toplayıp taşınmaya karar verdiğimizi varsayalım. İşte böyle bir ihtimalde yaşayacaklarımız işi daha eğlenceli kılıyor.
Aslında önce şuraya sıkışalım dedik ama tam sığamadık.
Yalnızlık iyidir, uzaklara kaçalım biz...
Bütün kıtaların sığabileceği büyüklükte bir yerden bahsediyoruz sonuçta.
Peki, nasıl gideceğiz? Avengers: Age of Ultron'da Sokovia şehri nasıl havalandıysa aynı yöntemi biz de deneyebiliriz.
"Oradaki, bir şehirdi; ülkeyi taşımak mümkün olmaz" diyenler için daha meşakkatli bir örnekten de bahsedelim: "Üç Cisim Problemi" adlı bilim kurgu romanının Çinli yazarı Liu Cixin'in kaleme aldığı kısa bir hikâyede, binlerce füzyon reaktörü kullanılarak Dünya'yı başka bir yere götürmeye çalışıyorlardı. Hatta The Wandering Earth adlı bir filmi bile yapılmıştı. Dünya taşınabiliyorsa ülke neden taşınamasın?
The Wandering Earth .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Gemileri karadan yürütenlerin torunlarıyız ne de olsa, azmedersek bunu da başarabiliriz.
Diyelim ki bir şekilde başardık ve Büyük Okyanus'un ortasına ülkeyi oturtabildik. Yoldaki maceralarımız ve okyanusa iniş yapma çabalarımız ayrı bir spin-off filminin konusu, o yüzden buraları atlıyoruz.
Sağ salim yerleştikten sonra derin bir oh çekebiliriz. Komşu ülke falan kalmadığına göre didişecek kimse de kalmadı demektir. Dış güçler artık epey dışta.
Ne Yunanistan'la olan Kardak Krizi ne de Ermenistan'la olan meseleler kalırdı. Bize yakın sayılabilecek tek halk, AitutakiRarotonga adasındaki yerliler olurdu. En fazla arada oklarla saldırırlardı.
Etraftaki yerli halkın ilgisini çekerdik mutlaka, akın akın sınırlarımızı geçmeye çalışan kabileler sorun haline gelirdi.
Midjourney ile yapıldı. .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Hatta o küçük adalardan mülteci taşıyan kaçakçılarımız olurdu. Patronlar da bu yerlileri sanayide/tarlada sigortasız bir şekilde çalıştırırdı. E hani insan hakları?
Gittiğimiz yer Ekvator'a denk geldiği için haritalarda gerçek boyutumuzu görürdük.
Halihazırda kullandığımız haritalar Mercator Projeksiyonu'na göre hazırlandığı için şu anki boyutumuzu normalden büyük görüyoruz. Oraya gittiğimizde bu yanılgı ortadan kalkardı.