Üniversiteden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Tarhan, kadın programlarının kişi ve toplum üzerindeki olumsuz etkisine dikkati çekerek, kadınların kadın kuşağı programlarının olumsuz etkisinde olduğunu kaydetti.
Tarhan, "Bu programları takip etmenin kişiye üç zararı var. Birincisi kötülüğü sıradanlaştırıyor, normalize ediyor. İkincisi saf zihinleri; çocuk ve ergenleri yanıltıp taklide özendiriyor, öykündürüyor. Üçüncüsü de kötü şeyleri seyirden zevk almak bir hastalıktır. Sadomazoşizmdir. Kişiyi hem duyarsız hem de kötücül yapar. Kadınlar bu programlar yerine dernek, sosyal sorumluluk faaliyetine girsinler. Böyle şeyler yapsalar çok daha iyi olur. Türkiye'deki kadınlar hastalık derecesinde kadın kuşağı programlarının olumsuz etkisinde." ifadelerini kullandı.
"Türkiye, Avrupa'dan daha önce bu hakları veriyor"
Tarhan, kadının özgürleşme hareketinin 1960'tan sonra daha çok ön plana çıktığını aktararak, "Dünyada kadınla erkeğin toplumsal eşitliği seviyesine 1960'larda ancak gelinebiliyor. Amerika'da 'Kadınların oy verme hakkına sayın başkanınız ne düşünüyor' diye tartışmalar var 1917’de. Türkiye bu konuda Avrupa’dan daha önce bu hakları veriyor. İsviçre’de 1970'lerde oy verme hakkı veriliyor." bilgisini paylaştı.
Kadınların sosyal hak ve fırsatlarda eşit olma durumu ile ilgili çok mesafe aldığını kaydeden Tarhan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu konuda dünyadaki değişime hazır olmayan kültürler var. Bazı kültürlerde erkeklerin bu konuda hazır olmaması nedeniyle problem yaşanıyor. Diğer taraftan da bu iki uç arasında ifrat ve tefrit arasında da gidiliyor. 1960'ta başlayan haklı hareket olan kadının özgürleşmesi, feminist hareket, daha sonra 1970, 1980'li yıllarda raydan çıktı. Kadın erkek ilişkileri, kadın erkek savaşlarına dönüştürüldü ve şu anda boşanma oranları bütün dünyada artık evlenme oranlarından çok daha fazla. İlk 5 yılda boşanma oranı Türkiye'de yüzde 38. Avrupa'da yüzde 60-70 civarında ve hatta evlenme de ciddi şekilde azaldı. Evlilik dışı çocuklar Avrupa’da birçok ülkede yüzde 50'nin üzerinde."