Haber7 - ÖZEL
Yüzyılın en büyük felaketini yaşayan Türkiye, doğal afetin yaralarını sararken, süreçte en çok öne çıkan unsur iletişim oldu. Afet anı ve sonrasında haberleşmenin ne kadar önemli olduğunun bir kez daha kavranılmasını sağlayan depremde GSM operatörlerinin faaliyetleri de öne çıktı. Operatör firmalarının depremden ne yönde etkilendiği ve süreç içerisinde hangi çalışmaları yürüttükleri merak konusu oldu. Haber7 Genel Yayın Yönetmeni Osman Ateşli, merak edilen soruların cevabını almak için Türkiye’nin dünya çapındaki telekomünikasyon şirketlerinden Turkcell’in Network Operasyon Merkezi’ne çıkarma yaptı.
Deprem bölgesinde ne kadar başarılı sınav verdikleri toplum nezdinde sorgulanıyor olsa da, kurum yetkililerinin eleştirilere yönelik cevapları oldukça net oldu.Depremin ilk anından itibaren yürütülen çalışmalar, baz istasyonlarındaki tahribatın boyutu, iletişim hatlarının yeniden tesis edilmesindeki rekor süre, iletişim kulelerinin haberleşmedeki önemi gibi kritik başlıklarda HABER7’ye bilgilendirmelerde bulunan Turkcell yöneticileri, riskli bina ölçüsü olarak hangi yıldan sonra yapılan binaları esas aldıklarına dair çarpıcı bilgiler paylaştı. Telekomünikasyonda insansız hava araçlarını kullanan Türkiye’deki ilk ve tek şirket olan Turkcell, Dronecell projesi ve AKSUNGUR İHA sistemlerinin kullanımıyla ilgili ayrıntıları HABER7 ile paylaştı. Olası Marmara depremine yönelik hangi tedbirleri aldığını da sorduğumuz Turkcell’in şebeke ve regülasyon ekiplerinden aldığımız cevapları HABER7 okurları için derledik…
İLK HAMLE
6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli olarak 11 şehirde ağır tahribata neden olan çifte depremlerde Turkcell’in o gece saat 04:17 itibariyle teyakkuza geçtiği öğrenildi. Hem sahada hem de Turkcell genel müdürlüğünde kriz koordinasyon masasının kurulduğu, kademeli olarak 1200 kişilik uzman ekip ile birlikte yardım malzemelerinden yüzlerce akü ve jeneratöre kadar gerekli teçhizatın hızla deprem bölgesine sevk edildiği bildirildi.
YARI YARIYA TAHRİBAT
Depremin şehirlerdeki altyapılarda olduğu gibi telekomünikasyon sektöründe de ne yönde tahribata neden olduğu bu aşamada netleşti. Turkcell’in 11 kentteki 3 bin 300 baz istasyonundan yaklaşık 1600’ünün, yani yarıya yakınının depremin yıkıcı etkisi ve elektrik kesintileri nedeniyle servis dışı kaldığı tespit edildi. Kulelerde ise bir hasar söz konusu olmadı. Hava koşullarına bağlı olarak yollarda yaşanan aksamalar ve deprem bölgesindeki trafik yoğunluğunun da durumu iyice karmaşıklaştırdığı ve bölgeye 24 saatte ulaşılabildiği kayıtlara geçti.
KÖRDÜĞÜMÜ ÇÖZEN ADIM
O korkunç süreci “Ağır ve bir o kadar meşakkatli, neticesinde yüreklerimizi dağlayan günler” olarak nitelendiren Turkcell yetkilileri, yaşanan sıkıntıların önemli bölümünün enerji kesintileri ve o günkü ağır kış şartlarının yanı sıra bina üstüne kurulmuş baz istasyonlarından birçoğunun hasar görmesinden ve binalara giriş yasaklandığı için çatılardaki baz istasyonlarına müdahale edilememesinden kaynaklandığına vurgu yaptı. Bütün olumsuzluklara karşı ilk ciddi hamlenin “mobilize baz istasyonu” takviyesi ile gerçekleştirildiği aktarıldı. Bu kapsamda Turkcell, bir yandan çalışabilir durumdaki baz istasyonlarındaki jeneratörlere yakıt takviyesi yaparken, yine ilk günden itibaren bölgeye mobil baz istasyonu sevk etmeye başladı ve deprem bölgesine toplamda 280’in üzerinde mobil ve yeni baz istasyonu kurdu. İşte bu hamle, iletişim problemlerinin ilk günden itibaren kademeli olarak giderilmesini sağladı.
Edinilen bilgilere göre Turkcell’in mobil baz istasyonu takviyesi sonrası ilk iki günlük periyotta sistemlerin yüzde 80’i, beşinci günde yüzde 94’ü, birinci haftada ise yüzde 98’i ayağa kaldırılarak kesintisiz iletişim sistemleri tekrar kuruldu.
İLETİŞİM SAĞLANDI, SAYI ARTIRILDI… REKOR SÜRE!
Depremin sekizinci günü itibarıyla gelinen seviye, deprem öncesinin de üzerine çıktı. Turkcell’in insan üstü bir çalışmayla bölgedeki baz istasyonlarının yüzde yüzünü kısa sürede çalışır vaziyete getirilmesinin yanı sıra, bölgeye hizmet veren baz istasyonu sayısını 3 bin 300’den 3 bin 421’e yükseltti. Elektriklerin kesik olması sebebiyle, baz istasyonlarının ihtiyaç duyduğu enerji, ilk günlerde jeneratörler ve aküler ile karşılandı.
JAPONYA’DAN DAHA HIZLI
Deprem sahasındaki Turkcell iletişim altyapısının bir haftada tamamen işlerlik kazanmasına yönelik operasyonun yanı sıra baz istasyonu sayısının yükseltilmesi, dünyada eşine zor rastlanır bir çaba olarak kayıtlara geçti. Benzer afetlerde diğer ülkelerde durumun daha uzun sürede normale döndüğü biliniyor. Japonya Tohoku’da 2011 yılında gerçekleşen 9.1 şiddetindeki depremde 16 bin kişi vefat etmiş, iletişim altyapısının %90’ı 10 gün içinde yeniden hizmet vermeye başlamış, telekomünikasyon altyapısının normale dönmesi ise 56 günü bulmuştu. Turkcell’in benzer duruma karşın 1 haftalık süre içerisinde iletişim altyapısını büyük oranda kesintisiz olarak tesis edebilmesi, bunu aralarında Japon deprem profesörlerinin ve pek çok yabancı arama-kurtarma ekip liderinin ağzından duymak, firma çalışanlarına buruk da olsa bir gurur yaşatıyor.
Turkcell’in deprem bölgesindeki stratejik hamlelerinden biri de yerli ve yabancı arama-kurtarma ekiplerinin haberleşmesinde de öncülük etmesi oldu. Yetkililer, yurt dışından Türkiye’ye gelip enkazlarda çalışma yürüterek canları sağ salim hayata kavuşturmak için gecesini gündüzüne katan ekiplere ücretsiz SIM kartı dağıttıklarını ifade etti. Bu sayede ekiplerin hiçbir iletişim problemi yaşamadıkları vurgulandı. Özellikle Japonya’dan gelen ekibin hayretler içerisinde kalarak, “Bu sistemi ne ara kurabildiniz?”, ABD’li ekibin ise “Ülkemizdeki pek çok bölgede normal zamanda bile bu denli etkin bir kapsama yok” sözleriyle Turkcell’in operasyon birimlerine teşekkürlerini dile getirdikleri aktarıldı.
PARADİGMA DEĞİŞİKLİĞİ GEREKİYORTelekomünikasyon sektöründe Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ‘vizyon belirleyici’ statüde. GSM sektörünü ise Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) düzenliyor ve denetliyor. BTK ile benzer yapıya sahip Enerji Piyasası Denetleme Kurumu’nun (EPDK) depremi “mücbir sebep” addederek afet nedeniyle bölgedeki enerji firmalarını yükümlülüklerinden muaf tuttuğunu aktaran idareciler, en hızlı şekilde ikame edilen mobil haberleşmenin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini, BTK’nın mobil operatörlerin önerilerini dikkate alarak sektördeki gelişim alanlarını tespit etmesi ve kaynakların etkin şekilde kullanılıp regülasyonel açılımların da zaman kaybetmeksizin sağlanarak yatırımların bu alanlara yoğunlaşması gerektiğini ifade ediyorlar. Bu noktada, paradigma değişikliğine gidilmesinin elzem oluşundan bahsedilirken, bu değişikliğin tıpkı binalar gibi altyapı sistemlerinin kule ve depreme dayanıklı olduğu tespit edilen kamu kurumlarının binalarına kurulum süreçlerinin kolaylaştırılması ve teşvik edilmesiyle gerçekleşebileceği öne çıkarıldı.‘KULE’LER SAPASAĞLAM
Yetkililer, iletişim güvenliği açısından bina üstlerinde kurulan baz istasyonları yerine mümkün olduğunca çok sayıda “kule” sisteminin daha avantajlı olduğunun depremle birlikte bir kez daha teyit edildiğinin altını çiziyor. Deprem bölgesinde binlerce bina yerle bir olurken, 1200 iletişim kulesinden yalnızca 1 tanesinin kısmen hasar aldığı ifade edildi. Kulelerin, bölgenin mimarisine uygun, göze batmayacak ve zemine uygun şekilde inşa edildiği ve daha geniş kapsama alanı oluşturduğu kaydedildi.
KRİTER 1999 DEĞİL 2007!
Türkiye, 1999 Gölcük depreminden sonra imar değişiklikleri gerçekleştirilmesi dolayısıyla, bina risk ölçümlemelerinde kriter olarak 1999 yılını belirliyor. Binalar, 1999 öncesi ve 1999 sonrası olarak değerlendiriliyor. Turkcell bu noktada daha farklı bir metot izliyor.
Binalarda kurulu baz istasyonlarının, binaların yıkılması veya ağır hasar alması durumunda kullanılamaz hale geldiği hatta orta veya az hasarlı binalardaki baz istasyonlarına güvenlik gerekçesiyle müdahale edilemediği gerçeğini göz önünde bulunduran Turkcell ekibinin, iletişimin kesintiye uğramaması için tercih edilen yapılarda “2007 yılı” kriterini gözettiği öğrenildi. Turkcell, baz istasyonu kurulumunda 2007 yılından sonra inşa edilmiş binaları tercih ediyor. Eğer bir bölgede 2007 sonrası yapılan bina bulunamazsa 1999 yılı sonrası yapılar alternatif olarak değerlendiriliyor.
Buna karşın binalara kurulan baz istasyonları yerine, açık alana kurulu kulelerin daha güvenli oluşunu depremle birlikte bir kez daha test eden Turkcell, ilgili bakanlık ve belediyelerle istişarelerini yoğunlaştırmış durumda.
İLETİŞİM SAHALARI “KRİTİK ALTYAPI TESİSİ” İLAN EDİLMELİ
Depremi olabilecek en az hasarla atlatabilmek adına ülke olarak birtakım dersler çıkarıldığını vurgulayan Turkcell yetkilileri, baz istasyonlarında yaşanan sıkıntıların en aza indirilmesi için bundan sonraki süreçte kule sisteminin yaygınlaşması ve 2007 yılı sonrası inşa edilen binaların kullanılması yönünde titiz çalışma yürütüleceğini bildirdi. Yöneticiler, iletişim kulelerinin şehirlerin kritik noktalarında kurulması gerektiğini ifade etti.
İşte bu noktada Turkcell yetkililerinden şu tarihi çağrıyı duyuyoruz; “Baz istasyonları ve kuleler Kritik Altyapı Tesisi ilan edilsin ve yurt çapında kurulumları kolaylaştırılsın.”Turkcell’in bu çağrısının altında yatan temel düşünce şöyle ifade ediliyor: Eğer yapılacak bir mevzuat düzenlemesiyle baz istasyonları ve kuleler “kritik altyapı tesisi” olarak ilan edilirse, bu durumda ülkenin her köşesine dağılmış ve haberleşme için olmazsa olmaz nitelikteki bu altyapılar Çevre Şehircilik ve iklim Değişikliği Bakanlığı ile ilgili belediyeler tarafından depreme ve afetlere dayanıklılığı teyit edilmiş kamu-özel sektör binalarına (valilikler, belediyeler, kaymakamlıklar, hastaneler, orman ve mera alanları, otoyol kenarları, AVM’ler, okullar, öğrenci yurtları, vs), toplanma alanlarına, kent meydanları ile kavşaklara kolaylıkla kurulabilir. Böylece bu altyapılar birbirine fiberle bağlanabilir, enerji sevkiyatında ve ulaşımda haberleşme sektörüne öncelik tanınabilir. Bunların hayata geçmesi sayesinde benzer bir afet durumlarında çok daha etkin bir iletişim sağlanabilir.
BÜTÜN GSM OPERATÖRLERİ ÇÖKEBİLİRDİ!
Peki medyada yer alan Turkcell hakkındaki “ulusal dolaşım” (national roaming) sistemi ile ilgili iddialar ne kadar gerçekçi? Depremin ilk günlerinde bazı haberler ve sosyal medya paylaşımlarında ulusal dolaşım sisteminden bahsedilerek, “sistemin tam olarak oturtulamayışının bir neticesi olarak iletişim aksamalarının yaşandığı” öne sürülmüştü. Bu konuyu da yetkililere sorduk.
Turkcell, ulusal dolaşım sistemini veto etti mi? Şirket yöneticileri, bu yöndeki yazıların ve haberlerin hiçbir dayanağının ve gerçekliğinin olmadığını belirtiyor. Yetkililer, son 6-7 yıldır GSM operatörlerinin ortak altyapı prensibiyle hareket ettiğini, Vodafone ve Türk Telekom ile iş birliği içerisinde olunduğunu, ortak altyapı bağlamında Turkcell’in kule altyapılarının Vodafone ve Türk Telekom tarafından da kullanıldığını belirttiler, Benzer şekilde Turkcell'in de diğer iki kurumun altyapılarından istifade ettiğini, ayrıca tüm operatörlerin Turkcell’in bir iştiraki olan ve kule yatırımları yapan Global Tower’ın kulelerini de müşterek olarak kullandıklarını aktardı.
Ulusal dolaşım sisteminin ise henüz test aşamasında olduğunu ve çalışmaların BTK himayesinde sürdüğünü vurgulayan yetkililer, bu sistem için Türkiye’deki üç operatörün ana verilerini, konfigürasyonunu birbirlerine tanımlayıp ortak bir şekilde hareket etmeleri gerektiğini kaydetti. BTK’nın koordinatörlüğünü kıymetli bulan Turkcell’in, detaylı şekilde test edilmemiş bir ulusal dolaşım sistemini devreye almanın birtakım riskler barındırdığına, bunun gerek tüm operatörler gerekse BTK tarafından teyit edildiğine dikkat çekti.
Turkcell yetkililerine göre, eğer 6 Şubat depremleri sırasında ve sonrasında ‘ulusal dolaşım sistemi’ devreye alınmış olsaydı, oluşabilecek ve ülke çapındaki iletişimi sekteye uğratabilecek bir kesintinin etkisinden 3 GSM operatörünün de aynı anda etkilenebileceği, 112 Acil’e ulaşmakta dahi güçlük yaşanabileceği. Bu nedenle afet sürecinde 3 operatörün ve BTK’nın ulusal dolaşımı değerlendirmeye aldığını ve barındırdığı riskler nedeniyle test edilmemiş bir yapıyı bütün sistemleri riske atmamak adına kullanmama kararı aldığını bildiren Turkcell yöneticileri, ilk etapta iletişim güvenliğinin öncelikli hale getirilmesi gerektiğine değindi.
‘ACİL’ BİRLİKTELİK
112 Acil Çağrı Merkezi birimlerine ulaşım noktasında 3 GSM operatörü birbirinin altyapısını kullanıyor. Örneğin Vodafone veya Türk Telekom firmalarının servis erişimi olmayan bir yerde Turkcell’in, Turkcell müşterilerinin de benzer şekilde diğer operatörlerin altyapısı aracılığıyla 112’yi arayabiliyor. Turkcell yetkilileri, bu kapsamda depremin ilk günü Turkcell altyapısı kullanılarak 300 binin üzerinde 112 araması yapılabildiğine dikkat çekiyor.
KRİTİK DÖNEMLER İÇİN KRİTİK GİRİŞİM: YENİLENEBİLİR ENERJİ
Telekomünikasyon şirketlerinin, deprem bölgesindeki enerji ihtiyacının bir bölümünü akü ve jeneratör vasıtasıyla karşıladığı biliniyor. Ancak bu durumun süreklilik arz etmediği belirtiliyor. İstasyonun yükü ve önemine göre aküler 2, 4 veya 6 saatlik ihtiyacı karşılayabiliyor. Bu da kritik durumlarda kalıcı enerji ihtiyacını doğuruyor. Turkcell, bu sorunun farkına çok daha erken vararak yenilenebilir enerjiye yönelmiş durumda.
Edindiğimiz bilgiye göre Turkcell, güneş paneli ve yenilenebilir enerji sistemlerine de yatırım yapıyor. Bu panel sistemiyle Turkcell 2023 sonunda toplam enerji ihtiyacının yüzde 15’ini karşılayabilecek. Yetkililer, bu oranın uzun vadede artacağına yönelik planlamaya işaret ediyor.
DRONECELL’DEN AKSUNGUR İHA’YA…
Turkcell, geçmişi 2018’lere dayanan bir Ar-Ge çalışmasıyla uçan baz istasyonu konusunda çalışmalarını sürdürüyor. Bu çalışmalar Dronecell ile başladı ancak verim ve havada kalma süresinin kısıtı nedeniyle Aksungur İHA insansız hava aracına doğru evrildi. Turkcell’in Orman Genel Müdürlüğü ve Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TUSAŞ ) iş birliğiyle geliştirilen AKSUNGUR İHA Baz İstasyonu, ilk kez bu afet sonrasında deprem bölgesinde kullanıldı. Aksungur İHA Baz İstasyonu, 50 kilometrelik alanda ses ve data servisi sağlayarak, havada 50 saate kadar kalabildi.
Turkcell yetkililerine Dronecell konusunda kamuoyunda yoğun eleştirilere maruz bırakıldıklarını hatırlattığımızda, Turkcell’in sadece bir haberleşme şirketi değil aynı zamanda bir teknoloji şirketi olarak son 3 yılın patent şampiyonu olduğunu ve sektördeki rakiplerinden farklı olarak bünyesindeki 1100’ü aşkın Ar-Ge mühendisiyle pek çok inovasyona ve projeye imza attığı belirtiyorlar. “Eğer 2018’de Dronecell hayali ile başlayan proje olmasaydı bugün Aksungur İHA’nın da hayata geçemeyeceğini, bu açıdan bakıldığında maruz kaldıkları eleştirilerin kendilerini teknolojik inovasyon yolculuğundan alıkoymayacağını” ifade ediyorlar.
OLASI MARMARA DEPREMİNE KARŞI TEDBİR ALINDI MI?
Turkcell ve diğer GSM operatörlerinin ‘beyni’ olarak lanse edilen ana veri merkezlerinin İstanbul ve civar şehirlerde konuşlandığı öne sürülüyor. Uzmanların uyardığı olası Marmara depremine yönelik Turkcell’in hazırlıkları da merak ediliyor. Turkcell yöneticileri, temel şebeke altyapılarının İstanbul, İzmir ve Ankara’da yer aldığını belirtirken, bu veri merkezi binalarının 9 büyüklüğündeki olası depremlere karşı dayanaklı ve sismik izolatörlere sahip şekilde inşa edildiğini vurguluyor. Ayrıca bu yapıların birbirini yedekleyebilecek statüde olduğu, bir tanesinde arıza yaşanması durumunda diğer yapıların yükü üstleneceğinin altı çiziliyor. Turkcell’in Türkiye’nin en büyük veri merkezi işletmecisi olduğunu da hatırlatıyorlar.
Yetkililer, olası Marmara depreminde muhtemel sıkıntıların baz istasyonu hasarları sebebiyle ve enerji kesintisi kaynaklı olarak yaşanabileceğini, alınan önlemlere bağlı olarak ana veri merkezinden yana bir sorunla karşılaşılmayacağı bilgisini paylaşıyor.
SORUŞTURMA SÜRECİDeprem sürecinde GSM operatörlerinde yaşanan aksaklıklardan dolayı 3 GSM operatörü hakkında BTK tarafından idari soruşturma başlatılmıştı. Soruşturmaya ilişkin görüşlerine başvurduğumuz Turkcell’in idari kadrosu, Türkiye’de adalet mekanizmasının işlediğine dikkat çekti. Turkcell ekibi, ülke olarak bu afetten gerekli derslerin çıkarılacağını ve kamunun rehberlik görevini üstlenmesini talep etti. Soruşturmada henüz bir ihlal tespiti iletilmediği ve soruşturmanın devam ettiği öğrenildi.VE İNSANİ YARDIM
Türkiye’nin 11 şehrinde 3,5 milyon insanı doğrudan etkileyen deprem felaketi dolayısıyla kamu, özel sektör, sendikal oluşumlar, spor kulüpleri ve sivil toplum kuruluşları ve birçok kesim, insani yardımın yanı sıra ilgili kuruluşlara maddi destek de sağlıyor. Yaraların süratle sarılıp şehirlerin yeniden ayağa kaldırılması için yapılan yardım kampanyasına ciddi miktarla katkı sunan Turkcell, 3,5 milyar TL yardım taahhüdünde bulundu.
Bunun yanı sıra ilk günden itibaren Turkcell’in ve Turkcell çalışanlarının maddi ve ayni yardımlarıyla doldurulan tırlar afet bölgesine sevk edilirken, sahadaki ekiplerin arama-kurtarma çalışmalarına da destek verdikleri, deprem bölgesindeki Turkcell binalarından binlerce depremzedenin misafir edildiği, çadır ve konteyner kentlerde ücretsiz wi-fi hizmetinin yanı sıra bölgede görev yapan ekiplere ve depremzedelere on binlerce şarj cihazı dağıtıldığı belirtildi.