Elektrikli araçlar hakkında tartışmalar her geçen gün giderek artıyor. Elektrikli araçların nihai çözüm olmadığına inanan Toyota da otomobil endüstrisinin büyümesini teşvik etmek için atılacak adımlara rağmen elektrikli otomobillerin, pazarın çok azını oluşturacağı fikrinde. Peki gerçekten de öyle mi?
Bazı pazarlar bu yüzdeyi aşmış durumda olsa da Toyota, emisyonları azaltmak için kapsamlı bir strateji benimsemeyi planlıyor. Elektrikli araçların satışlarının %30'da kalacağını öne süren Toyota sizce haklı olabilir mi?
Her şey, Toyota'nın genel başkanı Akio Toyoda'nın elektrikli araçlara hızlı geçişin uygulanabilirliği konusundaki endişelerini dile getirince başladı.
Toyoda, konuyla ilgili yaptığı bir açıklamada elektrikli araçların "aşırı abartıldığını" ve destekleyici altyapı eksikliğinin ve yüksek maliyetin, bu araçların kitlesel olarak benimsenmesine engel olabileceğini belirtti. ABD'deki kayıtlı araçların yalnızca %0,86'sını oluşturan elektrikli araçların sayıları arttıkça, elektrik talebi ve şebeke kapasitesinin de daha belirgin hâle geleceği söyleniyor.
Şarj istasyonlarının mevcudiyeti dünya çapında büyük farklılıklar gösterirken gelişmekte olan ülkelerde istasyonların az olmasının, potansiyel elektrikli araç sahipleri için önemli bir engel olduğu ortada.
Gelişmiş ülkelerin bile şarj ağlarına yatırım yapması gerektiği belirtilirken en ihtiyatlı senaryoya göre, AB'nin 2030 yılına kadar en az 3 milyon çalışır durumda halka açık şarj istasyonuna ihtiyacı olacak.
Elektrikli araçlar, mevcut elektrik şebekelerini zorlayacağı için ABD'nin 2050 yılına kadar güç kapasitesi iki katına çıkarması gerekebilir.
Bu durum, elektrik üretiminde önemli bir artışı ve altyapısına önemli yatırımların yapılmasını gerektiriyor. Çok sayıda elektrikli aracın şebekeye entegre edilmesinin yeni zorlukları beraberinde getireceği aşikâr.
Şarj düzenlerindeki dalgalanmaların şebekeyi zorlayabileceği ve elektrik kesintilerine yol açabileceği düşünülürken bu dalgalanmalara uyum sağlamak için şebeke esnekliğinin yükseltilmesinin önemli yatırımlar gerektireceği de Toyoda'nın belirttikleri arasındaydı.
Bununla birlikte, Avrupa ve Asya'nın bazı bölgelerinde halihazırda yüksek EV tüketici talebi nedeniyle elektrikli araçlara yaygın bir geçişin hâlâ yeterli olmadığı ve taleplerin "gelişmiş şebekeleri" baskı altına aldığı ortada.
Toyota, elektrikli araçlara geçişin egzoz emisyonlarını azaltma açısından önemli bir adım olduğunu kabul ediyor.
Ediyor etmesine ama sadece elektrik gücüne odaklanmanın eksik bir bakış açısı olduğunu da savunuyor. Şirket, gerçek düşmanın içten yanmalı motorlar değil karbon olduğunu düşünüyor. Bu yaklaşım, özellikle yenilenebilir enerji altyapısının daha az gelişmiş olduğu bölgelerde, EV'leri besleyen elektriğin genellikle fosil yakıtlardan kaynaklandığı gerçeğini gözler önüne seriyor.
Hibrit ve hidrojen yakıt hücresi teknolojilerinin, yenilenebilir enerji altyapısına yapılan stratejik yatırımlarla, karbon nötr olma hedefine daha bütünsel bir çözüm sunduğunu düşünüyorlar.
Aslında sorumuzun tek cevabı, Toyota'nın sızdırılan bir belgesinde yer alıyor.
Sızdırılan bu belge, elektrikli araç üretim ve satış stratejilerine dair önemli bir bakış sunarken Toyota'nın elektrikli araç için neden acele etmediğini de göstermiş oldu. Bu karar, Toyota'nın elektrikli araçların yaygın olarak benimsenmesini engelleyen üç temel zorluktan kaynaklanıyor.
İlki, kritik mineral teminindeki zorluklar. Lityum ve kobalt gibi hammaddelerin talebinin karşılanabilme yeteneği konusunda endişeler mevcut. Toyota, mevcut tedarik zincirlerinin yetersiz olduğunu düşünüyor. Bunun da potansiyel olarak kıtlığa ve fiyat artışlarına yol açabileceğini düşünüyor.
İkinci zorluk, şarj altyapısının güvenilirliği ve standardizasyonu. Kamuya açık şarj altyapısının yetersizliği, yavaş ve bozuk şarj cihazları potansiyel EV alıcılarını caydırabilir.
Üçüncü zorluk ise uygun fiyat. Sübvansiyonlara ve fiyat indirimlerine rağmen EV'ler genellikle benzinli muadillerine göre daha pahalı olmaya devam ediyor ve bu da onları daha geniş bir kitle için daha az erişilebilirlik sağlıyor.
Bunlarla başa çıkmak için bir kuralı var!
Toyota, "1:6:90 kuralını" öneriyor. Bu kurala göre, tek bir tam elektrikli araç yapmak için gereken aynı miktarda kritik mineralin, bunun yerine 6 adet fişli hibrit veya 90 adet fişsiz hibrit yapmak için kullanılabileceğini öne sürüyor.
Toyota'ya göre hibritlerin yaygın şekilde benimsenmesi, araç başına daha küçük emisyon azaltımları olsa bile, karbon emisyonları üzerinde daha hızlı ve daha önemli bir genel etkiye yol açacak. Bu da Toyota'nın sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için alternatif bir yaklaşımı.
Şirket hiç elektrikli araç üretmeyecek sandıysanız, yanıldınız.
Toyota, elektrikli araçlarda da farklı teknolojilere odaklanarak yeni nesil bataryalar geliştiriyor. Şirket, likit ve katı elektrolitlerle batarya teknolojisinde liderliğini sürdürmeyi hedefliyor. 2026'dan sonra kullanılması planlanan yeni performans bataryalar, bZ4X modelindeki bataryalara göre yüzde 20 daha düşük maliyetle üretilecek ve 20 dakikadan daha kısa sürede hızlı şarj olabilecek şekilde tasarlandı. Bu bataryalar ayrıca 800 kilometreden daha fazla menzil sunacak.
Ayrıca, bipolar mimariyi lityum-iyon batarya kimyasıyla birleştirerek yüksek performanslı bataryalar geliştirmektedir. Bu bataryalar, daha iyi aerodinami ve düşük ağırlıkla 1000 kilometreden fazla menzil sunacak ve daha düşük maliyete sahip olacak şekilde tasarlanmıştır.
20 dakikadan daha kısa sürede şarj olabilecekleri ve 2027-2028 yıllarında kullanılmaya başlanacakları öngörülüyor.
Kaynaklar: Carbuzz, Forbes, Green Cars, YahooOtomobillerle ilgili diğer içeriklerimiz: