12 Ağustos tarihinde Eskişehir'de oynadığı savaş oyununun etkisi altına giren 18 yaşındaki A.K., elinde bulunan kesici aletler ile bölgedeki bir çay bahçesinde oturan vatandaşlara saldırmış ve 5 kişinin yaralanmasına sebep olmuştu. Oyunların doğurabileceği tehlikeleri ele alan SCÜ Yeni Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Sefer Darıcı, konuya ilişkin açıklamalarda bulundu.
“Oyun, sadece oyun değildir”
Dijital oyunların oluşturduğu tehlikelerin en fazla konuşulan konuların arasında geldiğini ifade eden Doç. Dr. Sefer Darıcı, “Çok uzun süreden beri aslında dijital oyunların içerisindeki şiddet ve şiddet içerikli dikkat çekmeye çalışıyorduk. Birçok farklı yayınla da bunu vurgulamaya çalıştık. Oyun sadece oyun değildir. Oyunun içerisindeki özellikle şiddete özendirici bu tarzdaki sahneler gelecekte çocukların veya kişilerin davranışlarında değişiklikler oluşturabilir. En son meydana gelen olayda olduğu gibi kişiler bunu dış dünyada deneyimleme, oyunda görmüş olduğu sahnelerin aynısını dış dünyada uygulama ihtiyacını gösterebilirler. Bu tarzdaki durumlar çok farklı sebeplere bağlanabilse de özellikle oyunların içerisindeki belirli sahnelerin çok fazla tekrar ediliyor olması, tekrarlı oynanıyor olması ve özendirici bir hale gelmesi, bunu oynayan kişilerin de bunu tekrarlama eğilimlerini gösteriyor. Oyunlarla ilgili bu tarzdaki davranışsal eğilimlerde bulunmak için sadece oyun bağımlısı olması gerekmiyor. Kişi oyun bağımlısı olmasa dahi farkında olmadan etkilenebilir” dedi.
Terör örgütleri oyunları kullanarak üye kazanmaya çalışıyor
Oyunların değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Darıcı, “Oyun aynı zamanda çok büyük bir endüstri olduğu için gençler ve çocuklar üzerinde bu kadar fazla etkisi olduğu için marjinal grupların da ilgisini çeken bir ortam. Örneğin DEAŞ kendisine insan kaynağı sağlayabilmek için, yani kendi terör örgütüne üye kazandırabilmek için oyunları kullanabiliyor. Oyunların içerisindeki çok ilgi çeken sahneleri alıyor, gerçek hayatın içerisine uyguluyor. Ama gerçek hayatta ölenler gerçek insanlar. Ve dönüşü olmayan bir yola girilebiliyor. Sempati duydurabilmek için kendi örgütüne olan ilgiyi arttırabilmek için terör örgütleri bunları çok fazla şekilde kullanabiliyor. Bakın daha önce Yeni Zelanda'da meydana gelen olayda olduğu gibi veya Amerika'daki veya Avrupa'daki okul baskınlarında çocukların aynı oyun sahnesindeki gibi tüfekleri alarak katliam girişiminde bulundukları örneklerinde olduğu gibi. Bunlar bizim ülkemizde de olmaz diyemeyiz” şeklinde konuştu.
Ebeveynlere büyük sorumluluk düşüyor
Gençlerin bu eğilimlerinde ebeveynlere de büyük iş düştüğünü ifade eden Doç. Dr. Sefer Darıcı, “Bununla ilgili önlemleri alırken bir oyunu yasaklamak veya bir sahneyle ilgili bildirimlerde bulunmak veya bu anlamda çocukların üzerine yükleniyor olmak da çözüm değil. Daha önceden de ifade ettiğimiz gibi oyunlara ilişkin yeterli bilgi seviyesinin sadece çocukların, sadece gençlerin değil ebeveynlerinin de bilmesi gerekiyor. Yani dijital hayat, hayatımızın içerisinde, gündelik hayatımızın içerisinde oyunlar da onlardan bir tanesi. Ve biz sadece bunu çocukların oynadığı bir şey gözüyle göremeyiz. Bunu kontrol etmek en başta ebeveynlerin görevi. Buna ilişkin önlemleri almak, en başta ebeveynlerin görevi. Buna ilişkin olarak çocuklarımızı yetiştirebilmek, doğru sağlam bilgileri aktarabilmek yine ebeveynlerin görevi. Bunun ardından devlet ancak proaktif olarak bir takım düzenleyici önlemler alabilir. Bunu sadece devletten bir yasaklama veya ebeveynlerden bir yasaklama şeklinde düşünmemek gerekiyor. Ancak burada devlet kurumlarının yapacağı şey, sadece Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı gibi bakanlıkların değil, aynı zamanda Kültür Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı'nın da buna ilişkin komplike bir yol benimsemesi, buna ilişki içerikleri bir araya getirerek bilim insanlarını bir araya getirerek neler yapılabileceğine ilişkin bir yol haritası izlemesi gerekiyor” ifadelerine yer verdi.